Cemil Gülseren


Vakti gelmişti


 

Olmuş işte. Gazetede okuduğum bir haberin özü şöyleydi: Cenaze namazı sırasında helallik istenmeden önce hoca mevta için; ?Zaten vakti gelmişti.? demiş. (69 yaşında imiş.) Haliyle cenaze sahipleri de bu yersiz ve adaba uygun düşmeyen söz için hocaya çıkışmışlar. Neyse ki imam efendi de helallik faslına geçerek meseleyi uzatmamış. Ecel yetmiştir, vadesi gelmiştir. Yaratan takdir etmiştir. Ancak duyguların, üzüntülerin zirve yaptığı yerde ve zamanda hocanın çıkışı pek hoş olmamış. İncelikten yoksun bir teselli çabası diyelim biz buna. Kaş yapılırken göz çıkarılmış desek de olur. Her doğru her yer ve zamanda söylenmez. Ali Şir Nevâyî,  Mahbûb´l-Kulûb´da tenbih eder: ?Sözü, söylenmesi gereken yerde unutma, söylenmeyecek yerde ise konuşma. Akıllı kişi, doğrudan başkasını söylemez, ancak bütün doğruları söylemek de akıllı işi değildir.? (Ali Şir Nevayi, Gönüllerin Sevgilisi, Haz. Prof. Dr. Vahit Türk, Ötüken Yayınları, İst., Mart 2016, s. 169.) Doğrusunu söylemek gerekirse bu kitabı ben pek sevdim. Okuyorum. Okunmasını da tavsiye ediyorum. Sayın Vahit Türk Hocamızın eline sağlık. Ali Şir Nevâyî´yi okutan ve sevdiren isim olacağına eminim.

Yine bir cenaze töreninde helallik istendiğinde, canı yanan vatandaşın biri -belli ki alacaklı-: ?Hakkımı helal etmiyorum.? demişti. TV haberlerinde izlemiştim. Ne var ki bunda? Helal etmeme hakkını kullanmış. Boşuna mı soruyor hoca efendi? Âdet yerini alsın diye mi sorulur sahi? Aileye düşen o hakkın yerini bulmasını sağlamaktır. Ya da araştırmaktır. Adamın parasını al sonra ödeme öl git. Ondan sonra da ?Hakkınızı helal eder misiniz?? Öyle üç beş bin falan değil üstelik. Her neyse rakam küçük bile olsa hesaplaşmak gerek. Siz en iyisi empati yapın. Kendinizi ister ölenin ister kalanın yerine koyun. Taraflardan birinin yerine geçin. Varsayalım yani farz edelim. Öyle koro halinde ?Helal olsun.?la bu işler temize çıkmaz beyler. O söze fazlaca bel bağlamayın. Alacağınızı, vereceğinizi iyice gözden geçirin. Hesap var, ahiret var. Sorgu var. Musalla taşında sorulan da söylenen de bir duadır, bir temennidir. Umulur ki öyle ola. Oradaki bir kişinin bile hilafı önemlidir. Yağmur duasında bile belki bir kişinin duası yüzü suyu hürmetine rahmet iner denir. Bir kişi, bir kul hakkı demektir. Affı yok.

Gençlere sorarlar: ?Evlilik ne zaman?? diye. ?İleride olur inşâallah? derler. Vakti gelince eş de bulursun iş de. Ama illa iş, iş, iş. Yaşınız gelmiştir lakin kaderde yazılı vakit gelmemiştir. Niyet senindir, gayret senindir ancak takdir Allah´ındır. Yoksa sen istediğin kadar ?Yaprak gazel olmuş durmuyor dalda.? diye türkü çığır.     Zamanı gelince dal, yeşerir de, kurur da.

Tasavvufta şimdilerde ?aceleciler´ yok mu? Hemen de ?oldum´ sanırlar kendilerini. Hemencecik de oluyoruz. Yunus kırk yıl hizmet etmiş o kapıya. Bu bizim yenilere efsane gibi geliyor.

Vakti gelince kenara çekilmesini bilmek lâzım. Kimse kendisini ?yerim doldurulamaz´ sanmasın. Tadında bırakacaksın, suyunu çıkarmayacaksın. Bir köşe yazarı bile köşesinden başka bir köşeye çekilebilir. Veda dahi edebilir. Etmeli de. Yani ?Yerimi gençlere bırakmak istiyorum.? diyebilmeli. Bir başka misal; on binlerce genç işsiz ?sınıf öğretmenliği´  kadrosu beklerken otuz yılını tamamlamış ama hâlâ çalışmaya çalışan öğretmenlere: ?Emekliliğin vakti gelmedi mi?? demeyecek miyiz? Gerçi öğretmenin emeklisi olmaz rahmetlisi olur diyenler de var lâkin gençlere de yer açılması daha da elzem bence. Ya siz hocam, der gibisiniz. Ben mi? Evet otuz yıl sekiz aydan sonra devlet üniversitesinden emekli oldum. Zaman olur fırsat olmaz, fırsat çıkar elden bir şey gelmez. Hayatın cilvesidir. Sac tava gelir; hamur biter; geçim düzene girer; ömür biter. Gençsin, dinçsin, sağlıklısın; taşı sıksan suyunu çıkarırsın lâkin paran yok. Sonra paran olur bu defa da yağsız, tuzsuz, tatsız yemen istenir. Formülünü bile verirler: Kırkına kadar kuzu ye; kırkından sonra kuzunun yediğini.

Her şey vaktinde güzel arkadaşım. Yoksa söylenir dururuz: Evvelden gerekti tımar/Öldü eşek kaldı semer/İşte böyle Kel Ömer. (Herhangi birimiz. Kafiye olsun diye Ömer derler.) Kar yağdığı gün tozarmış. Tozacaksan da şimdi, koşacaksan da şimdi. Okuyacaksan da şimdi. Al oku. İşte sana DİVAN!

Sözün özü Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî´den:

Sözlerin ağyarı derse söz mü ya

Gözlerin ağyârı görse göz mü yâ

Özde gayr olsa hayâlin öz mü ya

Yârın ile yâr olup bî-gam yürü  /

Derdine düş ol anın her dem yürü.

Osman Hulûsi Ateş

Yürüyeceksen de şimdi. Vakit gelince ?bir insan için- her şey nasıl durur onu bile bilemeyiz. Şimdi durmak zamanı değil ama... 

LEYLA ATÇEKEN
6.04.2016 22:43:20
" Öleceğini bile bile yaşayan tek canlı insandır.. Ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar..!" demiş Üstad Necip Fazıl.Gerçekten de ölümlü olduğumuzu bilerek ölümsüzmüşüz gibi yaşarız,yaşamaya devam ederiz.Ölümün yaşı yok,ölüm hepimiz için erken ?Vaktim geldi.? diyen yok. Canı veren Rabbim,bir gün alıyor emanetini.Su akarken küpümüzü doldurmayı akıl ediyoruz.Ya yanımızda götüreceklerimiz? Kendimize ayna tutuyor muyuz yoksa sadece etrafımızdakileri mi inceleyip kusur buluyoruz ?Tabiri caizse şapkamızı önümüze alıp düşünmenin vakti geldi de geçiyor bile. Kendi gözündeki merteği görmeyen,elin gözündeki çöpü görmeye bayılıyor.Emekliliği doldurup çalışmaya devam eden meslekdaşına ?Ben olsam bir gün çalışmam,emekliliğim dolduğu gün ayrılırım.? diyen öğretmene o gün o kadar uzak geliyor ki .Göz açıp kapayıncaya kadar geçen o gün geldiğinde hep bir bahanesi vardır. Emeklilik yaşı ileri yaşlara 58-60´a uzatılınca genç emekli olmak hayal oldu yeni nesil için. Sözünüze katılıyorum,Türkiyedeki gibi genç nüfusa sahip bir ülkede zirvedeyken bırakmayı bilmek gerek,taze kanlara ihtiyacımız var her alanda. Sağlıcakla kalın hocam hürmetler..