Musa Tektaş


Irmaklı Köyü


Irmaklı´da ramazan gelenekleri ve geçmişe yolculuk

Darende Gökyar Mahallesi´nden Irmaklı´ya doğru giderken, kurak dağların eteğinde yeşil bir vadi ışıldar. Irmaklı Mahallesi´nden geçen Ayvalı Balıklı Tohma Çayı; araziyi yemyeşil hale getiren can damarıdır. Çalışkan insanları yöreyi mamur ederken, el emeğiyle geçimlerini temin etmekteler. Her türlü meyve ağacının bulunduğu, her türlü sebzenin yetiştirildiği sulak arazi;  yeşilin bin bir tonuyla insanların yüzüne gülmekte, yüzlerini güldürmektedir. Toprak ile hemhal olup, ekmeğini taştan, topraktan çıkaran, sulu tarım sistemlerini geliştirmeye çalışan insanların diyarıdır Irmaklı? Yıllar önce Âşık Beyanî (Halil İbrahim Güleç) ve babası Hacı Mustafa Güleç´i de böyle ziyaret etmiştik. Onları da rahmetle andık. 19 Nisan 2018 tarihinde Irmaklı´yı tekrar ziyaret ettik. Köy kabristanında bütün ahirete göçenlere Fatiha okuduktan sonra camiye yöneldik.

Yaşlı, tecrübeli köylülerle görüştük. Her ne kadar Büyükşehir yasasıyla mahalle olduysa da önceleri köy olarak anıldığı için biz de bu şekilde zikredeceğiz.  Köyün camiine bakım onarım yapıldığını, duvarlarını çini kaplamak için ustaların çalıştığını gördük. Ramazan´dan önce hayır sahipleri (Allah razı olsun) camiyi daha mamur bir hale getirme gayreti içerisindeler. Öncelikle Irmaklı Camii´nden başladık. Köy halkından bilgiler aldık?

Mustafa Gökduman ( 68 yaşında) Anlatıyor:

?Mezgidan kelimesinin bir anlamda ?mescitli? ifadesini taşıdığını kaynaklardan öğreniyoruz. Köyümüzdeki eski caminin tam olarak hangi tarihte yapıldığın bilemiyoruz. Ancak geçmişinin 1800´lü yıllara dayandığını büyüklerimizden dinlerdik. Köyümüzden yetişmiş, Hafız Ahmet Hilmi Efendi adında bir âlimin önderliğinde yapılmış.  Caminin damında ahşaptan minarevari bir yapı vardı. Ezan oradan okunurdu. 1950´li yıllara kadar bu civar köyler içerisinde sadece bizim köyde camii vardı. Bayram ve Cuma namazları için Başkaya, Üçpınar, Kuzpınarı, Karabacak, Nurkuyusu köylerindeki vatandaşlar gelir ibadetlerini bizim köyün camisinde ifa ederlerdi. Sonraları çok şükür her köy kendi camisini inşa etti.?

Bu arada biz Darende Tarihi´nden Irmaklı Köyü Camii´nin tarihî kitabesini okuyoruz:

Müşrif olunca harâbe, mescidimiz ey ?amu,

Ehl-i hayra düşdi gayret, sa´y itdiler kamû.

Etrafdaki Kürtlerimiz çokça himmet itdiler,

Akçelerin sarf eyleyib, rahmetlere yitdiler

İhsânından ehl-i hayra et tevfîk bi-aded

Ma´mûr eyle mescidimiz, o senindir Yâ Ehad

Tevfik eyle kullarına, bu dergâha gelsünler

Seni tevhîd-i zikr idüb ibâdetler kılsunlar

Hâlimiz oldı perîşan, vaktimiz ahir zamân

Zulüm neşroldu cihâna, kalmadı ahd u emân

Biz kullara eyle meded kalblerimizde hem var

Hafız Ahmed bî-çâre didi târîhde ?ğam var?.

Hafız Ahmed didi târîh sene 1247

Mietâni ba´de elf ve selâsun (1230).

Miladi tarihle, 1831 yılı olduğu anlaşılmaktadır. Zaten kitabenin içerisinde ?Etrafdaki Kürtlerimiz çokça himmet itdiler/Akçelerin sarf eyleyib, rahmetlere yitdiler.? cümlelerinden, civar köylerdeki vatandaşların bu caminin yapımına olan katkıları ve destekleri de belirtilmektedir. Ayrıca camiinin vakıf arazilerinin üzerinde olduğunu yine Darende Tarihi´nden ve köylülerden öğreniyoruz.

Mustafa Gökduman devam ediyor:

?1994 yılına kadar esik camii ayakta idi. Yeni cami yapmak için gayretler edildi. Bu arada bir köylümüz yeni yapılacak cami için başka bir yer bağışlayacağını söyledi. Köy içinde bir ikilik çıktı. Oraya yapılısın, buraya yapılsın, derken seçimler de vardı, farklı görüşler iyice ayyuka çıktı. Bir gün Darende Kaymakamı Mehmet Kurdoğlu ve o zaman Darende Müftü Vekili olan H. Hamidettin Ateş Efendi sulh için köyümüze geldiler. Hem cami yeri belirlendi, hem de aradaki o kırgınlıklar bertaraf edildi. Caminin yanındaki ev sahipleri kendi arsalarını bağışlamak suretiyle, yeni, büyük bir cami yapılması sağlandı. Temel atma merasiminde de, açılış merasiminde de sağ olsun Kaymakam Mehmet Kurdoğlu ve H. Hamidettin Ateş Efendi hazır bulundular. Onların meselinin hallinde büyük katkıları oldu. Bütün emeği geçenlerden Allah razı olsun? Şimdi de köy muhtarımızın öncülüğünde hayır sahiplerinin katkılarıyla, dış duvarının beton sıvası yapıldı, iç kısmına da çinileri döşeniyor.?

Geleneksel kültürümüzün yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması açısından yaklaşan Ramazan-ı Şerif münasebetiyle eski Ramazanların nasıl geçtiğini yine köy halkından Mehmet Ali Gökdunan anlatıyor:

?Eskiden beri köyümüzde Ramazan-ı Şerif büyük bir coşkuyla idrak edilir. Oruç tutma oranı gayet yüksektir. İmkânı olan her ev iftar davetleri verir. Şimdilerde devam etmekle birlikte eskiden Ramazanlar daha bir samimi geçerdi.

İftar verecek kişi kapı kapı dolaşarak davet eder, akşam iftardan önce mevlid-i şerif okunacağını, yemek ikram edileceğini söylerdi. Hatta birkaç evde aynı anda iftar sofraları kurulurdu. Her eve 50- 60 kişi katılırdı. İmkân bulamayan da; ?Bu Ramazan kimseye iftar ikram edemedik.´ diye üzülürdü.  Sahurda davul çalınır, sahura köy halkı davulla uyandırılırdı. Bu adet halen devam etmektedir. Sabah ve ikinde vakitlerinde camide mukabele okunurdu. Kur´an okuma oranı bu kadar yüksek değildi. Ancak Darende İmam-Hatip Lisesi´nin yapımıyla, -Allah Hulûsi Efendi Hazretleri´nden ve emeği geçenlerden razı olsun- gençlerde Kur´an okuma oranı gayet yükseldi. Köyümüzden İmam Hatip´ten okuyan çok kimse din görevlisi oldu. Halen köyde oturanlardan Ramazan mukabelesinde takip eden, hatta bazen okuyanlar var, çok şükür. Bayrama gelince; çok büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Halen öyledir. Şehir dışında yaşayanlar genellikle anne babası köyde ise bayramı burada geçirirler. Büyükler ziyaret edilir. Komşular arasında bayram ziyaretleri olur.?

Kış hazırlıkları ve misafire ikram hakkında ?Kış Kavurması? konusundaki geleneksel faaliyetlerini yine Mustafa Gökduman´dan dinliyoruz:

?Eskiden geçimin bir kısmı hayvancılık üzerineydi. Sebzecilik de yaygındı ama hayvancılık köylerin vazgeçilmez geçim tarzıydı. Her ev kendi ev halkı ve misafire ikram edilmek üzere yaz aylarından kısır inek besler, ekimden sonra keserek kış için ?kavurma? yapardı. Kesilen inek veya tosun evin mali durumuna ve nüfus sayısına göre değişir bazen çok büyük hayvanlar beslenir, kesilirdi. Kesilen hayvanın etleri kemikli olarak doğranır, yaklaşık 10 kg´lık yuvarlak kalıplar halinde donması sağlanır. Kalıba dökülürken, içine asmak için ip konulurdu. Etler donup kalıp halini alınca artık kaç kalıpsa, bazen 5, bazen 7, bazen 10-15 kalıp çıkardı. Üzerine tülbent örtülerek, mutfağın tavanına arıstak diye tabir ettiğimiz ağaç hezenlere boy ulaşacak hizada asılırdı. Biz de çocukken yapmışızdır, okuldan veya dışarıdan gelen evin çocukları, annelerinden gizli olarak, mutfağa girip, uzanıp asılı kavurmadan bir miktar kesip ekmeğin arasına dürüp yerdik. Kavurma çok kıymetli olduğu için çocukların öyle olur olmaz zaman ulaşması bazen engellenir, ?Belki bir misafirin nasibidir.´ diye muhafaza altında tutulurdu.

Bu etler aynı zamanda yemeklerde kış boyunca kullanıldığı gibi, hazır bir yemek olması bakımından gelen misafirlere hemen kavurmadan faydalanarak yemek yapılırdı. Kavurmanın donmuş hali sofraya konulduğu gibi eritilip yumurtalı kavurma, pilavın üzerine veya yemeklerin içine katılırdı. Misafir geldiği zaman da kömbe içi olarak kullanılır, kömbe yapılırdı.

Misafirlik konusuna gelince; eskiden Malatya yolu üzerinde yani Tohma kenarını takip eden yol güzergâhında olmasından dolayı yakın köylerin ulaşım konusunda konaklama yeri idi. Pazartesi günü Darende pazarına gidecek olanlar, hayvanlarıyla veya yaya olarak Pazar günüden gelir misafir kalır, öyle pazara giderlerdi. Geri dönüşte de ayın olurdu. Yine Balaban pazarına gidecek olan yakın köylerdeki dostlar da çoğunlukla misafir kalırlardı.

Bazı evlerin kapısı dışarıdan olan, ev ile irtibatı olmayan misafir odaları vardı. Hatta köy odası da vardı. Bu odalar başta olmak üzere herkesin kendine göre ahbapları misafir kalırdı. Misafir gelince köy halkı da başına toplanır, bir muhabbet ortamı oluşurdu. Kömbe, kavurma, pilav, içli köfte gibi yemekler ikram edilirdi. Şimdi arabalar çoğalınca bu tür konaklamalar zayıfladı. Yine misafire hürmet çok ama artık şartlar değişti, misafirlik kültürü gittikçe zayıflıyor. ?

Darende´nin Çukurova´sı olarak adlandırılan, sebze deposu olarak görülen Irmaklı´nın önceki yıllardan günümüze tarım faaliyetlerini Muhtar Ömer Kılıç´tan dinliyoruz:

 

?Yaşlı büyüklerimiz anlatır,  eskiden hoşaflık acı kayısı ağaçları, köy odası civarında hayrat dutları bulunurmuş. Gittikçe her ev kendi bahçesine dut, elma, kayısı gibi her çeşit meyve ağacı dikmişler. Tarlalara önceleri buğday, arpa gibi ürünler ekilirken zamanla Şeker pancarı kelimeye başlar. 3.000 dönüm arazi şeker pancarı ekilirdi. Köy ekonomisine çok büyük katkıları olurdu. Balabandaki Pancar alım merkezi ve kantar kapanınca, Malatya´ya nakliye zor ve pahalı olduğundan Şeker pancarı ekimi terk edildi. Pancar ekiminin en büyük katkısı, yıllar önce tarım bağ kur kaydı yaptıran tarım sigortası olan köylülerimiz, primlerini yatırıp emekli oldular. Bu açıdan köyümüzde her evde emekli vardır. Bu da mali açıdan bir ekonomik rahatlık sağlamaktadır. Bu vesile ile yüce devletimiz var olsun. Halkımızın refahı her geçen gün artmaktadır.  Devletimizin yatırımlarından da faydalandık.  Köprüler, sulama projesi bizim için büyük bir yatırım oldu. Sebze çeşitlerinin her çeşidi yetiştirilmektedir. Eskiden beri organik tarım yapılmakta, modern imkânlardan da faydalanmaya çalışılmaktadır. Kavun, karpuz, biber, domates, taze fasulye, kuru fasulye gibi ürünler yetiştirilmektedir. Eski tohumlar pek kalmadı ama elimizden geldiği kadar orijinal tohumlar yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır. Darende halk pazarında satışa sunulan ürünler ev ekonomisi açısından önemli bir gelir kaynağıdır. Tabii olarak, ürününü satan köylülerimiz aldığı parayı, ev ihtiyaçları için tekrar Darende esnafından alış-veriş yapmak suretiyle, mali ekonomiye canlılık kazandırmaktadırlar. Her yıl Ağustos ayının sonunda Kavun Festivali yapıyoruz. Birlik beraberlik açısından köy dışında yaşayan yakınlarımız da katılıyorlar, şenlik havası içinde geçiyor.?

Muhtar´ın babası Mehmet Kılıç (88 yaşında) sohbetimize katılıyor:

?Darende´nin tanınması Somuncu Baba Hazretleri ve Hulûsi Efendi sayesinde olmuştur. Memlekete bir çivi çakıldıysa onların eseridir. Geçen gün, rahatsızlandım oğlum beni Darende Hulûsi Efendi Hastanesine götürdü. Şehirlerde bile bu hastane yok. 13 tane uzman doktor varmış, cihazlar, hizmetler maşallah en güzel şekilde. Orada çalışanlardan birine;  ?Hastanede kaç kişi çalışıyor? diye sordum. 300 kişi çalışıyor, bir o kadar kimse de buradan ekmek yiyor dedi. Çok dikkatimi çekti. ?Maşallah maşallah? dedim. Hulûsi Efendi´nin vasiyeti üzerine oğlu H. Hamidettin Ateş Efendi´nin Vakfın gönüllülerinin katılarıyla yapıp, devletimize teslim ettiği hastane aslında Darende için bir bacasız fabrika demektir. Allah milletimize devletimize zeval vermesin??

 

 

 

Abdurahman UGRAŞ
8.05.2018 10:41:10
Değerli Kardeşim MUSA TEKDAŞ Beyefendi: Verimli toprakları,güler yüzlü,dürüst ve çalışkan,misafirperver halkıyla İlçesi Darende ye tarihler yazdıran IRMAKLI Köyümüzü ziyaret ederek basın ve yayın organlarıyla Dünyaya tanıtımınızdan dolayı sana ve ekibine ne kadar teşekkür etsek yinede azdır.Gurbette yaşayan biz gurbeetçileri az çok yakından tanıyorsunuz. Senede ya iki ya üç,ama bir defa da olsa O vazgeçilmez Ana Vatan topraklarımızı Doğup büyüdüğümüz mis kokan kerpiç evleri her santimi mazilerimiz ile dop dolu olan O kutsal topraklarımızı ziyaret etmiye silayı hasterimizi gidermiye çalışıyoruz..O güzel yazılarında köy halkımızın en yaşlılarının belirlediği gibi. Evveliyatımız 1800 lü yıllara dayanmaktadır. Örnek bir coğrafya üzerinde şimdiye kadar hiçbir olumsuzluklar ile karşılaşmadan emeğini topraktan,Hakkını Yüce Mevladan dileyerek istemesini bilen.Daima Organik Sebzegiller yetiştirerek güler yüz ile yaşamlarına devam eden halkımızı yeterince anlattığınızdan dolayı tekrar detaylara girmek istemiyorum. Ancak İlçemizin Medar-ı İftiharıDeğerli, büyüğümüz onu daima Rahmet ile andığımız Hacı Hulusi Efendimizin de köyümüze maddi ve manevi yardımlarından dolayı biricik evladı benim de Liseden Sınıf arkadaşım Dünyalar efendisi Hamidettin ATEŞ Kardeşimi de selamlamadan geçermiyim hiç.Musacığım Ben de inşallah köyüm Irmaklıyı, hayatımı ve şiirlerimi kaleme aldığım şu an dizgide olan 400 sayfalık Eserim ile senin yazdığın eserlerine eşdeğer olmasa da bir nebze köyümü tüm tarihi ve yaşamı ile anlatacaktır..Düşüncesiyle bu söyleşide emeği geçen başta sizlere,Köy Muhtarımıza ve yaşlı , genç tüm köy halkımın her ferdine kucak dolusu sevgi saygı ve selamlarımıiletiyor,önümüzdeki Ramazanı Şerifin Tüm İslam Alemine ve sizlere hayırlara vesile olmasını diliyorum.ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN İNŞALLAH kalın sağlıcak ile...