Cemil Gülseren


PARAM/PARÇA


Duygularınız varsın karmakarışık olsun. Aklınız yitip gitmesin de. Ocağınız tütsün, kapınız kitli kalmasın da. Bayrağımız dalgalansın, ezanımız susmasın, tek vatanımızdan ?cüda´ kalmayalım da.

Ortadoğu kazanı habire kaynıyor. Her tarafı ateşle çevrilen bölge sürekli karıştırılıyor, ateşi harlanıyor, ateşi besleniyor. Paramparça bir coğrafya kimin işine gelirse onlardır bu fitne kazanlarını kaynatanlar. Silah satanlar, petrolden, kaya gazından çıkar sağlayanlar, enerji savaşının adını ?bölgesel yönetim´ adı altında daha büyük hedeflere, artık gizli de olmayan niyetlere hizmet etmedeler. Yüzyılların sloganı resmen faaliyete geçti; ?BÖL, PARÇALA, YUT.?

Ne çare tarih hep tekerrür ediyor. Sonuç İslâm coğrafyası yutulmaya müsait. Biz mi? Hâlâ mezhepleri, sünneti tartışmaya devam ediyoruz. Kimin değirmenine su taşıyorlar anlamak mümkün değil demeyeceğim. Gayet de mümkün. Her vesile ile ayrışma, her konuda ayrılık çıkarma gayreti. Televizyonlardaki dini anlatıcılar da İslam´ı anlatıp sevdireceğine her defasında yeni farklılıklar peşindeler. Dikkat çekmek uğruna ne kutsallar çiğneniyor aman Ya Rabbi? Öte yandan onların ne anlattığı ile değil de ne kadara anlattıkları daha çok ilgimizi çeker olmuştur. İşin magazini bizi daha cezbediyor. Kim ne kadar para kazanıyor? Artık bu işlerin de piyasası oldu. Deyin ki yok.

Edebiyat camiasında bile artık ün-rant sanatın önüne geçmiş durumda. Holdinglerin adamı olmak halkın adamı olmaktan daha cazip geliyor. Şişirilen rakamlar ve baskılarla yüceltilen yazarlar, algılarla ünlenen, ödüllerle pohpohlanan isimler bizi doyurmuyor ama kendileri ziyadesiyle doymuşlar. Selim İleri´nin ifadesiyle ?Bugün büsbütün bağbozumu. Satıştan ötesini düşünmeyenlerin ortamında, günün moda kitaplarından ötesini okumaya değmez bulan okurlar dünyasında yazıklanmaktan başka bir şey yapılamıyor.? Alıp okuyamadığınız, yarım kalan, bitmeyen kitaplarınızın yazarları öyle ki çağrılan yerlere gitmez olmuşlar. Ya da menajerimi arayın, özel sekreterime ulaşın, asistanımla görüşün falan filan. Doğrudan görüşülürse ola ki ününe halel gelebilir. O televizyonlarda gördüğünüz şöyle uzman, böyle eğitimci zat-ı muhteremleri şehrinize (belde ve ilçelere zaten gitmezler) bir çağırmayı deneyin. Dudak uçuklatan rakamları duymaya hazırsınız belli ki. Neymiş efendim ünlüymüş. Konuşma, konferans tarifeleri havalarda uçuşuyor. Yere konmadılar ki.  Elbette emek vardır. Karşılığı da olacaktır. Konser verenlerden neleri eksik? Bizim sıkıntımız gurur ve kibirden kaynaklanan güç zehirlenmesi meselesidir. Şımarıklık şöhretten mi paradan mı? Niye kolay ulaşılamıyorlar? Fikir, ideal, eğitim, ilim, kültür, sanat, heyecan, ruh, dava diyerekten yola çıkanların sonra sonra bunları teker teker elediklerine tanık olmak gerçekten üzücü ve ürkütücü. Yoksa ses ve sinema sanatçıları kazanıyor, top oynayanlar kazanıyor da fikir işçileri ve üreticileri de kazansın. Para kazanmak ayrı, paracı olmak ise apayrı bir durum.

Liselerde vazgeçilmez münazara konusudur: Sanat sanat için mi, toplum için mi? Artık üçüncü seçenek de var; Para için. Benjamin Franklin´in sözüdür: ?İnsan paranın sahtesini yapar, para da insanın?? Bir başka tanıdık münazara konusu da-Tartışması hiç bitmez. Bence kazananı da olmaz.- Parayla saadet olur mu? Parasız olur mu? İkisinin de güçlü verileri, olguları, örnekleri var. Deliller ikisini de savunmaya yeter. Artık sözün mü ustası olursun, paranın mı yoksa mutluluğun bilgesi mi? Hele hele bu çağda parasız mutluluk masallarda gibi yaşamakla mümkün ancak. Masallarda gibi, masal gibi?Ya Robinson olacaksın ya 14.yüzyılın dervişi gibi. Şimdi bir hırka, bir lokma ile yetinen derviş nerdeeee?

Para mı? Allah kimseye muhtaç etmesin. Yalnız namerde değil merde de. Kula kul olmamak için, ele güne mahcup olmamak için, ona buna el açmamak için dahi olsa paran olmalı. Kendine gelmen için bile kendi kendini geçindirebilmelisin. Yok sen almaya alıştıysan veren çok olur. Helalinden yaşamak için, alan değil veren olmak için çalışmak lazım, para lazım. Allah herkese bölüşmeyi, paylaşmayı nasip etsin. Bunun tadına varırsanız hem hayır işlersiniz hem de keyif alırsınız. Her insanın harcı değildir. Olsa da veremeyen çoktur. Hastalıktır. Alırken de verirken de; üretirken de tüketirken de akıllı olmak zorundayız. Bakara suresi 263. Ayet: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme. Bu bize yetmez mi? Kendimizi gözden geçirsek sonra yine kendimizi gözden geçirsek. Ne çok şeyi yakalarız, görürüz, düzeltiriz. En kötü ihtimalle kendimize çeki düzen veririz.

Cimrinin biri Nasrettin Hoca´ya; ?Hocam demek parayı sen de seviyorsun fakat neden??

Hoca cevap verir:

?Adamı senin gibilere muhtaç etmez de ondan.? Ama ?para´ kazanacağım diye de ?paramparça´ olmanın gereği yok. Her şeyde olduğu gibi azı karar, ortası yarar, çoğu zarar. Diyeceksiniz ki ne biçim yazı bu? Başlıkta yazdık ya; Her şey paramparça. Toplamak yine bize kalıyor, size kalıyor.

Necla Güneş
29.10.2017 02:26:04
Hem konu,hem de konuyla ilgili yazılan her cümle çok güzeldi.Siz gayet güzel toparlamışsınız bence hocam.Benjamin Franklinden,kutsal kitabımızdaki ayetten ve hatta Nasrettin hocadan dahi örnekler vererip konuyla ilgili bir çok malzemeyi yazınızda toplayıp bunlara kendi malzemelerinizi de ekleyip bir güzel harmanlamışsınız.Kalemize sağlık...

Adem AYDINER
31.10.2019 02:51:57
Sa evet... teşekkürler.