Musa Tektaş


ÖMER FARUK TAŞKIN İLE RÖPORTAJ


Darende İmam-Hatip Lisesinde uzun yıllar Müdür olarak görev yapan, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi´nin ve H. Hamideddin Ateş Efendi´nin eğitim konusundaki hizmetlerine şahit olan Ömer Faruk Taşkın anlatıyor? Samimi olarak Allah rızası için neler yapılabileceğini dillendiriyor. Sivas İmam Hatip Lisesinde uzun bur süre müdürlük yapan Taşkın 40 yıldır devam ettiği eğitim camiasında halen idareci?

Hocam önce kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Ömer Faruk Taşkın, 1954 Sivas Hafik doğumluyum. İlkokulu Hafik´te, ortaokulu Tokat İmam Hatip Lisesi, lise bölümünü de İstanbul Fatih İmam Hatip Lisesi´nde okudum. 1977 Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü´nden mezun oldum. Daha sonra kura usulü Bingöl´ün Kığı Lisesi´nde  öğretmen olarak göreve başladım. 1979´da askere gittim askerlik görevini ifa ettikten sonra 1980 ihtilalden bir hafta önce terhis oldum. Aynı senede evlendim. Yine o sene Hafik İmam Hatip Lisesi´ne tayinim çıktı ve orada göreve başladım. Bir hafta sonra da bir oğlumuz dünyaya geldi. Aynı okulda mart ayına kadar görevimi sürdürdüm. 1981 senesinin mart ayında Belediye Başkanımızın Hacı Ömer Coşar´ın tavsiyesi üzerine Hafik İmam Hatip Lisesi´ne Müdür Muavini olarak atandım. Bir yıl sonra da Müdür Başyardımcısı olarak göreve başladım. O dönemde Milli Eğitim Bakanı olan Vehbi Dinçerler Bey rotasyon çıkardı. Vehbi Dinçerler Bey İmam Hatip Okullarına değer veriyor, o okulları güçlendirmeye adına işinin erbabı müdür ve müdür yardımcıları ile değerli öğretmen arkadaşları İmam Hatip Okullarına yönlendiriyordu. Bizde o arada seminer için Samsun´a gitmiştik. Orada ismimizi aldılar. Diğer taraftan birlikte çalıştığımız müdürümüz Adem Bey de ismimizi vermişti. Ankara´da bizim Daire Başkanımız  (Sonra K. Maraş milletvekili olan) Nevzat Pakdil Bey, sizi müdür olarak göndereceğiz, dedi. Darende´yi de tavsiye etti.  Bizim o zamanki Hafik Kaymakamı Mehmet Emin Avcılar´dı ve kendisi Darendeliydi. Önceden Darende hakkında da az çok bir bilgim vardı. Ondan dolayı da Darende olsun dedik. Oradan tekrar bizi seminere gönderdiler. 200´e yakın imam hatip müdürü vardı. Tabi onlar içerisinde Darende´yi bilen birçok insan vardı ve Darende´ye giden arkadaş çok şanslı dediler.

/resimler/2017-4/6/1033411470268.jpg

 1983 de Darende İmam Hatip Lisesi´ne tayinim yapıldı. Tabi Darende´ye gelir gelmez ilk ziyaretimizi Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)´ye gerçekleştirdik. Elini öptük, duasını aldık ve okulda göreve başlayacağımızı söyledik. Bizim memleketimizin Sivaslı İhramcızade Hazretleri´nin memleketi olması, Hulûsi Efendi´nin yanında bizim için bir artı idi. Çünkü İhramcızade Hazretleri´nin şehri Sivas´tan geliyorsunuz diye ayrı bir ilgi, alaka gösterdi. Daha sonra ?Okulda ne yapmak istiyorsunuz?? diye sordu, biz de: ?Efendim, ilk önce okulu boyamayla başlayalım işe.? dedik. Bir ara Darendelilerden duymuştum; Hulûsi Efendi, hizmetlinin birini duvara çivi çakarken görünce:?Oğul sen o çiviyi duvara değil kalbime çakıyorsun.? buyurmuş. Bu sözlerinden ilhamla boyayı yaptırırken okulun duvarlarında ne kadar askı varsa hepsini söktürdüm ondan sonra boya yaptırdım ve tüm koridorlara ayaklı, seyyar askılıklar koydurdum. Bu işler iki ay gibi bir zaman içerisinde oldu. Bu ara Hulûsi Efendi Hazretleri Okulu ziyarete geldi ve birlikte tüm sınıfları ve koridorları geziyoruz. Ben dedim ki; ?Efendim Allah nasip ederse eğer okulun işleri için hiç kimse sizi rahatsız etmeyecek.? Böylelikle hem duasını hem de gönlünü kazanmış olduk. Zaten ondan sonrada Hulûsi Efendi´yi okul hususunda rahatsız eden olmadı.

Talebe sayımız 300 civarında idi. O zaman ki siyasi olaylardan dolayı talebe sayısının düşmesinden dolayı Hulûsi Efendi Hazretleri çok üzülmüştü. Sanat Okulu Müdürü Cemalettin Bey vardı. Cemalettin Bey, o günlerde İmam Hatip Lisesi´ndeki siyasi çekişmeleri fırsat bilerek Hulûsi Efendi´ye yaklaşır ve Efendi Hazretleri´nin hizmetlerinden istifade ederek Sanat Okulu´na yeni bir minibüs aldırır. Tabi, bizim okulun minibüsü eski olunca bu benim çok ağırıma gitti. Neden bizim İmam Hatip Lisesi´nin arabası eski diye. Hatta Sanat Okulu Müdürü, bana ?Benim karşıma siz rakip olarak mı geldiniz??dedi. Ben de cevap olarak?Cemalettin Bey, biz bir aileyiz. Ne kadar çok okulumuza, eğitime, öğretime ve yeni yetişen neslimize faydalı olursak o kadar memleketimize, milletimize hizmet etmiş oluruz.? dedim, ama bu hususu şimdiye kadar hiçbir kimseyle paylaşmadım.

Bir cuma günü Hulûsi Efendi´yle birlikte camiden çıktık, cemaatle birlikte evine doğru giderken Almanya´dan bir Volkswagen marka bir arabayla misafirler geldi ve onları eve davet etti ve ?Müdür Bey´le biz görüşelim.? dedi ve birlikte o gelen arabanın içine girdik. Bu yaşanan olayı hiç unutmam ve bana buyurdu ki:?Müdür Bey, bu minibüsü beğeniyor musun? Beğeniyorsan bunu okula alalım.? dedi. Ben de ?Efendim, sizin canınız sağ olsun, hiç önemli değil.? dedim ama çok utandım ve mahcup oldum. Biz büyüklerden duyardık; bir veli yanında gönlüne sahip olacaksın diye. Bizim gönlümüzden geçeni bize söyledi, hatta söylemekle kalmadı icraatı ile bize gösterdi. Ben bizzat kerametine şahit oldum. Yine söylüyorum çok mahcup oldum.

Hulûsi Efendi Hazretleri aynı zamanda Okul Aile Birliği başkanıydı. Her toplantılara gelirdi. Yine o günlerde katıldığı bir toplantıda, masanın üzerine bir miktar para koydu ve ?Okulunun minibüsü nü yenileyin.? buyurdu ve arabayı yeniledik. Allah´a hamdolsun biz Hulûsi Efendi Hazretleri´nin duasına talip olduk ve 12 sene hizmet ettik, duasını aldık.

/resimler/2017-4/6/1034086783417.jpg

Hulûsi Efendi, disiplini çok seven bir insandı. Yaptığımız hizmetlerden dolayı bize olan güveni arttı. Darende´ye bir amir gelse ?Müdür Bey birlikte ziyarete gidelim.? derdi ve nereye ziyarete giderse gitsin asla hediyesiz gitmezdi. Ziyarete gittiği hâkim, kaymakam veya savcı kim olursa olsun amir-memur fark etmez, hal hatırı sorar hediyesini takdim ederdi ve ?Her hangi bir sıkıntınız, isteğiniz olursa biz buradayız.? derdi. Hulûsi Efendi, benden önce, her yıl, okuldaki fakir talebelere elbise yardımı yapmış, iç çamaşırından ayakkabısına kadar alarak yardımda bulunmuş. Yine yardım durumu söz konusu olunca Efendi Hazretleri´ne dedim ki: ?Efendim, okulda şimdiye kadar, gelen zekâtlarla ihtiyaç sahibi fakir öğrencilere yardımda bulunulmuş. Eğer uygun görürseniz, bu yardımlardan okuldaki fakir zengin tüm talebelere verelim.? dedim.?Peki, olur Müdür Bey.? dedi. Elbiselerin finansmanını İstanbul´daki bir iş adamı karşıladı. Ölçüm ve dikim işi için de Konya´dan, burayı seven terziler geldiler, okuldaki bütün öğrenciler ile birlikte öğretmen arkadaşların da ölçülerini aldılar ve herkese elbise dikildi.

 Yine bir Cuma sabahıydı. Son sınıf öğrencisi bir talebe ayağında yırtık lastik ayakkabıyla geldi. Çocuğu arabaya bindirdim, çarşıya götürdüm. Esnafın yanına vardım. Ayakkabının fiyatı sekiz liraydı. Ona; ?Bak bugün Cuma, mübarek bir gün. Bu ayakkabının parasının yarısını ben vereyim yarısını da sen karşıla, hayır olsun.? dedim. Esnaf da ?Bu ayakkabının sermayesi yedi buçuk lira.? dedi ve kabul etmedi. Ben de ayakkabıyı sekiz liraya aldım.

 Ertesi gün Efendi Hazretleri´nin yanına gittim. Bu durumu arz ettim. Efendi Hazretleri haliyle üzüldü ve:?Müdür Bey, okula gidin, okulda ne kadar ayakkabısı eski, yırtılmış ihtiyaç sahibi varsa hepsini tespit edin ve şu vereceğim karttaki ismi yazılı olan şahısların yanına varıp onlardan talebelerin ayakkabı ihtiyaçlarını giderin.?buyurdu. Tabi o verdiği kartla, verilen isimlerin yanına vardık. Onlarda 100 çift ayakkabı alıp talebelerin ayakkabılarını yenilediler elhamdülillah.

Boş zamanlarımda Efendi Hazretleri´nin yanında geçirmeyi arzu ederdim. Allah´a hamdolsun öylede oldu. Yanında oturduğumuz zaman dikkat ederdim. Yanına bir çocuk dahi gelse toparlanırdı. Gelene hürmet gösterir ve ikramda bulunurdu ve ?Müdür Bey, her insan, her canlı Allah´ın eseridir.? derdi. İnsana nasıl değer verildiğini orada gördüm.

/resimler/2017-4/6/1034290846207.jpg

Hulûsi Efendi Hazretleri´yle birlikte Kur´an Kursu için şehir dışına seyahatleriniz olmuş, anlatır mısınız?

Kur´an Kursu yapımı için ilk olarak Elbistan´a gittik.

Efendi Hazretleri o dönemde, Darende´de hizmet için kurulan derneklerin, okul aile birliklerinin önde gelen, örnek şahsiyetinden birisidir. Yapılacak hizmette maddi yardımı yapar, temeli atar ve arkasından da o işi orda bırakmaz takipçisi olur yardıma da devam ederdi. Her haliyle güzel ahlakta adeta zirve yapmış örnek bir kişiliğe sahipti. Yine bir defasında Yenice Kasabasına bir postane açılışına gittik. Orada da açılıştan sonra ?Ne gibi ihtiyaçlarınız, noksanlarınız var?? diye sordu ve eksikler hususunda kendilerine yardımda bulundu.

Merhum Kemal Abi´nin ve Ayşe Abla´nın, o malum trafik kazasında biz de ordaydık. O zamanki müftümüz Mustafa Bey, ben, Kaymakam Bey ve Belediye Başkanı dördümüz birlikte Efendi Hazretleri´nin yanına, acısı paylaşmak için gittik. Ama büyük insan olmanın verdiği bir hal olsa gerek öyle bir sabırla karşıladı ki; ?Bize düşen görev Allah´tan gelen emre boyun eğmektir.? buyurdu. Hatta o ana kadar cenaze sayısının 4 tane olduğunu da bilinmiyordu. Kemal Abi´nin yanındaki diğer vefat edenleri de duyunca ?Dört tanemi?? diye teyid etti. Ertesi gün cenazeleri aldık, geldik. Efendi Hazretleri abdest alırken abdest suyunu ben döktüm. Büyük insan olmanın sorumluluğu olsa gerek, o kadar insanın içine çıktı, metaneti sebebiyle bir damla gözyaşı dökmedi ?Allah´ın takdiri böyle imiş.? buyurarak sabrın ne olduğunu bizlere gösterdi. 

duran Pekdemir
22.10.2017 04:59:12
Bu açıklamaları gördüm ve okudum çok duygulandım ecdatlarımız çok çalışmış ve islamı yaşamışlar benim anemin annesinin babası hacımahmut efendi bize hocazazeler denirmiş oğlu rüştu efendiyi birzat gördüm hatta birkaç kez ziyaret ettik esat hocamda komşumuzdu akrabaglımızda var hanımı razıys abla hulosi efendimizin anneside akrabamızmış ben bu buyuklerin yazmış olduğu kitaplarıda okumak istiyorum Osmanlıca halkeğitimden derslerde aldım.