Hüseyin YAREN


Güzeller kervanı


 

İstanbul bir başka güzel, latif zarif. Gönül sevdikleriyle bir olunca, muhabbet istihsal olunca daha farklılaşıyor daha güzelleşiyor. Mekanların şerefi yaşayanların şerefiyle oluyorki bu hal açıkça görülüyor. Güzel gören gözler, güzel hisseden yürekler aynı merkeze akıyor, aynı güzellikte birleşiyor. Sanki güneş başka doğuyor, rüzgar farklı esiyor, dünya farklı dönüyor İnsan sevdiğiyle bir olunca aynı havayı teneffüs edince? Hani Hulusi Efendi Hazretleri Divanında diyor ya :  Hayâli akl u fikri yâr olanlar  / Olur âgâh dil-i âgâhı söyler? Hakiki anlamdagönül  çok önemlidir, gönül içerisinde ki muhabbete çok önemlidir. İnsan muhabbetli olursa tüm yollar açılır, her şey güzel olur , güzelleşir. O zamanda ise Allah rızası tecelli eder. Her şey ama her şey katlanarak genişler, Sevgi ve muhabbet paylaşıldıkça çoğalır ve yayılır.

İstanbulda Erkam Radyoda yapılan çok güzel bir programdan bahsetmek istiyorum. Bu programda kendi dönemlerini sosyal hayatı etkileyen ve yönlendiren iki büyük veliden bahsetmek istiyorum. Hayatlarından kesitleri siz okuyucularımla paylaşayım istedim: İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (ks), ?İrşat vazi­femizin evvelinde çok garip kaldık, kendimize ?Allah´ın garibi? diye Gari­bu´llah diyorduk. Ama şimdi ?ğayını kaf´ ettik.? demiştir. ?Böylece Ğari­bu´llah, Karibu´l­lah (Allah´a yakın) ol­du? diye buyurmuşlardır. İsmail Hakkı Efendinin tasavvuf anlayışında istikamet esastır. O, zâhirî haller, rüya ve kevnî keramete gereğinden fazla itibar etmezdi. Ona göre önemli olan İslâm´ın ahkâmına uygun bir dinî hayat yaşamaktı. Ayrıca o, tasavvufun ahlâkî boyutuna çok önem veren bir zâttı. Ona göre güzel ahlâk insanı geçimli kılar. Kulların razı olduğu böyle bir mümin insanı Allah(cc) da sever. İhramcızâde Hazretleri ; Sivas ve çevresinin maddî-manevî kalkınmasında rehberlik etmiş, unutulmaz hizmet­ler yapmıştır. Sünnet-i seniyyeye son derece bağlı bir maneviyat önderi olan İsmail Hakkı Toprak Efendi (ks), ?İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.? ölçüsünden hareket ederek Sivas ve çevresinin her türlü sosyal, kültürel ve ikti­sadî meseleleriyle ilgilenmiş camii, okul, köprü, çeşme vb. eserlerin ya­pım ve onarımlarında önderlik etmiştir. Ayrıca çeşitli dernek ve vakıf baş­kan­lıklarında bulunmak suretiyle hemen her alanda hizmetlerine ömür boyu de­vam etmişlerdir. Osman Hulûsi Efendi, daha çocuk denecek yaşta, mürşidine intisap ettikten belli bir zaman sonra hastalanır. Bunu duyan İsmail Hakkı Efendi (ks), Hulûsi Efendi´nin babası Hatip Efendi´ye; ?Müsaade ederseniz evladımız Hulûsi´yi Sivas´a götürüp, tedavi ettireyim´ diyerek, müsaadeyi aldık­tan sonra Sivas´a götürmüştür. Hastalığı ile bizzat kendileri ilgilenmiş; hatta; ?Oğlum Hulûsi, sen hiç üzülme, gömleğimi satar, seni yine tedavi ettiririm´ diye ona manevî destekte bulunmuştur. Böylece Osman Hulûsi Efendi´nin kısa zamanda iyileşmesine vesile olmuşlardır? İhram­cızâde Hazretleri, Hulûsi Efendi´den bahse­der­ken; ?Bu bizim gözü­müzün nûru Hulûsi oğlu­muz? şeklinde hitab eder ve değer verirdi. 1967 yılındaki son haclarında Medine-i Münevvere´de Mescid-i Nebevî´nin ?Sıddık Kapısı? hizasında Hacı Şaban Aydın´ın ve Gemerekli Abdussamed Bey´in de bulunduğu bir esnada Osman Hulûsi Efendi´ye dönerek;? Evladım Hulûsi, senin ecdadın bizim sertacımızdır. Üzerinize büyük bir vazife intikal ediyor. İhvan´a sahip çıkıp, hizmet edersiniz? diye buyurmuş­lardır. Osman Hulûsi Efendi de cevaben ?estağfirullah Efendim? der, İhram­cı­zâde İsmail Hakkı Efendi (k.s) sözüne devam ederek, ?Bu yükün ağırlığını ancak siz çekebilirsiniz? demiş, Hulusi Efendi ise hizmetlerini en güzel şekliyle sürdürmüştür?

Seyyid Mustafa Haki Efendi (k.s) Erken yaşlarında hafızlık yaptıktan sonra ilim tahsiline Tokat´ta başladı ve çeşitli hocalardan dersler aldı. Onun sahip olduğu Allah(cc) vergisi güzel sesiyle Kur´an-ı Kerim okuması ve dinleyenlere huzur vermesinden dolayı kendisine ?Melek Hâfız? lakabı verildi. Daha sonra Çorum´da ikamet eden Şiranlı Mustafa Efendiyi ziyaret ederek ona intisap etti. Hem zahirî hem de manevi ilimlerden icazet aldı. 1900 ve 1904 yılları arasında II. Abdülhamid tarafından huzur derslerine alındı. II. Meşrutiyetin ilanıyla Sultan Abdülhamid´in son zamanlarında 1908 yılında Meclis-i Mebusuna Tokat mebusu olarak seçildi? Mustafa Hâki Efendi Hz. Peygamber´in (sav) sünnet-i seniyyesine uyup bidatlardan kaçınmayı öğütlemekteydi. Mustafa Hâki Efendi itikadî ve ameli konularda ehl-i sünnet âlimlerine uymak gerektiğini ifade etmektedir. Çünkü dinde ayrılık ve karışıklık hoş karşılanan bir şey değildir. Ona göre dinimiz birliği ve istikamet üzere olmayı bize emretmektedir. Mustafa Haki Efendi müritlerine ahlâkî açıdan nasıl olmaları ve davranmaları gerektiğini toprak benzetmesiyle açıklar. Ona göre Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Hakaret ve eziyet görebilir, cefaya uğrayabilir. Lakin ondan hep güzel temiz ve faydalı şeyler çıkar? Fatih Camii Haziresindeki tüm mezarlar, türbeler restore yapılıyordu. Mustafa Haki Hazretlerinin türbesini ziyaret etmişlerdi. Restore yapıldığını gördükleri için Hazretin türbesinin ne zaman restore olacağını sorduklarında Görevli arkadaş:? O Türbenin sahipleri var, Sahipleri Darendedeler, Onlar ne derse ona göre hareket yapabiliriz.? Demiştir. Böylece Hazretin türbesine sahip çıkılarak engüzel şekliyle yaptırılmıştır.

Şefaatlerine nail olabilmek niyazıyla?