Cemil Gülseren


KAMÛS NÂMUSTUR YA DA?


Rahmetli Cemil Meriç´e ait olan yukarıdaki sözü yabana atmamak gerekir. Kamûs, lügat, sözlük demektir. Sözlük ise söz varlığımızın derli toplu, alfabetik disiplinle sıralanmış bütün halidir. Söz varlığına namus kadar değer vermek, sahip çıkmak dilin bekası için elzemdir. İlginçtir bizim söz ve namus bağlantılı başka ifadelerimiz de vardır. Biri, ?Söz, namus sözü.? Diyorsa konu önemli demektir. Söz namustur der ve öyle iman ederiz. Üstüne söz olmaz. Mevlana´nın da bu konudaki vecizesi politikacılarımızın bile dilinden düşmüyor. Bugünkü söyleyişle; Lafa bakarım söz mü diye, söyleyene bakarım adam mı diye?

İhramcızade İsmail Hakkı Hazretlerine atfedilen bir söz de bana pek anlamlı gelir: ? Söz tutmayı bizden öğrendiniz de; Söz tutmamayı kimden öğrendiniz?? Sözü sohbeti güzel insanlar da sözü uzatmazlar zaten. O güzel insanlara, büyüklere kulak tutmak varken sözlerini kesmek, söz konusu bile edilemez. İşe yaramazların ağzından çıkan lakırdılara da kulak asmayız. Sözün özü, sözlerimiz değerlerimizi temsil eder ve de değerlidir. Memleketimizde yiten, unutulan kelimelerden dem urmuştur sütun komşum Sayın Nazmi Değirmenci. Madem söz açılmış, sözü ayağa düşürmeden kimseye de ?laf sokmadan´ laf aramızda, sözü çok da dolaştırmadan birkaç örnek de ben vereyim. Ola ki belleyen, hatırlayan, konuşan olur.(Daha fazlası için: Cemil Gülseren, Malatya Sözlüğü, Malatya Valiliği-Malatya Kitaplığı Yayınları, 2014.)

ahtaraç (

arısilli, arısili : Tertemiz, düzenli.

arınmak: 1. Yok olmak, 2. Ölmek, 3. Ayrılıp gitmek. (Arınasıca. Arın git.)

basırmak:1.Kapatmak, 2. Saklamak.( Ula yorum heç isteem galmadı. Şoruya bi yere go, basır.)

bıldır  (

cıdır:1.Öfke, sinir. ( Babam bugün çok cıdırlı aman cıdırına basmayın.)

çaygara: Çay kenarında çıkan göze, kaynak, pınar.

Çıhı / çıkı (< çık-ı ) : Çıkın, küçük torba.

çunmak : 1.İmrenmek, özenmek, gıbta etmek. 2. Gittiği yere alışmak. (Biz eski zamanın şeylerine çunuyoruz. Ev gör ki evine, er gör ki erine çunasın.)

dıvrak:1.Küçük,2. Canlı, kıvrak, 3. Giydiğini yakıştıran.

dinelmek (< E. T. Tin+el-) : Ayakta beklemek, dikilmek.

Ve diğerleri: dirgen (), dolak, dummak, dutu, duturuh,  gazgıç (< kaz-gıç) , göğerti ( < kök+er-ti), öllük / höllük ( < öl+lük): Bebeklerin altına konan özel toprak. ?öl´ nem, yaş, ıslak anlamındadır. Türküsü bile var: Eledim eledim öllük eledim. İnecik (merdiven, süllüm de denilir.) karamadan, kesek, kesme, ?kısmık´ ise cimri, pinti anlamındadır. Ne kadar güzel bir kelime. Güzel olan ?kısmıklık´ değil tabii ki. Kısmık kelimesinin türetilişi. Kısmak fiilinden geliyor. Kıs kıs sonu ne olacaksa. Oysa ?Sen sık dişini, Mevlam bilir işini.? Diye böylelerine söylemişler. İyi de demişler. Unutulduğuna pek üzüldüğüm bir ?okuntu´ kelimemiz var ki şimdi davetiye diyorlar. Okı-mak; çağırmak, ünlemek, seslemek demektir. Çocukluğumuzda okuntu dağıtılırdı. Yanında ufak tefek hediyeler alınır verilirdi. Bardak, mendil, havlu falan?Yine bizim çocukluğumuzda oğmaç (sındısını (makas) hiç unutmam. Nuriye Halamın ?sini daşlı´ diye takılmasını da unutmam mümkün değil. Sini burada mezar, kabir anlamındadır. Daha başka mı: sırhıtmak, soyhasında kalmak, ulmak (çürümek), umsuluh olmak, yumuş buyurmak, yunahda yunmak, evde iş gören gelinler ve kızlar için iğeşmeyin işinize bakın derlerdi. Kaç kişi anladı bu fiili?

  Aklıma geldi yazdım. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendinin bir beyti ile sözü bağlayalım:

?Sözlerin ağyârı derse söz mü yâ   /   Gözlerin ağyârı görse göz mü yâ.?

Söz dediğin bizi söylemeli; göz dediğin yâri görmeli. Eli değil.