Hüseyin YAREN


Osmanlı Devletinin Cihan ? Şümul Devlet Olmasında Ki Sır


Sultan Abdülmecid Han (25 Nisan 1823, İstanbul ? 26 Haziran 1861,İstanbul) 31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesidir.

Mekke - i Mükerreme´ye Hizmetleri                                                                    

Sultan Abdülmecid, 1839´da tahta çıktıktan kısa bir süre sonra Haremeyn´de imar faaliyetlerine başladı. 1842´de Kâbe´nin içi elden geçirildi ve eskiyen mermerlerin yenileri döşendi. 1852´de Hacerü´l-Esved ortasında 27 cm çapında yuvarlak bir açıklığın bulunduğu altın bir mahfaza içine alındı. Kâbe´nin kuzey duvarına bakan yarım daire şeklindeki yaklaşık 130 cm yüksekliğindeki hatîm adı verilen duvar yenilendi. Mescidi Haramdaki büyüklü küçüklü revakların üzerindeki bütün kubbeler elden geçirildi. Tavaf alanı Metâf´ın dört bir tarafına eşit mesafelerde hurma ağacı şeklinde birer kandillik konulmak suretiyle tavafın aydınlık bir ortamda yapılması sağlandı. Ayrıca Harem-i Şerif´in bütün kubbelerinin altına boydan boya üç binden fazla kandil asıldı. Böylece kumluk bölümünde namazlar aydınlıkta kılınmaya başlandı. Mekke´de Hz. Peygamber (sav) ile Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Hz. Ömer´in doğdukları evler tamir edildi. Cennetü´l-Mualla´nın etrafı duvarlarla çevrildi ve buradaki bazı türbeler elden geçirildi. Mekke´deki birçok medrese, mescit ve tarihi eser tamir edildi. Ayrıca Mekke´nin sayfiyesi olan Tâif´te Hz. Peygamber (sav)´in sığındığı mekâna yaptırılan Mescidi Kebir ile diğer tarihi eserler yenilendi.       

Kâbe´nin Altın Oluğu

Hz. Peygamber (sav) 35 yaşında iken Kâbe-i Şerifin kuzey duvarının üstüne bir oluk yerleştirilmişti. Kâbe´nin oluğu daha sonraki asırlarda tamir edildi veya değiştirildi. İlk defa Emevî Halifesi Velîd´in emriyle Mekke Valisi tarafından altınla kaplatıldı. Kanunî, 1553´te gümüş levhayla kaplı bir oluk gönderdi. Dördüncü Murad bu oluğu yeniden altınla kaplattırdı. Sultan Abdülmecid Türkçe ?de altınoluk diye anılan Mîzâbü´l-Kâ`be ve Mîzâbü´r-Rahme (Mîzâb-ı Rahmet) denilen Kâbe´nin oluğunu yeniledi. 1857 de yerine konulan bu oluk halen Kâbe´deki yerindedir.

Medine -i Münevvere ´ye Hizmetleri

Medine´nin en önemli su kaynakları ve Medine kalesi tamir edildi. Şehrin tek hastanesi geliştirilerek daha iyi hizmet verilmesine yönelik tedbirler alındı. Cennetü´l-Baki Kabristanı ve Uhud Şehitliği´nde tamirat ve düzenlemeler yapıldı. Hicret sırasında Hz. Peygamber´in misafir olduğu ve ilk mescidi bina ettiği köy olan Kubâ Mescidi tamir edildi. Yıkılma tehlikesine karşı dış duvar payandalarla desteklendi. Medine ve çevresindeki birçok mescit ve tarihi bina ya tamir ettirildi ya da yeniden yapıldı. Peygamber Efendimiz (sav)´in kendisinin de bizzat çalışarak Medine´de ilk yaptırdığı cami olan Mescidi Nebevide en büyük imar faaliyeti de Sultan Abdülmecid zamanında gerçekleştirildi.

 

 

Mescidi Nebeviyi Yeniledi

Medine-i Münevvere de görevli Davud Paşa´nın Mescidi Nebevinin yaklaşık dört asırlık bir süreden beri tam bir imardan geçmediği şeklindeki mektubu üzerine bir rapor hazırlatan Sultan Abdülmecid, 1849 sonlarında mescidi yeniden inşa etmeye karar verdi. Sultan Abdülmecid sarayda düzenlediği hat yarışmasında birinci olan Abdullah Zühdü Efendi´yi Mescid-i Nebevi´nin yazılarını yazmakla görevlendirdi. Sultan Abdülmecid, Mescid-i Nebevi´yi Osmanlı selatin camileri gibi dört sütun üzerinde tek kubbeli olarak yaptırmak istemiş ancak Mescidi Nebevi´nin özel durumu sebebiyle bundan vazgeçmek zorunda kalmıştı. Hz. Peygamber (sav), bir hadis-i şerifinde; Eviyle minberi arasındaki Ravza-i Mutahhara´nın cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu söylemiştir. İslâmiyet´in ilk döneminden hatıralar taşıyan Ravza-i Mutahhara´nın korunması ve diğer bölümlerden farklı olduğunun gösterilebilmesi yüzünden Mescit-i Nebevinin tek kubbeli olarak yapılması uygun bulunmamıştı.
Mescid-i Nebevi´nin, batı duvarı, minber, mihraplar ve ana minare sağlam ve orijinal olduğundan hiç dokunulmamış geriye kalan her şey onarıma alınmıştı. Babü´s-Selam, muhteşem bir güzellikte yeniden yapılırken, her büyük onarım yapan sultan gibi mescide yeni bir kapı eklendi adına Sultan Abdülmecid anısına Mecidiye Kapısı denildi. Bu kapının bulunduğu tarafta yapılan minareye de Mecidiye adı verildi. Beş kapısı olan Mescid-i Nebevi´nin zemini mermer döşendi. Taş rengine benzer bir şekilde boyanan sütunların başlıkları altınla süslendi ve sütunlar üzengiler üzerinde birleşen kirişlerle birbirine bağlandı. Sütun başlıkları altınla süslenirken kıble duvarı Osmanlı çinileriyle kaplandı. 1851´de başlayan çalışmalar 1861´de bitirildi.

Son söz

Osmanlı Devleti tarih boyunca maneviyata çok önem vermiş, Peygamber Efendimiz (sav) ve Neseb-i alisine çok kıymet vermiştir. Peygamber Efendimiz (sav)´in yaşadığı yerler, ayak bastığı topraklar kutsal kabul edilmiş, gayesi ila-i kelimetullah düşüncesi olmuştur. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevver´inin tüm ihtiyaçlarını karşılamış, Sürre-i Hümayun alaylarını göndermiştir. Bu iki mübarek şehrin ve Resul-ü Zişan Efendimizin Hadimi olmuştur. Bu iki Kutsal şehir vergiden ve askerlikten muaf tutulmuş, Fahri Kâinat hürmetine bi-la kaydı şart tazim, hürmet ve hizmette zirve yaşanmıştır.  İşte Osmanlı Devletinin büyük devlet, Cihan ? Şümul devlet olmasında ki sırlar ve gizem bu halin içerisinde saklıdır, sırlıdır?  Bu hal ve sırrı fehmedebilmek niyazıyla?