Cemil Gülseren


Aşağının yukarısı / Cemil Gülseren


Aşağıdan bir yel eserse görürsünüz gününüzü. Tehdit mi? Haşa. Uyarı mı? Ne münasebet? Hatırlatma mı? Üstümüze ne vazife? Olsa olsa hafif yollu bir kıyaslama. Aşağı yani alt; siyasette “taban” diye anılan kâhir ekseriyet, çoğunluk yani millet. Öyle ayrılmamış, ayıramadığınız millet. İlleti olanların anlayabilemediği millet.

*   *          *

Güpegündüz düş görenler o kadar çoğaldı ki. Düşün gecesinden ne çıktı ki, gündüzünden de çıka? Hz. Yusuf musunuz siz kardeşim? Her düş çıkmaz. Çıksa da o düşü yoran sizin Yakup’unuz var mı bir kere? Birileri sürekli hayal kuruyor. Ben ona gündüz düşü diyorum işte. Devamlı uykuda olan, devamlı rüyada kalır.

Biliyor musunuz rüyayı aşağıdakilere gördürüyorlar, sefayı yukarıdakilere. Rüya cefadır işte. Çektiğin, çekeceğin. Bir de demezler mi sabret. Sen piyonsun, sen kulsun, sen gedasın, sen marabasın, sen işçisin, köylüsün, memursun, sen ayak takımısın, sen seçmensin, sen yönetilensin. Hâsılı hangi siyaset ya da ideoloji olursa olsun bir alt takımı, bir aşağı kesimi var; ezilen ve de ezik. Haliyle onların sırtından geçinen, yükselen bir de üst sınıf; ezen elit. Elitler yani bizim seçtiklerimiz, elit yaptıklarımız kendilerini nasıl hissederler bilir misiniz? Boş verin. Bilseniz elerdiniz.

Aşağı ile yukarı arasında bir merdiven var. Basamak değil ha. Ama ne gariptir, ne iştir “Dama çıkan merdiveni çekiyor.” Aşağıdakiler de senin çıktığın damı taşıyan direği bir çekerse görürsün gününü. Yukarıya çıkanlar aşağıya, aşağılayarak bakarsa öyle bir baş aşağı olurlar ki eşekten düşmüş ne demek, yıldırım çarpmışa dönerler. Aman dikkat edin zorlamayın fazla!

*       *          *

Kral Lear bile utanmış demek ki krallığından; “Bizi krallardan uzak tutun, çünkü biz halktan insanlarız.”

Türkiye’de ezik kesim ile elit kesim arası iyice açıldı. Varoş, kenar mahalle, taşralı, arabesk, köylü gibi ifadeler ve yaklaşımlar bu açıklığın görünüşteki yansıması. Aşağıdakiler yukarıdakilere iyice kinleniyor. Yukarıdakiler, aşağıdakileri hor görüyor. Siyasal, sosyal, toplumsal gelişmelerde, çıkan hadiselerde bunun örneklerini görebiliriz. Yunus Emre tek dizede dile getiriyor ama mağrurlar dize gelir mi bilmem;

“Er oldur alçakta dura, Yüceden bakan göz değil.”

Yok öyle ağırdan satmak, kendini erişilmez görmek. Sonuçta bir kulsun işte. Yaptığın hizmeti, ulaştığın şöhretle karıştırma. Hizmetin âli olsun, şöhretin senin olsun. Benden selam söyle Bolu Beyine. Halka din, iman; kendilerine han, hamam. Ellemeyin akarken doldursunlar. Zaten elleyemezsiniz. Sizi yaklaştırmazlar ki. Siz mi ?... Sabredin. Sular er geç çekilecektir. Malumunuz sular çekildiğinde her şeyi yiyip bitiren “pirana” balıkları, karıncalara yem olmaktan kurtulamaz. İlahi Tecelli.

Özbek Şair Erkin Vahidov’un tevazu üzerine kurduğu şiir sofrasından size ikramımdır:

“Her ne kadar mağrur dursa da / Bardağın önünde baş eğer çaydanlık

Öyleyse kibirlenmek niye, / Kibir ve hava neye gerek

Mütevazı ol, hatta bir adım gururun eşiğinden

Bardağı insan bunun için öper daima alnından.”