Cemil Gülseren


YİNE, YENİDEN ATASÖZLERİ

YİNE, YENİDEN ATASÖZLERİ


Yerine, zamanına göre her olaya, her konuya uygun gelen dahası denk düşen atasözlerimiz mutlaka vardır. Adı üstünde ‘atasözleri’;  yüzyıllardır birlikte yaşadığımız ermişlerin, âlimlerin, ediblerin, şairlerin, faziletli, irfan sahibi âriflerin, ozanların dillerinden, gönüllerinden, kısaca halkın içinden seçilmiş, süzülmüş ve artık söyleyeni unutulmuş, anonimleşmiş ortak akıl, ortak dil, ortak gönül dili olmuş sözlerdir. Söyleyenlerin içinde delisi de var, velisi de. Akla yatsın yatmasın, dile düşsün düşmesin atasözleri her ortama, her şarta uyan ‘veciz’ sözlerdir. Çok lafın önüne geçer, sözü yerine, taşı gediğine kor. ‘Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.’ diyen atalarımız ‘Lafla peynir gemisi yürümez.’ de demiş.

Bir atasözü, başka bir atasözü ile ters de düşebilir. Aralarında çelişkiler görebilirsiniz. ’Eski dost düşman olmaz.’ diyen atalar ile ‘Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.’ diyen atalar aynı değil tabii ki. Bütün sözler bir ağızdan çıkmış olmadığı gibi bir yerden, bir bölgeden de çıkmış değillerdir. İnsan zaman zaman kendisiyle de çelişmiyor mu? İşte buna en bildik örnek: ‘İyi insan lafının üstüne gelir.’ Bu olumlu bir yaklaşımdır. Bir de olumsuz yakıştırma var: ‘İti an, değneği hazırla.’ Çevremizde iyisi de var; kötüsü de. Atalar daha ne söylesin. ‘Hazırcevap’ olmak da buna denir. 

 Tasarrufu teşvik için ‘Damlaya damlaya göl olur.’ atasözü ilkokul sıralarından beri yazılır, çizilir, resmedilir. Sonra da sanki uğraşmayın böyle şeylerle der gibi; ‘Kuyma (taşıma) suyla değirmen dönmez.’ diyerek büyük düşünün, küçük şeylerle uğraşmayın demek isterler. Çelişme falan yok. Öyle diyolaaa… Desinler ‘İt ürür, kervan yürür.’ Peki şuna ne demeli? ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi…’ Başarı ve huzur için birlik, beraberlik, dayanışma olmalı. Kalabalıktan usanan, dahası yorulan ne demiş: ‘Nerde çokluk, orda b..luk.’ Bunalmış, bezmiş demek ki.

Gözü doymazları anlatır: ‘Fazla mal göz çıkarmaz. Hep “Gelsin gelsin; olsun olsun” derler. Olanın kötüsü olmaz(mış). Az da olsa bazı kimseler de derviş meşrep, sakin, sessiz, alçakgönüllüdür. Azıcık aşım, ağrısız başım; bir hırka, bir lokma diyen de bu devirde kalmadı. Mumla arasan bulamazsın. Çünkü yok. Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan da kalmadı.

Şu iki atasözü var ya muhatabı kesinlikle aynı olamaz.  Dolayısıyla birbiriyle çelişmez. ‘Söz gümüşse, sükut altındır.’ ‘Sükut ikrardan gelir.’ “N’olacak şimdi?” demeyin. Biraz da gerçekçi olalım. Bazı atasözlerinin devri geçti diyebilir miyiz? Lokal olarak misal: ‘İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur.(muş).’ Maalesef bu zamanda olmuyor işte.” O eskidendi.” diyenler sanırım bu hususta haklılar. Ne yaparsanız yapın. Bu atasözü şimdilik tedavülden kalktı demesek de; geçerliliği bir süre donduruldu. Sonrasını bilemeyiz. Yine, yeniden inşallah yürürlüğe girer kim bilir?!.

 ‘Eğri oturup doğru konuşalım.’ Güzel de ‘Her doğru her yerde söylenmez.’ İlkesini de göz ardı etmeyeceksiniz. Şu atasözü de yeniden ‘değer’ kazanmıştır: ‘Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.(mış.) –mış değil artık resmen kovuyorlar. Üzgünüm; hiç bu kadar (-mış) ekini kullanmamıştım. Her zaman, her devir ve her yerde hep güncel, hep geçerli olanı örnekleyelim: ‘Düşenin dostu olmaz.’ Allah göstermesin.  (Hele bir düş de gör.) ‘Dost kara günde belli olur.’ Ulusal ve küresel doğal afetlerde bu atasözü fazlasıyla kendini bulmakta ve yenilemektedir. Tembellerin işine gelen ‘Acele işe şeytan karışır.’ Sözüne mukabil ‘Erken kalkan yol alır.’ dense de kimsenin kulak astığı da yok, asacağı da. Bunun devamını evlenmeye nazlanan/üşenenler için yazalım gerçi fayda etmiyor: Erken evlenen döl alır. (Çoluk çocuğa karışır.) Nasip, kısmet deyip işi oluruna, suyu akarına bırakalım. Allah başka keder vermesin. Herkes alnında yazılanı yaşayacak.

 Her zaman ‘Birlikten kuvvet doğar.’ diyoruz lakin birlik olunca da ‘Körler, sağırlar, birbirini ağırlar.’ deyip hafife alıyoruz. Bu aslında genel olarak içe kapanık toplum olduğumuzun da kanıtıdır. ‘Biz birbirimize yeteriz.’ derler. Bu anlayışta olanlar; ‘Otumuz, oğlağımıza yeter.’ diyerekten ‘dışa’ kız vermez, ‘dıştan’ kız almazlar. (dış, burada ‘el’ anlamında)

‘Zorla güzellik olmaz.’ ‘Zora dağlar dayanmaz.’ Sözlerinde çelişki var gibi ama değil. Anlamları ve muhatapları açısından bakarsak ilki duygusal, ikincisi fiziksel bir durumdan ibarettir. Kuşkusuz ‘Harama el uzatılmaz.’ En tehlikelisi de bunun yanıtı: ‘Üzümü ye, bağını sorma.’ Kişi kendine uygun olanı, en güzel yakışanı bulur. ’Güzele bakmak sevaptır.’ diyenlerden değil; Umarım ‘Güzel bakmak sevaptır.’ diyenlerden oluruz. Yoksa demesinler ‘Eşek hoşaftan ne anlar?’ Bunun da aslı şöyledir: ‘Eşek hoş laftan ne anlar?’