Çok sık duyarız kalıplaşmış sözlerimizden şu
hatırlatmayı; ?Azı karar, çoğu zarar, ortası yarar.? Herkesin dilindedir. Hemen
her alanda da geçerlidir. Günlük işlerini, aileni, mesleğini aksatacak derecede
aşırıya gitmek ibadette bile tasvip görmez. Günün yirmi dört saatini
yaşayacaksın ama onu üçe bölerek. Ailenle, işinle, sosyal hayatınla yan
yana, iç içe olabilmek ve de bunları
dengede tutabilmek mümkün mü? Yapabiliyorsan yolun doğru. Sosyal hayat mı
dediniz? Herkesin sosyallikten anladığı farklı olsa gerek. Gezmek, dinlenmek,
ziyaret, hâl-hatır, okuma-yazma, halkla olmak, Hak?la olmak; uzar gider... Çeşit
çok, seçenek çok, tercih fazla. Herkes kendini bilir. ?Kendin bilmek kadar da
erdem olmaz.? denir ya. İnsan aslında hamur gibidir. Az pişerse çiğ olur çok
pişerse yanar. Kararı ortasıdır. Kim bilecek? Sen. Kim bize dese sen çok
çiğsin, hamsın; hemen gücenir, alınırız. Denmeden, yanmadan olmaya bakacağız.
Allah dostlarının söylediği üçlemeye ulaşmak sırra vakıf olmaktır. ?Hamdım,
piştim, yandım.? demek nerde biz nerde? Biz yanmadan bir pişelim hele.
Yine can boğazdan gelir derler ya, doğrudur.
Boğazdan da çıkar ama. Aç mı kalacaksın. Yok. Çatlayana kadar da yenmez
herhalde. Ortasını en iyi sen bilirsin. Her şey kararında güzel. Her şeyin
hayırlısı ortasıdır. Hayatta ortasını bulmanın mümkün olmadığı hâller de yok değildir.
Örnek: Evlilik. Bunun diğer ucu bekârlıktır. Ya evlisin ya değilsin. Ortada bir
şey yok. Sokrates?e, ?Evlenmenin gerekli olup olmadığını? sormuşlar. Filozofun
cevabı; ?Canınız ney istiyorsa onu yapın, zira sonunda nasıl olsa pişman
olacaksınız.? Bizde de bir yakıştırma var buna yakın; evlilik bir kafese
benzer. İçindeki çıkmak için, dışındaki girmek için uğraşır. Bu örneklere
takılıp da bekârlıkta kalakalmayın. Ey bekâr genç dostlarım: Hiç çamaşır
yıkayan sultan gördünüz mü? Benim hatırlatmam işin ortasını bulmaya yardımcı
olur. Evlenene kadar gözünüzü dört açacaksınız. -Özellikle erkekler-
evlendikten sonra ise bir gözünü kapayacak, bir kulağın da işitmez olacak. Yani
her şeyi görme. Olan bitenin en azından yarısını bilme, duyma.
Demem o ki; evlilerin biri sanatkâr biri kanaatkâr
olmalı. Sevgili bekârlar aradığın eşe ulaşınca kararı aranızda verin. Hanginiz
sanatkâr hanginiz kanaatkâr olacağına. Aradığınız eşe ulaşamıyorsanız zaten
sorun yok. Bir de aşkından delirenler var ya; ?Ben onu deli gibi sevdim o ise
beni deli diye sevmedi.? diyen taife. Delirmek içten değil. Deliden akıllıca
söz duyarız çoğu zaman. Ama kim deli, kim akıllı, kim âşık? Onu kim bilecek? Bu
devirde hâlâ aşk var mı doğrusu? Pardon âşık? Arıyorum. Şiirlerde var ya
diyeceksiniz. Bu şiir nasıl bir şeyse şairin biri; ?Evdekine de şiir yazılmıyor.?
demiş. Neden, çünkü evdeki vuslattır. Oysa aşk hasrettir, aşk ıstıraptır. Var
mı ortası?
Evde baskın
bir bayan meslektaşım; ?Biz kavgayı şöyle önlüyoruz.? dedi: ?Eşim konuşunca ben
susarım, ben söylenince de o hiç konuşmaz.? Böylece geçimin yolunu bir şekilde
bulursunuz. Yeter ki iyi insanla, doğru insanla karşılaşasınız. İşte bunun
ortası olmaz. Azıcık iyi, azıcık kötü olmaz. Bir insan ya iyidir, doğrudur ya
da kötüdür. Orta yerde boşuna bekleme. Sen iyi tarafa geç. ?Anasına bak kızını
al, kenarına bak bezini al.? atasözünü de yabana atmayın. Bir insanın atası
neyse ötesi odur.
Medyada yaygınlaşan, dizilerle yerleşen yeni şaşma
sapık söylemlere özenmek bizim aile müessesemizin sonu olur. ?Seviyeli bir
ilişkimiz var. (Magazin basınından)? Edepsizliği, seviyesizliği nasıl
savunuyorlar? Gayri meşrulukları olağan ve sıradan hâle getirme gayretlerini
sezmiyor musunuz?
Meşru olanı evlenmektir. Onlar ya birlikte yaşar ya
da seviyeli ilişki(!) yakalarlar. Biz hangisinin peşindeyiz? Neyi arıyoruz
acaba? Değersizlere değer verirsek onlar da böyle ileri geri iğrenç laflar
ederler.
Eş mi arıyorsunuz, karı-koca mı oluyorsunuz? Nikâh
törenlerinde nikâh memurunun tercihi size sorulur: ?Eş olarak kabul ediyor
musun?? Ya da sonunda ?Sizleri karı-koca? ilan ediyorum. Eş ile karı-koca aynı
şeyler değildir aslında. Artık Batı?da farklı. Sapık eşler evlenebiliyor da?
Yeni evlenenlere; ?Bir yastıkta kocasın.? derler. Dua
gibidir, dilektir. Ne var ki; çeyizlerde de yok tek yastık; yatan da yok. Bir
yatakta iki yastık devridir artık. Ama
dileklerde deyimlerde hâlâ ?bir yastıkta kocasın? yaşamaktadır. Bari orada
olsun yaşasın. İki yastık, iki baş. Küsmesi kolay, kaçması kolay. Evlilik mi ne
kolay, ne zor. Ortası yok bunun. Yola çıkana, niyet edene Allah başaça (sonuna
kadar) götürsün deriz. Niyetin sürdürmekse kolay, ayrılmaksa o da kolay. Zor
olan bir şey yok artık.