M. Nazmi Değirmenci


Hadi anlat


 24 Kasım Öğretmenler Günü´nü geride bıraktık, bir eğitimci Kasım ayında eğitimi yazmalı. Öğretmenliğimi özlemişim, otuz beş yıldan sonra sınıfımda öğrencilerimleyim. Heyecanlı mıyım? Evet. İçim kıpır kıpır. Sabah takım elbisemi giyip kendimi hazırladım. Öğrenmek isteği olanlara saygılı olmalıyım. Mesleğimin ilk gününde yarım kalan ilk dersim aklıma geldi. Anlatılması nasıl algılanır bilemem ama çok iyi niyetle yazdığımı bilmenizi isterim. Yıl bin dokuz yüz seksen, depo öğretmeni olarak Diyarbakır Ali Emiri Ortaokulu´ndayım. Üçüncü günde dağıtım yapıldı, kararnamelerimizi elden verdiler. Eğitim öğretim başlamıştı, hemen görev yerlerine gitmemizi istediler. Ergani Lisesi´ne tayin edilmiştim. İlçeye Pazartesi günü geldim. Dolmuş beni okulun önünde indirmişti. Koridorun sol başındaki müdür odasını kimseye sormadan buldum. Heyecanlı, ürkek ve tedirginim. Hayatım da yeni bir kimlikle, eğitimci olarak kendimi taktim edeceğim. İçeri girdiğimde şaşırdım, tecrübeli, yaşlı, babacan bir müdür beklerken, kızgın, heyecanlı, genç bir müdürün karşısındaydım. Tarih öğretmeni olarak yeni atandığımı söyleyip kararnamemi verdim, Allah selamet versin kararnameye bir göz attı, ne bir hoş geldiniz, ne bir hayırlı olsun, ne oturun, ne de bir şey içermisiniz? Ne zaman geldiniz, nerede kalıyorsun, bir ihtiyacın var mı, hiçbir güzel temennisi olmadı.

Okula ve mesleğe bu şekilde kabul edilişimi hiç unutamam. Yüzüme bakarak nereli olduğumu sordu, sonrasında, ?Hocam valizinizi şuraya koyun, 6 Edebiyat E sınıfına çıkın, başlayın.? dedi. Şaşırdım ne söyleyeceğimi, ne diyeceğimi bilemedim. Olur diyerek dışarı çıktım, hizmetli arkadaşa sordum, üçüncü katta, koridorun sonundaki sınıf dediler. Sınıftaydım içerde kılık kıyafeti, tavır davranışlarıyla öğrenci denemeyecek, öğrenim yaşının üzerinde, şımarık on, on beş genç vardı. Sınıfın hâli içler acısı, sıra üzerinde oturanlar, yatanlar, türkü söyleyenler. Öğretmen masasına gelip sınıf defterini açtım, sınıf listesine bakıyordum ki, orta sırada tek başına oturan, fizikî olarak diğerlerine hükmetmiş, yirmi yaşlarında bir öğrenci sıraya güçlü bir şekilde vurup, bir sağa bir sola bakarak ?Susun lan, susun.? diyerek sınıfı uyardı. Sınıfta bir an sessizlik oldu, herkes ona bakıyordu, bana dönerek ifadesi aynı ?Niye geldin?? dedi. Donup kaldım, hayal edemeyeceğim bir ortam, cevap vermek zorundaydım. Ağzımdan ancak bir cümle çıktı. Dedim ki: ?Arkadaşlar dersimiz tarih.? Bu defa yumruğunu daha güçlüce sıraya vurup sağa sola dönerek arkadaşlarına ?Susun lan, susun diyorum.? ve bana dönerek ?Hadi anlat.? dedi. Öylece kaldım, karar vermeliydim; ya sınıftan çıkıp bir daha gelmemek üzere memlekete dönecektim ya da o sınıfta kalacak maskara olacaktım. Sınıf listesine baktığımda mevcudu 26 görmüştüm bunu bahane edip, ?Arkadaşlar sınıfın tamamı yoktur, diğer ders başlarız.? diyerek sınıftan ayrıldım. Öğretmenliğimin mutlu başarılı ve unutulmaz yıllarını geçirdiğim Ergani´de böyle başlamıştım öğretmenliğe. Sabır ve sevginin aşamayacağı hiçbir güçlük yoktur. Meslekî hayatımın en güzel, en verimli, idealist yıllarını ilk göz ağrım Ergani Lisesi´nde geçirdim ve gözyaşıyla ayrıldım. Sonradan öğrendim ki benden bir hafta önce, Sivrihisar´dan gelen Tarihçi Lütfü Bey de ilk dersi o sınıfta yapmış ?Hoca metropol çocuğudur, yoksa yok.? tartışması olmuş, kavga çıkmış ve Lütfü Bey rapor alıp apar topar memleketine dönmüş. Sonra tekrar geldi, beraber çalıştık. İşte o ilk yarım kalan dersim aklıma geldi. Ergani´deki vefalı dostlarımı, bu gün dâhi görüştüğüm, yazıştığım vefakâr öğrencilerimi hatırladım. Muhsin, Halis, Adile, Muzaffer, Zülfikar, Sedat, Süheyla, Yaşar, Faysal, Saliha, Nazmi, Pelin, Açar Bakkaliyesi Mahmut, Lokantacı Remzi Usta, Otelci Mehmet Amca, Matbaacı Şerafettin Abi, Terzi Vehbi Abi ve daha niceleri. Vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara selamet diliyorum. onları sevdiğimi gönülden tekrarlamak istiyorum. Yine bir gün elimizde sepetlerle Makam Dağı´na çıkar Zülküf Peygamber´in ruhaniyetinde, sevgi muhabbet içinde Diyarbakır´ı seyrederiz inşallah.

Yıllar sonra elimde çantam dersteyim, konuşup gürültü yapan öğrencilerimi bir müddet tek tek izledim. Zaman geçtikçe hareketlilik fazlalaştı, gürültü biraz daha arttı, sabırla susmalarını bekledim ama nafile, kendilerinden izin isteyerek şöyle bir konuşma yaptım: ?Sizler benim gözümde kocaman kocaman adamlarsınız. Ben öyle görüp öyle değerlendiriyorum sizi, ama içinizde ben daha çocuğum büyümedim diyerek, çocukluk yapanlar var, bunlar boşuna uğraşmasınlar, benim öğrencilerim, başta dediğim gibi kocaman büyümüş adamlardır. İşte bu büyümüş adamlar yani sizler ne istediğinizi ve istenildiğini iyi bilir ona göre davranırsınız.? dedim. Aylar geçti, sınıfta afakî konuşan boş laf eden öğrencim yoktur. Eğitimde nasıl gördüğünüz önemlidir. Değer verirseniz değer görürsünüz. Öğretmenin kalemindeki mürekkep, tahtasındaki tebeşir sevgi olmalıdır. Biz eğitimciler kısa aralıklarla şu değerlendirmeyi yapmalıyız: ?Ne verdik, ne isteriz, öğretmek bir sevgi işidir. Sevgi fiil olarak öğretmenin metodu, sıfat olarak öğretmenin dilidir. Bu dili konuşamayanlar başarılı olamazlar.?

Ramazan YILDIZ
4.12.2015 10:58:46
Hocam,öncelikle kalemize ve yüreğinize sağlık. Kasım,ayı elbette biz eğitimcilerin unutulmaz , birbirinden değerli ,yaşanmış, ibretlik, yarınlarına ışık tutacak güzelliklerin dile getirildiği ay olmalıdır.Bu mesleği, sadece geçim kapısı değil, insan yetiştirme sanatı olarak kabul eden , engin gönüllerin hadimi yiğit insanların hatırlandığı zaman dilimleri olmalıdır. Başta Darende´mizin maneviyat muallimi Hulusi Efendi, olmak üzere, eğitime katkı sunan herkese, her gönle şükran ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Gülten Kaya
7.12.2015 20:57:16
Hocam bence o dersiniz yarım kalmamış.Sınıfın tamamı yok, yarın başlarız derken o öğrencinin otoritesini elinden zıtlaşmadan, ustalıkla almışsınız.Öğretmen kararlılığınızı onlara kabul ettirmişsiniz.Müdür de o sınıfın durumunu bildiği için ön konuşma detaylarıyla sizi etkilemek istememiş olabilir, soğuk görünse de.Müdürden alacağınız ön bilgiler sınıfa çıkarken farklı düşünce ve tavırlar ortaya koymanıza neden olabilirdi belki.Önceki öğretmenin gidiş nedenini bilmemeniz de iyi olmuş.O öğretmene de haksızlık yapıldıysa O´nun hakkını korumaya yönelik tavırlarınız da olabilirdi.