Cemil Gülseren


Çözüm Güvenmekte

‘ Asrın felaketi’ 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem.


GÜVENME DÜNYANIN VARI YOĞUNA / SABR EYLE MİHNET Ü GAM GELİR GEÇER.”

(Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevi

 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan en büyük acıydı ‘ Asrın felaketi’ 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem. Çok yıktı, çok canlar gitti. Çok ne demek? On binler. Tarif edilemez. Dünya tarihinde az rastlanan türden bir deprem yaşanıldı. Uzmanlar belirli aralıklar ile (100, 250, 500 yıllık periyodlarla) Anadolu Coğrafyasında bu depremleri yaşadığımızı ve de yaşayacağımızı söylüyorlar. İşte bu uyarılar etkili oldu ki olası İstanbul depremi için merkezi ve yerel yönetimler toplantılar ve çözüm üretme, projeler oluşturma telaşı içindeler. Halk ne yapıyor? Ya kentsel dönüşümün içinde olmanın çaresine bakıyor ya da çevre il ve ilçelere göç ediyor. Üçüncü şık mı ; çaresiz bekleyenler ki çoğunluk bu kitle zaten. Depremi yaşayan ya da deprem korkusu ile yaşayan kime bir dokunsan bin ah işitirsin. 

Deprem bir gerçek. Fayların kırılmasını önlemek mümkün değil. Ya faylardan kaçacaksın ya da depreme hazır olacaksın. Dünyanın birçok bölgesinde de deprem hareketliliği yaşanıyor. Anadolu’da gerçekleşen on bir ilimizi etkileyen bu son depremde Devlet bütün gücüyle seferber olmuştur. İlk günlerdeki sıkıntıları normal karşılamak kuşkusuz felaketi yaşayanlar, enkaz altında can savaşı verenler, kurtulmayı bekleyenler için kolay bir şey değil. İletişim ve ulaşımda yaşanan sıkıntılar, elverişsiz hava koşulları ve müdahaledeki gecikmeler sızlanmalara yol açmıştır. Yerden göğe kadar haklılar. Hükümetin ilgili bakanları, görevliler, Afad, Umke, Kızılay vb yardım ve acil müdahale ekipleri, dünyanın birçok ülkesinden gelen kurtarma ekipleri günlerce çalıştılar. Tek hedef vardı kurtarılan bir can bir zafer gibiydi. Türkiye’nin dört bir tarafından gelen belediyeler her türlü ekipman ve donanımlarla hepsi sahada, cephede hizmet edercesine gayret ettiler. Özellikle büyükşehir belediyelerini zikretmek hiç de siyaset sayılmaz. Böylesi acılarda, felaketlerde bile siyaset yaptık ya pes doğrusu. 

İster iktidar isterse muhalefet yanlısı olsun hizmet götüren tüm belediyeleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarına şükranlarımızı sunuyoruz. Halka hizmeti Hakka hizmet olarak gören Darende’mizin göz bebeği Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı da tüm gücü ve imkanlarıyla deprem bölgesine yardım götürdü, hizmet götürdü. Darende’de Somuncu Baba Camisi, Darende, Elbistan yöresi depremzedelerine sıcak yuva oldu. Vakıflarımıza güvenmekte haklı değil miyiz?

Allah’a inanıyoruz ve yine O’na dayanıyoruz, O’na güveniyoruz. Mülk onun; can onun. 

Devletimize güveniyoruz. Yıkılan yerleşim yerlerinin yeniden yaşanılabilir duruma gelmesi, yeni konutların yeni yerlerde yapılması devletin öncülüğünde ve doğrudan desteğiyle mümkün olacaktır. Dile kolay binlerce yıkık bina, on binlerce enkaz başında  -yüzlerce vinç, kepçe, dozer her türlü iş makinası ve bunları kullanan personel geceyi gündüze kattılar. Askerimize güvendik. Ordumuza güvenimiz boşuna değil. HerkesBinlerce Mehmetçik, polis, korucu, bekçi adeta ‘Milli Mücadele’ ruhu ile seferberlikte idiler. Zorluklara direniş Çanakkale Savunmasından çok da geri değildi.

Bütün dünyaya böylesi felaketlerde en çok yardım gönderen/götüren Türkiye’ye bu en zor günlerinde özellikle Pakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Katar, BAE ve diğer dost ve müttefik ülkeler yardım ve destekte adeta yarıştılar. Dostlara güvenmekte haklı değil miyiz? Güvenimiz boşa çıkmadı. Elhamdülillah. Birbirimize yaslandık, birbirimize güvendik. Biz artık birbirimize güvenmeliyiz. 

El âlem yapay zeka ile uğraşırken biz kıt zekâlılarla uğraşmayalım. Yasalarımıza, yönetmeliklerimize güvenmek istiyoruz. En tepeden inşaatıni- işçisine  kadar doğru, dürüst, ilkeli ve güvenilir olmalıyız. Herkes, herkesi suçluyor. Bir kusur varsa kabahatli de vardır. Hep bu milat olsun, bu son olsun, yok bu olsun, şu olsun demekle oyalanıyoruz. Yeniden imara, yeniden ihyaya, yeniden yaşamaya güvenmeliyiz. ‘Birlikte Başaracağız.’ Diye afişler yazıldı ya. Başarmak için güven duygularımızın güçlü ve diri olması lazım.

6 Şubat Depreminin merkez üssü Maraş’tan Ahmet Tahir Efendi’nin sözleri buraya çok yakışacak: “İnsanlar Allah’a bir çok yoldan varırlar. Hüsn-i hulk, ibâdet, zikir, iyilik. Fakat en kısa ve kestirme yol muhabbettir.   En büyük ibâdet ve sevap, bir kalbi şâd etmek, sevindirmektir. En büyük günah da bir gönlü kırmak, ihtizaz ettirmektir.” (ihtizaz: Deprenmek. / gönlün kırılması)