Hüseyin YAREN


MEDENİYETİMİZE DAİR BİR KAÇ KELAM


Fethetmek hayata açmak anlamındadır. Adil bir şekilde İnsanları yönetmek, huzur ve güven ortamı oluşturmaktır fetih. Müslüman devletlerin fethettikleri yerlere gelip yerleşmesinde ise Kolanizatör Türk dervişlerinin çok önemli rolü vardır. İskan faaliytlerinde tekke, zaviye ve evkafın çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu anlamda Anadolu´yu Türklere yurt yapan faktörlerin başında tekke ve zaviyeler gelir. Çünkü İslam ordularının fethettiklere yerlerde bulunan halkların gönülleri, dervişlerin, gönül erlerinin, erenlerin, Allah dostlarının gayretleri sonrası fethedilmiştir. Yoksa askeri anlamdaki ordularca yapılan fetihlerle değil, gönül erlerinin fetihleri vuku bulmamış olsaydı, İslam coğrafyasında ki fetihler kalıcı olamazdı.

Tekkeler, özellikle kuruluş yıllarında, Mürşidler tarafından seçilen yerlerde kuruluyorlardı. Bundan dolayı onlar, etraflarındaki insanların manevi ihtiyaçlarını temin ederek, bölgelerinin insanlarına sahip çıkıyorlardı. Böylece Kur´an´ın tavsiye ettiği bir metot olan hikmet ve güzel öğütle insanları dine ve hakikate çağırıyorlardı. Her konu da ve alanda İnsanlara herhangi bir karşılık beklemeden yardımcı oluyorlar, yaşanılan tüm sıkıntı ve problemleri çözüyorlar, huzurlu bir ortamın temini için tüm gayretlerini gösteriyorlardı. Bunun için de halk tarafından çok seviliyor ve saygı duyuluyordu. İslam düşüncesi ise kalıcı oluyordu Çünkü temel düşünceleri sevmek, sevgiyle yaklaşmak ve sevindirmektir. Bilhassa Osmanlı´larda, tekke ve zaviyelerin bir kısmı devlet tarafından, yolculuk ve ulaşım için tehlikeli olan yerlerde tesis ediliyordu. Bu bakımdan, dağlarda, korkunç boğaz ve geçitlerde tesis edilen tekkeler, askeri sevk ve idareyi kolaylaştırmak, ticarete engel olabilecek eşkıya vs. gibi kimselere mani olmak için birer jandarma karakolu vazifesi de görüyorlardı. Ayrıca tekkeler, kar ve yağmurlu günlerde yolcular içinde bir sığınak oluyordu. Temel de hizmet İnsan olduğu için hiçbir fedakarlıktan kaçılmıyor, kendileri yerine hep bir başkasını tercih yapıyorlardı.

İslam´ın tebliğ edilmesinde hayati işlev gören tekke ve zaviyeler; sadece İslami terbiye yerleri olmayıp, aynı zamanda en güzel eğitimlerin yapıldığı psikolojik, pedagojik , yardımlaşma gibi geniş bir hizmet sahası içerisinde oluşturmuş oldukları evkaflarla devrin musiki akademileri , mektepleri, hastanesi, spor okulu, dinlenme kampı, güzel sanatlar akademisi, edebiyat ve fikir ocağı gibi motivasyon merkezleridirler.

Tekke ve Zaviyelerin  gördüğü önemli hizmetlerden biri de kültür etkileşiminin devamlılığını sağlamak, İnsanların Vatana , Millete , bulunduğu topluma, faydalı bir fert olmasını sağlamak, halk arasındaki birlik, beraberlik ve dirliği sağlayarak dayanışma ve yardımlaşma merkezliği yapmaktır. Aynı zaman da tebliğ ve irşat yolu ile hizmetlerini sürdüren bu manevi merkezler, çoğu zaman bir Mürşidin önderliğinde, sosyal alandaki tüm problemlere çare oluyor, toplumun dinamiklerini oluşturuyorlardı.

Selçuklu ve Osmanlı toplum yapısının oluşumunda harç vazifesi gören tekke ve zaviyeler kaynaşma ve bütünleşmeyi sağlıyorlardı. Osmanlı´nın kurulmasında Şeyh Edebâli´nin yerinin ehemmiyeti, ? İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın? sözüyle anlamak mümkündür. Somuncu Baba Hazretlerinin ?Gizli ve aşikâr her yerde Allah´tan korksunlar. Tüm mâsiyet ve kötülüklerden uzak dursunlar.? Nasihatını çok iyi idrak etmek gerekir. Dervişlikle üretimin birleştirilmesi anlamına gelen Ahi Teşkilatı, tekkelerin iktisadi olarak karşımıza çıkmasıdır. Ahiyan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum teşkilatlarının Osmanlı Devletinin kurulması aşamasındaki olumlu rolleri unutulmamalıdır.

İslam medeniyetinde güzel sanatların teşvik ve koruyucusu dergâhlar olmuştur, tekkeler olmuştur, zaviyeler olmuştur. Sanatla tasavvufun ortak noktası his dünyasıdır, duygu yoğunluğudur. Ruhu anlayabilmek, ruh verebilmektir. Dolayısıyla tekkenin aradığı yaratılış sanatkârda, sanatkârın özlediği psikolojik ortam tekkededir. İslam medeniyeti içerisinde şiir ve musikinin bütün dehaları tekkeden feyiz alan kimselerdir.  Eflakî Dede, Hacı Bayram Veli, Kaygusuz Abdal, Akşemsettin, Dede Ömer Ruşenî, İbrahim Gülşenî, Pir Sultan Abdal,Sinan-ı Ümmî, Dede Efendi, Itri önemli simalardır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası dara düşen ülkeyi kurtarma çalışmalarının içinde de bulundu tekke ve zaviyeler. İstiklal Harbinde mücadelede önemli yer aldılar, Ülkemizin bağımsızlığını kazanmasında çok fedakarlıklarda bulundular, buna güzel bir örnek Özbekler tekkesidir. Kısaca bilgi verelim bu tekke hakkında;  Osmanlı döneminde, Orta Asya´dan Hac yolculuğuna çıkan Müslüman - Türkler´de adet üzere, Mekke´den önce İstanbul´a uğradıklarında kaldıkları üç tekkeden biridir. 1878 Türk-Rus savaşından sonra Rumeli´den kopup gelen muhacirlerin bir kısmı bu tekkenin etrafındaki odalarda hayatlarını idame ettirdiler. Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Özbekler Tekkesi, Anadolu´ya asker ve cephane göndermede gizli bir üs ve hastane olarak hizmet verdi. Miili Mücadele yanlısı aydınlarının, askerlerin buluşma yeriydi. Bu gibi merkezlerin her biri eninde sonunda İngiliz işgal karargahı tarafından basılıp dağıtıldığı halde Özbekler Tekkesi´nin bu önemli görevi Kurtuluş Savaşı´nın sonuna kadar gizlilikle sürdürdü. Milli mücadele´ye katılmak için anadolu´ya geçeceklerin buluşma ve dağıtım noktası, anadolu ile istanbul arasında bir haberleşme merkezi görevini yapmıştır.

Ecdadımızı idrak etmek anlayabilmek temennisiyle?