Hüseyin YAREN


Hz. Muhammed (sav)´in dünyaya teşrifinde ki mucizeleri


 

Mu´cizâtıdır zuhûrunun ser-â-ser kâinât Mebde-i kevn ü mekân-ı tamâmetdir Muhammed Mustafâ (Divân-ı Hûlusi-i Darendevî)

Teşrif ettikleri gece bir yıldız doğdu. Yahudiler arasında birçok âlim vardı. Bunlar, kitaplarında Allah Rasûlü´nün geleceğini görüp, öğrenmişlerdi. Yıldızlardan hüküm çıkarmada da usta sayılırlardı. Peygamber Efendimiz´in doğumu gecesinde bir yıldız parlamış ve Yahudi âlimler bu yıldızdan ahir zaman Peygamberinin dünyayı teşrif ettiklerini anlamışlardı.

Rasûl-i Zîşan Efendimiz´in meşhur şairi Hassan bin Sâbit (r.a.) bu hususu şöyle anlatmıştır: ?Ben sekiz yaşlarında var yoktum. Biliyorum, bir sabah vakti, Yahudi´nin biri ?Hey Yahudiler!´ diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler, ?Ne var, ne yırtınıyorsun?´ diyerek adamın başına üşüştüler. Yahudi şöyle haykırıyordu: ?Haberiniz olsun, Ahmed´in yıldızı bu gece doğdu. Ahmed bu gece dünyaya geldi.´ İbni Sa´d´ın naklettiği konu ile ilgili bir rivayette ise şöyle denilmektedir: ?Mekke´de oturan bir Yahudi vardı. Allah Rasûlü´nün doğdukları gecenin sabahı Kureyşlilerin karşısına çıktı ve sordu: ?Bu gece kabilenizden bir oğlan çocuk doğdu mu?´ Kureyşliler, ?Bilmiyoruz.´ cevabını verince, adam sözlerine devam etti: ?Varın, gidin, soruşturun, arayın; bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu. Sırtında alâmeti var.´ Kureyşliler varıp soruşturdular ve gelip Yahudi´ye haber verdiler: ?Bu gece Abdullah´ın bir oğlu dünyaya geldi, sırtında bir nişan var.´ Yahudi aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı: ?Peygamberlik artık İsrâiloğulları´ndan gitti. Kureyşlilere öyle bir devlet gelecek ki, haberi doğudan batıya kadar ulaşacaktır.? *

Doğumu esnasında öyle bir nur göründü ki, o nurla doğu ve batı aydınlandı. Beyaz bir kuş kanatlarını nûr-i Muhammedî´nin üzerine eğmiş¸ üç gün meleklerin ziyaret etmesinden sonra insanların ziyaretine müsaade edilmiştir. Doğum anında Âmine Hatun Şam´ın saraylarını¸ üç âlemin doğu batı ve Kâbe´nin damına dikildiğini görmüştür. Şifa Hatun doğum esnasında şahit olduğu şu olayı anlatır: ?Peygamber (s.a.v.) aksırınca: ?Elhamdülillâhi kesîran.´ dedi. Bunun üzerinde gizli bir ses: ?Yerhamüke Rabbüke´ dedi ve evin içerisi nur ile doldu.? Fatma bint Abdullah´ın nakli ise şu şekildedir: ?O doğduğu vakit bütün ev nurla doldu¸ yıldızların yaklaştığını gördüm¸ neredeyse üzerime düşecekler sandım. Doğum sırasında Âmine´den bütün evi aydınlatan bir nur çıktı¸ o kadar ki o nurdan başka bir şey göremez oldum.?

Kâbe´nin içini karanlık ve kirlere boğan putların çoğu baş aşağı yıkıldı. Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah´ın tek mabut oluşunun içinde ve üstünde ilk olarak abideleştiği Kâbe´yi putlarla karanlıklara boğmuşlardı. Ne var ki, henüz tevhid temsilcisi Rasûl-i Kibriyâ´nın dünyaya gözlerini açması karşısında bile, çoğu yerlerine kurşun ile perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerle bir oldular.

İran´da hüküm süren Sasaniler Devleti´nin kralı olan Kisrâ´nın Medâyin´deki ünlü sarayı, Peygamberimiz (s.a.v.)´in doğduğu gece sallanarak tahrip olmuş on dört burcu çatırdayarak yıkılmıştır.

Mecusiler tarafından kutsal sayılan Sava Gölü, Peygamberimiz (s.a.v.)´in doğduğu gece yere batmıştır.

Allah Rasulü (s.a.v.)´in, küçüklüğünde sütannesi Hazreti Halime´nin yanında iken, Hazreti Halime ve eşinin naklettikleri üzere, güneşten rahatsız olmamak için, çok defa üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşlerdir. Sütannesi Hazreti Halime´nin yanına gitmesi ile başlayıp yanında kaldığı sürece malı ve keçilerinin sütü, kabilesindekilerin tersine olarak çok bereketlenmiş ve artmıştır.

Kâinatın Efendisi, sütkardeşleri ve Sa´doğullarının çocuklarıyla birlikte oynuyor; kuzuların yanına gidip onları otlatıyordu. Yine böyle bir gün, evin arka taraflarında kuzularla birlikte oynarlarken sütkardeşi Abdullah, nefes nefese koşarak annesi Halime´nin yanına geldi. Heyecanla: ?Şu Kureyşli kardeşim var ya, onu beyaz elbiseli iki adam aldı ve yere yatırarak karnını yardı; sonra da üst üste koyarak kapattılar.? dedi. Gelenler ise, biri Cibril olmak üzere iki melekten ibaretti ve mesajı bütün insanlığı kucaklayacak olan Allah Rasûlü´nün kalbini açarak onu zemzemle yıkayacak ve içinde hikmet çağlayanlarının feyezan edip coşacağı bir ameliye gerçekleştireceklerdi. Anne-babayı ciddi bir endişe kaplamıştı. Koşarak tarif edilen yere geldiler. Gerçekten de Hazreti Muhammed (s.a.v.), yüzünün rengi solmuş bir vaziyette ayakta bekliyordu. Önce anne Halime, ardından da Haris kucaklayıp sinesine sardı ve:

- Sana ne oldu ey oğulcuğum, dediler.

- Beyaz elbiseli iki adam geldi. Birisinin elinde içi kar dolu altından bir tas vardı. Sonra beni alıp yere yatırdılar. Göğsümü açarak kalbimi çıkarıp ikiye ayırdılar. İçinden siyah bir nesne çıkarıp onu attılar ve kalbim tertemiz oluncaya kadar göğsümü buzlu karla yıkadılar, diye ifade buyurdular.

( Taberi, Tarih-i Taberi, 2/128; Müslim, Sahih, I/147 (162)