Musa Tektaş


PROF. DR. KEMAL DİNÇER İLE RÖPORTAJ


/resimler/2017-1/19/2023455155854.jpg

Prof. Dr. Kemal Dinçer, asker kökenli bir bilim adamı, tıp doktoru. Subay bir babanın evladı. Babasının memuriyeti sebebiyle Kilis´te dünyaya gelmiş. Yurdumuzun değişik illerinde tahsil görmüş. Askeri Tabip olarak Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında ihtisas yapmış. Askeriyede Albaylık rütbesine, bilim camiasında Profesörlük payesine ulaşmış. Bütün bunlarla birlikte bir Darende sevdalısı. Çocuklarını her fırsatta Darende´ye getiren, Ankara´da İstanbul´da hemşehrilerimizin acısını, sevincini paylaşan, hastalarına yardımcı olan bir dost canlısı. Şimdi Haliç Üniversitesinde Öğretim Üyesi? Saygıdeğer biri kendisi?

Darende Haber okuyucularının sizleri daha iyi tanıyabilmeleri için sizden öncelikle kısa özgeçmişinizi öğrenebilir miyiz?

Ben aslen kütük olarak Darendeliyim. Babamın memuriyeti, subaylığı nedeniyle Türkiye´nin birçok yerini dolaştık. Dolayısıyla doğum yerim Kilis aslında. Ama kütük Darende. Darende´yi de çok seviyorum ve her fırsatta da gidiyorum. Anne tarafım Seydi Efendi diyorlar Hacıderviş Mahallesinden, baba tarafı Ebiloğlu Ahmet Efendi diyorlar o yol üzerinde Sandıkkaya´da. Yani ailemiz aslen Darende´nin içinden.

Darendeli olduğunuzu biliyoruz ama aileniz, mahalleniz, geçmişiniz, dedeleriniz, gençliğiniz bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?

İşte baba tarafımdan dedem eski kadılardan Ebiloğullarından Ahmet Efendi. O dönem ulemalarından birisiymiş. Çokta tanınan birisiymiş. Anne tarafı yine Darende´nin eşrafından, çok tanınmış ailelerinden Seydi Efendilere dayanıyor. Tabi babamın memuriyeti sebebiyle dolaşıp durmuşuz. Benim o nedenle doğum yerim Kilis ve ilkokulu da Kilis, Nizip ve Gaziantep´te okudum. Ortaokulu babamın görevi nedeniyle taşındığımız Kütahya´da bitirdim. Sonra ailece Sivas´a geldik. 1967-1968 Sivas Kongre Lisesi mezunuyum. Hatta geçenlerde mezuniyetimizin 50. yılı nedeniyle 30 kişilik bir grup Sivas´a gittik ve kutladık. O zaman Sivas´ta bir lise vardı; Kongre Lisesi, oradan mezunum. 1968´de mezun olduktan sonra üniversite imtihanlarına girerek Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Başlangıçta sivil olarak başladım ama o günkü ortam, siyasi durum nedeniyle, can güvenliği nedeniyle Silahı Kuvveler adına Havacı okudum ve her türlü ihtiyacım Hava Kuvvetleri tarafından karşılandı. 1974 yılında mezun oldum. Kıta hizmeti yapmak için İstanbul´a geldim. 4 yıl İstanbul´da kaldım. Sonra ihtisas yapmak üzere Gülhane´ye döndüm. Gülhane´ye döndükten sonra ihtisasımı bitirdim ve Ankara´daki Etimesgut Hava Hastanesi´nde uzman olarak göreve başladım. İşte dönemde H. Hamidettin Bey benim yanımda askerliğini yaptı. Müteaddit defalarda babası Hacı Hulûsi Efendi ziyaret etmek amacıyla Hava hastanesine geldi. Kendisiyle birlikte oturmaktan, ikramlarda bulunmaktan, bize olan alakasından çok memnun oldum.

/resimler/2017-1/19/2024195156541.jpg

Tamda o noktada bir soru sormak istiyorum müsaadenizle. Siz Etimesgut Hava Hastanesi´nde iken Hamidettin Efendi sizin yanınızda askerliklerini yapmışlar. Bunula ilgili olarak yani Hamidettin Efendi´nin duruşu, bir asker olarak hem de bir Darendeli olarak size karşı diğer askerlerle münasebeti nasıldı?

Tabi Darendeli olması ve çok sevdiğimiz saydığımız Hulûsi Efendi´nin oğlu olması nedeniyle diğer hemşehrilerde devreye girdiler ben de onu biraz daha esirgemek, kollamak amacıyla yanıma aldım. Her haliyle olgundu. Babasının evladı, yetiştiği ocağın manevi ağırlığını üzerinde taşıyan bir insandı. Bir askeri hiyerarşi içerisinde değil de abi kardeş ilişkileri içerisinde askerlik görevini tamamladı gitti. Bu vesile ile de Hulûsi Efendi´yle de sık sık görüşme imkânları buluyorduk. Hem oğlunu ziyarete geliyordu hem de kendisinin birtakım sağlık problemleri oluyordu, ben bizzat Ankara Hastanesi´nde yatarken, bel fıtığı rahatsızlığı geçirmişti. Hem muayene etmek hem de ziyaret amacıyla yanına gidiyordum. İkinci bir özellik, Hulûsi Efendi benim babamın sınıf arkadaşıdır Darende´de. O nedenle babamın da sevdiği saydığı bir kişiliktir Hulûsi Efendi. Devamlı bahsederdi; çok ileri görüşlü, çok bilgili, çok birikimi olan bir bilim adamı diyebiliriz derdi. Biz de çocukluk dönemlerimizde Darende´ye gittiğimizde kendisini ziyaret eder elini öperdik.

Bu anlattıklarınız çok güzel hatıralar Kemal Bey. Başka neler söylemek istersiniz?

Evet, aslında Darende´nin kalbi olan Zaviye mahallesinin ayrı bir güzelliğinin olduğundan bahsedebiliriz. Hamidettin Bey´in babası olan örnek insan Hulûsi Efendi´yle başlayan, Vakfın katkılarıyla, imar ihya faaliyetleriyle her türlü ilim merkezi olarak gelişme göstermiş bir yer. Zaten gittiğimizde de hemen hemen bütün vaktimizi orada geçiriyoruz. O Tohma kenarındaki sosyal tesisler, oradaki tabi güzellikler... Hemen hemen her sene gidiyoruz. Giderken oğlumu, kızımı, gelinim de alıp gidiyorum. Biz orada dolaşırken Hamidettin Bey bizi görmüş ve bizi evine davet etti. Orada oturduk, kızımla beraber gittik. Benim kızım da, o zaman sizin gazetede çıktı; Darende´nin ilk subayı diye. Kızım da binbaşılıktan ayrıldı. Kadro olmadığı için ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi Ankara Ufuk Üniversitesi´nde doçent olarak görevini yapıyor. O da doktor. Siz tabi Darendelisiniz ama uzun yıllar dışarıda yaşamışsınız. Dışarıdan bir gözle Darende´ye bakıldığında hem çarşı merkezini görüyorsunuz hem Külliye´nin etrafını görüyorsunuz. Tabi, ben onu Hamidettin Efendi´ye de söyledim. Çok farklı iki Darende var. Demek ki, bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur. Zaten doğa güzellikleri açısından da orası şehir merkezinden ayrı bir manevi havası var. Külliye başta olmak üzere oradaki Kudret Hamamı, Balıklı Göl, Kanyon hakikaten çok dikkati çeken bir yer. Ara sıra buraya hastalar geliyor, benim Darendeli olduğumu ve hele Hamidettin Efendi´yle de beraber çalıştığımı duyunca bana karşı olan sevgi ve saygıları çok daha artıyor. Çünkü onlar sık sık gidip orayı ziyaret ediyorlarmış. Hatta ben de onlar vasıtasıyla Hamidettin Bey´e selamımı gönderiyorum.

Darendeliler genellikle ticaretle uğraşıyorlar Kemal Bey. Sizin yüksek tahsil yapmanız askeri tıbbiyede az görülen bir şey. Bu açıdan askeri tıbbiyeyi nasıl seçtiniz ve sizin gibi askeriyede görev yapan başka Darendeliyle karşılaştınız mı?

Eskilerden, vefat etti Turan Olcayto Paşa vardı, Tümgeneral. Tabi onu tanıdık, ona karşı bir hayranlığımız vardı. Giyimiyle, kuşamıyla, davranışlarıyla bize ilham verdi. Ama benim Silahlı Kuvvetlere giriş nedenim, o dönem siyasi ortamda can güvenliğinin olmaması. Ben 68 kuşağıyım. Yani mutlaka bir siyasi partinin taraftarı olmanız gerekiyordu. Sivil Malatya Talebe Yurdu´nda kalıyordum. Çalışma imkânı falan da yoktu. Dolayısıyla mecburen Silahlı Kuvvetler adına okudum ve gelebileceğim en noktaya da geldim. Yani makam mevki ve rütbede gelinebilecek en son makama geldim. İşte Gülhane´nin bölüm başkanıydım, Fizik Tedavinin öğretim üyesi olarak. Ayrıca dünyanın en büyük rehabilitasyon merkezinde, ne Amerika´da ne Avrupa´da böyle bir merkez yoktur, TSK rehabilitasyon merkezi var. Bu bilhassa gazilerin tedavisi amacıyla kurulan bir hastane, oranın da başhekimiydim. 1200 personelim ile yanımda çalışan 20 tane profesörüm vardı. Tabi bizde silahlı kuvvetlerde emeklilik yaşı erkendir. Yaş haddi nedeniyle 60 yaşında emekliye ayrıldım. Daha emekliye ayrılmadan buradaki Haliç Üniversitesi Mütevelli Heyeti tarafından İstanbul´a davet edildim, Fizik Tedavi Bölüm Başkanı olarak görev yapıyorum. Part tıme olarak da özel hastanede çalışıyorum. Yani iki görevi birden yapıyordum.

/resimler/2017-1/19/2024390938134.jpg

Geçen ziyaretten sonra Hamidettin Efendi ?Kemal Bey´in içerisinde farklı bir enerji var.? dedi. ?Sürekli böyle neşeli, o neşesi yıllardan beri devam ediyor.? Allah ağız tadınız bozmasın.

Evet, bizim sık sık kongreler olur. Bu kongrelerin birkaçını ben düzenledim zaten. Bin kişiye yakın bir katılım olur. Oranın hakikaten renkli simalarından birisiyim. Komedi dünyasından, Zeki ve Metin birçoğu ile resimlerimiz var sanat dünyasının birçok sanatçısı benim arkadaşımdır. Bu 79 yıllarında çekilmiş bir resim. (Zeki Alasya ve Metin Akpınar´la olan fotoğraflarını gösteriyor.) Onlarda askerlik nedeniyle gelmişlerdi Gülhane´ye orada benimle tanıştılar. Askerlik için geldiler ama ikisi de sağlık nedeniyle çürüğe ayrıldı, askerlik yapmadılar. Bunlar şöhret olunca, hele bir de ikisi birden ayrılınca dikkat çekti. Rapora itiraz edildi. Bir başka hastaneye gittiler. Oradan da aynı tanıyla rapor aldılar. Ona da itiraz edildi, bir başka hastaneye de derken son olarak Çakmak Hastanesi´nden çürük raporu alınca artık onlarla uğraşmadılar. Zeki Alasya vefat etti ama, Metin Akpınar´la hala ilişkilerimiz devam ediyor, ara sıra beraber oluyoruz. Onların vasıtasıyla çok geniş bir çevreyle de tanışma fırsatını buldum. Metin´in çok geniş bir çevresi var. Yaşar Kemal´le falan oturma fırsatını sohbet etme fırsatını bulduk.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Darende Haber gazetesi aracılığıyla bütün hemşehrilerime selamlarımı sunarım. Ayrıca babamın dostu Hulûsi Efendi´nin oğlu Hamidettin Bey ile tanışmaktan ve yıllardır devam eden bu samimiyetten dolayı kendilerine de teşekkür ederim.

adem aydıner
20.01.2017 23:37:16
anılar hep böyle tatlı olsa