Prof. Dr. Kadir Özköse


CÖMERT OLMANIN GÜZELLİĞİ

CÖMERT OLMANIN GÜZELLİĞİ


Osman Hulusi Efendi tasavvuf yolunu cömertlik, fedakârlık, infak, ikram ve misafirperverlik sanatı olarak görmektedir. Yedirip içirmeyi, gitdirip kuşandırmayı, ikram edip sevindirmeyi, yaraları sarıp iyileştirmeyi, yüzleri güldürmeyi, yakınları gözetmeyi, dostlarını sevindirmeyi dervişlik ahlâkı olarak görmektedir. Eserlerinde nasihatlerine özel yer veren Osman Hulûsi Efendi oğlu Mahmud Kemal Efendi’ye yazdığı ve “Yav­rum Kemal’e!” diye başlayan hemen ilk Mektubu’nda; “Kişinin hüsn-i nesebi, hüsn-i edebidir. Dâimâ büyüklere karşı hürmet ve küçüklere şefkat et. Tâ ki hürmet ve şefkat gibi iki haslet-i cemileye sâhip olmuş olasın. Hasîs olma kim, hased rûh-ı insâniyyeyi dereke-i esfel-i sâfilîne ulaştıran bir vesâittir. Cömert ol, çünkü cömertlik bir civân-mertlik şiârıdır. Onun vâsıtasıyla a’lâ-yı illiyyîne irtikâ et­meye yol bulasın. Her zaman iyilere mukârin ol, kötülerden ictinâb et. Kişinin mi’yârı mukârin olduğu kimse­dir. Mezbeleden dâimâ fenâ, attâr dükkânından ise iyi koku intişâr eder. Filânın oğluyum, filân yere müntesibim diye davada bulunma. Zâhirî edebin, manevî kemâlin âyînesidir. Bir kimseye bir şey tavsiye edeceğin zaman evvelâ nefsine tatbik et, kabûl eder ise halka da söyle. Nefsinin kabul etmediği bir şeyi başkaları­na söylerken Allah’tan utan. 

Bu nasihatleriyle Hulusi Efendi, öncelikle nesebin güzelliğini edebin gü­zelliğinde görmektedir. Büyüklere saygılı ve küçüklere şefkatli olmakla kişi, saygı ve şefkat gibi iki güzel değere sahip olmuş olur. Oğlunun şahsında bizleri cimrilikten kaçınmaya davet ederken, cimrilik ve hasedi insan ruhunu en aşağı derecelere indiren etkenlerden biri olarak görmektedir. Cömert ol tavsiyesinde bulunurken, cömertliği asalet ve temiz bir kişi olmanın ölçüsü şeklinde değerlendirmektedir. Her zaman iyilerle arkadaşlık etmeyi, onların ya­kınlarında bulunmayı, kötülerden sakınmayı öğütleyen Hulusi Efendi, kişiliğin de­recesini onun arkadaş olduğu kimseden anlaşılacağını belirtmektedir. Ben filan zatın oğluyum, filan tarikata mün­tesibim diye üstünlük iddiasında bulunmanın çirkinliğine değinen Osman Hulusi Efendi, yaşantımızı, iç âlemimizin ve gönlümüzün aynası olarak görmektedir.

Hulûsi Efendi İmam Hatip Lisesi’nin yapımı için Ankara’da destek arayışında bulunduğu bir gün, bir hemşehrisinin büyük bir miktar yardım yaptığını, cömert olduğunu anlatarak, hadis-i şeriften esinlenerek cennette yetişen cömertlik ağacı üzerinde durur. Dalına tutunanları cömertlik ağacının cennete götüreceğini belirtir. Cimrilik ağacının ise cehennemde yetişen bir ağaç olduğunu, onun da dalına tutunanları cehenneme götüreceğini nakleder.

Osman Hulûsi Efendi bir gün misafirleri ile kütüphanede otururken, yanlarına Himmet Hafız’ın oğlu gelir. Hulûsi Efendi’nin elini öper. Hulusi Efendi ona; “Oğul, işin hayırlı olsun. Geç oldu ama iyi oldu. Oğul, geliyorlar himmet istiyorlar. Bazen himmet gecikiyor. Ya rızkının zamanı tahakkuk etmemiş oluyor ya da daha hayırlı bir iş oluyor. Onun için himmet gecikiyor. Oğul, biz neler çektik. Demek ki imtihan günlerimizmiş. Hacı Valideniz’in elbisesi delinmiş. O zaman Sümerbank kartı ile kumaş veriliyordu. Gittim, bir top kumaş aldım. Dönerken filanın anası önüme çıktı ve ‘Hulûsi Efendi! Sabahtan beri yolunu gözlüyorum, o kumaşı bana ver. Sen hatırlı kimsesin, yine alırsın.’ dedi. Kumaşı topuyla kadıncağıza verdim. Eve geldim Valideniz kumaşı sordu. Hacı Hatun bize sonra verecekler dedim. Oğul, mademki bu yola girdiniz, siz de çekeceksiniz.” diye nasihatte bulunur.

Cûd, sehavet ve îsâr boyutlarıyla cömertliğin her safhasında candan verebilmeyi, içten ikramda bulunabilmeyi, kendisi muhtaçken kendi ihtiyacından geçip başkalarının sıkıntısını giderebilmeyi şiar edinen Hulusi Efendi ilahi aşka meftun olanların Allah yolundan malını, canını ve tüm varlıklarını nasıl feda kılacaklarını Divanı’nda iştiyakla şu şekilde dile getirmektedir:

Kıbâb-ı izzetin mestûru ol şân u şehirden geç 

Şarâb-ı hikmetin mey-hârı ol şehd ü şekerden geç

 

Nigârın vechini âyîne-i sırrında pinhân et

Ne sûret kim sana yüz göstere ana nazardan geç

 

Hayâlinde anın hâlinden özge bir hayâl tutma 

Hayâl-i hâlini hâl etmeyen hâl ü hatardan geç

 

Visâl-i yâra ermek devletidir çünkü uşşâkın 

O devletden nasîb ister isen cân ile serden geç

 

Muhabbet şem’inin pervânesi ol var Hulûsî­’yâ 

Anın bezminde cân îsâr edip bu bâl ü perden geç

Her konuda olduğu gibi cömertlik noktasında da Peygamber Efendimize benzemeyi şiar edinen Hulusi Efendi hutbelerinde özellikle Peygamber Efendimizin cömertliğine vurgu yapar ve onun cömertliğini şöyle özetlemiştir: 

“Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi vessellem efendimiz, muhtaç, zayıf ve fukaraya yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever sehî ve cömert idi. Her türlü tehlike karşısında; fevkalâde cesarete sahip, doğru sözlü, ashap ve ehl-i beyti arasında adaletle muamele etmeyi sever, hiç kimseyi incitmezdi. Kimse hakkında kötü söylemez ve kötü zanda bulunmazdı. Hasbe’l-beşer sadır olan kusurlardan dolayı kimsenin yüz karasını yüzüne vurmaz, ancak bir daha böyle kötü işler yapılmamasını isim zikretmeksizin emir buyururdu.”

Osman Hulusi Efendi bir hutbesinde Hz. Ali’nin oğlu Hasan’a yaptığı nasihati gündeme getirir ve şu veciz hatırlatmalarda bulunur: 

“Nefsini kardeşliğe kat’i rahm ettiğinde sıla-i rahme, yüz çevirdiğinde lütfa, pintiliğinden cömertliğe, uzaklaştığında yakınlığa, şiddetlendiğinde yumuşamağa, suç işlediğinde itidala sevk et. Öyle ki; sanki sen onun kölesi o senin veli-nîmetin imiş (gibi davran). Sakın bir hareketi yersiz olarak yapma. Dostunun düşmanını dost edinme ki, dostuna düşmanlık etmiş olursun. Kin ve kızgınlığı hazmet çünkü ben, sonu bundan daha tatlı, daha leziz bir lokma görmedim.”

Özetle diyebiliriz ki olmanın ve ermenin yolu vermekten geçmektedir. Allah yolunda iyilikte bulunanlar, Allah için verenler, her zaman hayırhah davrananlar, imkânlarından başkalarının istifade etmesini sağlayanlar asla mahrum olmazlar. Osman Hulusi Efendi evini, ocağını, enerjisini ve tüm çabasını insanlığa hizmet için kullanmış ve modern dönemde cömertliğin numunesi olmuştur.