Prof. Dr. Kadir Özköse


GÜNEŞ GİBİ ŞEFKATLİ TOPRAK GİBİ MÜTEVAZI OLMAK


GÜNEŞ GİBİ ŞEFKATLİ TOPRAK GİBİ MÜTEVAZI OLMAK

İslâm´ın Müslümanda görünür olmasını istediği hasletlerden birisi tevazuudur. Tevazu; alçakgönüllü olmak, büyüklük göstermemek, gösterişten uzak olmak, bir şeyi elinden bırakmak, mani olmak, nefsini aşağılamak, kibirli ve gururlu olmamak, kendini beğenmemek gibi anlamlara gelmektedir. 

İslâmî gelenekte tevazu; müşâhede halinde Allah´ın huzurunda olduğumuzu bilmek, O´na yaraşır bir duruş sergilemek, O´ndan tam bir hoşnutluk içerisinde bulunmak, O´nun huzurunda bulunan bir kul olarak Allah´ın hiçbir emrine itiraz etmemektir. 

Nefsini Allah´ın huzurunda kulluk mevkiine koyan ve Allah´a yaraşır bir ömür süren Müslüman, Hakk´a karşı saygılı olduğu kadar yaratılmışlara karşı da şefkat kanatlarını gerer. Allah´ın kullarına karşı saygılı olur, onlara merhamet eder, her türlü kibir ve gururdan kaçınır. Tevazu ehli şahsiyetler benlik duygusu yerine candanlık ruhuyla hareket ederler. 

Alçakgönüllülük öyle bir haslettir ki sahibini başkalarına yük olmayı değil başkalarının yükünü kaldırıp almayı gerekli kılar. Tevazu ehli kendine payeler verilmesini değil hak ve hakikat uğruna mücadele etmeyi, hak davasına baş koymayı, Hakk´a karşı boyun bükmeyi şiar edinir. 

Tevazu sahipleri kavganın değil huzurun, çatışmanın değil kaynaşmanın, şiddetin değil candanlığın ruhuna bürünürler. Tevazu sahipleri sadece Hakk´ın huzurunda başlarını eğer, Hakk´a kullukta sınır tanımaz, Yaratan´ın hürmetine yaratılmışları hoş görürler, yaratılmışlara karşı ilahi hikmetler ölçüsünde hareket ederler.

Tevazu ahlakının ehemmiyetine dikkat çeken Darendeli Osman Hulusi Efendi Dîvân´ında kulaklarımıza küpe olacak şu meşhur nasihatinde bulunmaktadır. 

Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma, 

Sen Hakk için âlemin kölesi ol kulu ol!

 

Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma,

Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol!

 

Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya, 

Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol!

 

Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu´lu, 

Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol!

Hulusi Efendi´nin bu mısralarında tevazu insanı hor görmemek, insana saygı göstermek, insana hizmet etmek olarak değerlendirilmektedir. O Yunus diliyle yaratılanı Yaratan´dan ötürü sevme prensibini hatırlatmaktadır. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî´nin de hamama cüzamlı insanlarla beraber girip onları kucaklaması, yaralarına elleriyle dokunması ve ellerini yüzüne sürmesi bu duruma en güzel örnektir. Tasavvuf erbabı insanlar için hizmet ederken ayırım gözetmemeyi ilke edinmişlerdir. İnsanlığa hizmetten zevk alacak ve hizmetle ego putunu devirmeyi tavsiye eden Ebûbekir el-Kelâbâzî tevazuu; şefkat kanatlarını halkın üzerine germek ve onlara yumuşak davranmak olarak tanımlamaktadır.

Sûfî hem gizli hem de âşikardır. Bâtınında Hak, zahirinde halk iledir. Nakşbendiyyede bu durum halvet der encümen, yani halk içinde Hak ile beraber olmak diye ifade edilmiştir. Nakşîler bu ölçünün ise ancak tevazu ile sağlanacağını düşünürler. Bu gerçeği Yakub-ı Çerhî şu beyti ile ifade etmektedir: 

Melekût âlemine âşinâ, zâhire bigâne ol

Bu türlü hoş aydınlık cihanda zor bulunur. 

?Bu yolun erleri, himmet ve nazarla ilerlediler. Bu sebeple geçtikleri yolda hiçbir iz yoktur? diyen Yakub-ı Çerhî, melekût âlemine âşinâlığın kalpte rikkat ve inceliği beraberinde getirdiğini belirtmiştir. Dolayısıyla melekût âleminin seyrine katılan mâneviyât erlerinde edeb ve tevâzû, zorlama bir tavrın değil yaşadıkları halin tabii bir sonucudur. Çünkü kul sıfatsızlığa erdiğinde, özellikle onu zahir ehlinin tanıması çok zordur.

Özetle kendi gerçekliğimizi bulmanın yolu kendimizin yaratılmış bir varlık olduğumuzu görmekten geçer. Kendini keşfedemeyen benlikler çoğu kez bir savaş alanı gibidir. Böylesi kişilerde düşünce ve yargılar, hırsla ve doyumsuz iştahla mücadele içine girerler. İnsan kendi içindeki barış ve huzur ışığını sevgiyle yakınca kendi benliğini keşfeder, fıtratının asaletine bürünür ve kendine yakışan bir tutum sergiler. Ebûbekir Kelâbâzî kişinin kendi benliğini kemale erdirmesini kendini bütün varlıklardan aşağı bir seviyede görme ve Yaratıcı´dan dolayı herkese tevazulu davranma şartına bağlamaktadır. O bu durumu kulluk görevi olarak görmektedir.

HASAN DENİZ
6.08.2018 12:41:05
hayırlı olsun. Güzel ve faydalı yazılar okumak dileği ile...