Prof. Dr. Kadir Özköse


İbrahim Tâceddin Veli´nin Bıraktığı Hoş Sadâ


Anadolu ilim, fikir ve ahlâk önderlerinin rahmet diyarı haline getirdikleri şefkat diyarıdır. Anadolu´nun herbir köşesinde ilim erbabının teşekkül ettirdikleri müesseseler vücuda gelmiştir. Adına kurulan vakfiyeler,  zaviyeler, medreseler, mescitler ve kütüphanelerle pek çok sima Anadolu´da medeniyet kurucuları olarak tarihteki yerlerini almışlardır. İşte bunlardan biri de İbrahim Taceddin Veli´dir. 650/1252´de Darende´de vefat ettiği bilinen İbrahim Taceddin Veli´nin Diyarbakır kadılığında bulunduğu, orada bir cami ve kütüphane yaptırdığı ifade edilmektedir.[1]

Darende´de medfun bulunan İbrahim Taceddin Veli´nin kabri, Zaviye mahallesindedir. Kabrinin yanıbaşında oğlu Şeyh Ali´nin de kabri bulunmaktadır. Kendisinin kurduğu Zaviye Mescidi vakfettiği hanelerle işlevsellik kazanmış, ilim ve maneviyat merkezi olmuştur. Bu vakfiyeleri Halvetiyye dervişlerinin hayatiyet kazandırdıkları varlıklar haline gelmiştir. Oğlu Şeyh Ali´nin Zaviye Mescidine ait vakfiyesi günümüze kadar gelmiştir.

Kendilerini İbrahim Taceddin Veli´nin soyundan gelen Ciğerli oğullarından Seyyid Hasan´a nispet eden Darende´nin Ayvalı köyü halkı kendilerinin İbrahim Taceddin Veli´nin nesli olduklarını söylemektedirler. Nesli de İbrahim Taceddin Veli´nin yolunu takip etmiş, aralarından âlim şahsiyetler yetişmiştir. İbrahim Taceddin Veli´nin torunlarından Şeyh Cû (979/1571) meşihat hizmetinde bulunmuş, A´ma Halil Efendi (ö. 1300/1883) Sivas´ta Gök Medrese müderrisliği görevinde bulunmuş, burada kırk sene ders vermiş ve aynı zamanda Sivas müftülüğü görevinde bulunmuştur.[2]

Şeyh İbrahim Mescidi ve Şeyh İbrahim Halvethanesi İbrahim Taceddin Veli ve yolunun takipçileri tarafından hizmet mahalli olarak kullanılmış, bölgenin ilim ve irfan otağı haline gelmiştir. Şeyh Ali´nin 730/1329 tarihli vakfiyesinde zaviye mescidi vakfına ait bir bağ, bir değirmen ve evlerden bahsedilmektedir. Bu vakıf malları İbrahim Taceddin Veli ahfadının tarih boyunca fakirlerin ihtiyaçlarını karşılayan akarlar olarak hizmet görmüşlerdir.

Medeniyetimiz vakıf medeniyetidir. Ecdadımız yetiştirdiği değerle günübirlik değil ömürlük eserler vücuda getirmişlerdir. Kazandıklarının bereketini, nesillerinin hayrını, varlıklarının devamını sağlamak adına Allah yolunda olmaya ve Allah için ömür sürmeye gayret göstermişlerdir. Darende´de tarih boyunca bölgenin adeta tapusu niteliğindeki bu kadim eserler Anadolu´ya kök salan ecdadımızın hatıralarını bugün torunları olarak bizlerin yakından tanıyıp aslına uygun bir şekilde yaşatmamızı gerekli kılmaktadır. Anadolu şehirlerinde kurulan zaviye toplumları bulundukları bölgelerde manevî çekim merkezi olmuşlar, olmanın ve huzurun adresi konumuna gelmişlerdir. İşte makalemizde kısaca tanıtmaya çalıştığımız İbrahim Taceddin Veli de mescidi, vakfı ve zaviyesiyle Darende yöresinin köşe taşlarından birisidir. ?En büyük öksüzlük köksüzlüktür? düsturunca köklerimize indikçe can damarımıza kavuşmuş, ihtiyaç hissettiğimiz asli unsuru edinmiş olacağız. İbrahim Taceddin Veli sadece bir fert değil bir ocak olmuştur. Anadolu´da ilim ve irfan ocaklarından birisi olarak Darende halkının yolunu takip etmekle bahtiyar oldukları bir serüvenin adresi olmuştur. İbrahim Taceddin Veli Ocağı, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi gibi, tarih boyunca yetiştirdiği ilmî, tasavvufî, içtimaî şahsiyetlerle bölgede rahmet tohumları saçmışlardır.

Bugün bizlere düşen vakıf mallarını hakkıyla korumaktır. Vakıf medeniyeti kuran ecdadımız kurduğu vakıflarla insanı yaşatmışlar, topluma öncülük etmişler, devleti ikame etmişlerdir. Günümüz nesline İbrahim Taceddin Veli´nin temsil ettiği manevî değeri benimsetmek, İbrahim Taceddin Veli Mescidinde manevi atmosfere dahil kılmak, Taceddin Veli zaviyesinin muhabbet çekimine girdirmek durumundayız. Yamanın yolu yaşatmaktan geçer, sevilmenin yolu sevmekten geçer, baki kalmanın imkanı gök kubbede hoş sada bırakmakla sağlanır. Rahmet yolunun abide şahsiyetlerine selam olsun.

 



[1] Komisyon, Darende Tarihi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 2002, s. 747.

[2] Komisyon, Darende Tarihi, s. 747-748.