Abdulhamid YOLCU


Gelecek bizimdir


 

Rahmet ve bağışlanma iklimini teneffüs ettiğimiz şu mübarek günlerde ülkemize ve İslam âlemine baktığımda çocukluk yıllarımdan bu yana hemen her yıl gündeme gelen bir tartışmanın sona erdiğini görüyor ve mutlu oluyorum. Ramazan ayının İslam ülkeleri arasında farklı günlerde başlatılması ve bitirilmesi tartışmasını kastediyorum. Dedemin elini sıkıca tutarak dolaştığımız pazar yerindeki insanların dedeme merakla ?oruç musun yoksa bayram ettin mi?? diye sorduklarını dün gibi hatırlıyorum. Başka İslam ülkelerini bir yana bırakalım, kendi ülkemizde bile aynı mahallede yaşayanlar arasında bu konuda bir birliktelik maalesef yoktu. Bir kısmımız ya bayram günü oruç tutmak veya oruç sürerken bayram etmek gibi bir yanlışı yaşıyorduk.

Bu yıl, Müslüman ülkelerin âlimleri ve yetkili kurumları bir araya gelerek bu konuya dini kaynaklar ışığında bir çözüm bulmuşlar, çok şükür. Detaylara girmeksizin sonucu söyleyecek olursak; artık Ramazan ayının ne zaman başladığı teknik hesaplamalar dikkate alınarak tespit edilecek ve bunu tüm dünyaya Diyanet İşleri ilan edecek. İslam ülkeleriyle hemen hiçbir konuda beraber hareket edememenin ıstırabını çektiğimizden olsa gerek bu haber yürek soğuttu. Darısı nice birlik beraberlik hamlelerine olsun.

Olsun, çünkü dünya üzerindeki acılar bize, sevinçler ise çoğu kez İslam düşmanlarına nasip olmaktadır. Bu durumun değişmesi kendi ülkemizdeki Müslümanların uyanık ve bir olmalarına ve dünya Müslümanlarının Türkiye´yi takip etmelerine bağlıdır. Gün veya hafta geçmiyor ki, tek dişi kalmış Batı canavarının yeni bir oyunu ile karşılaşmayalım, yeni bir tuzakla yüz yüze kalmayalım. Bir yanda düşmanlarımızın üniformasını giyenler, diğer yanda sözde Ermeni soykırımı için el kaldırıp söz söyleyenler! Irak´tan sonra Suriye´yi de parçalayıp bölgede yeni devletçikler kurmak ve enerji kaynaklarını ve koridorlarını garantiye almakla uğraşanlar, diğer yanda Türkiye´ye terörle mücadele yasasını değiştirtmek için her hafta ülkemize uğrayanlar! Yakın geçmişte yaşadığımız türden iç olaylara ve çeşitli kışkırtmalara ve isyan provalarına yakında yine şahit olursak şaşırmayalım.

Esasında bu hareketlerin tamamının nihai hedefi aynıdır, çünkü küfür tek millettir, aralarındaki farklar yanıltıcıdır. Son tahlilde hepsi İslam düşmanıdırlar. İslam´ın yok olması tek amaçlarıdır. Yaptıkları bütün hamlelerin gayesi İslam´ın geçmişte sancaktarlığını yapmış olan ve günümüzde giderek güçlenen, gelecekte de Allah-u Teâlâ´nın izni ve yardımıyla Müslümanların liderliğini yapacak olan Türkiye´nin önünü kesmektir. Gerek içeriden gerek dışarıdan oynadıkları oyunların hepsi bunun içindir. Askeri operasyonlarının taktikleri farklı olsa da, son stratejisi Türkiye´yi çevrelemek ve kıskaca almaktır, ülkemizi kıpırdayamaz duruma getirmektir. Ellerine fırsat geçse ülkemizi bölüp parçalayacaklardır. Fakat boşa rüya görüyorlar, rüyaları kâbusa dönecektir. Türkiye maneviyat büyüklerinin duası ve insanlarımızın gayretleri ile güçlenmeye devam edecektir. Her alanda yapılan hizmetler ve atılımlar bunun işaretçisidir. Özellikle savunma sanayiinde yapılanlar başlı başına birer devrimdir. Ancak asıl önemli olan konu ve alan eğitimdir. Gerçekten milli ve manevi değerlere önem veren bir eğitim sisteminin oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Eğitim alanı yapboz olmaktan çıkarılmalı bir devlet politikasına bağlanmalıdır. Bütün tuzakları boşa çıkartacak olan asıl hizmet, gelecek nesillerin bilgili, şuurlu ve ahlaklı olmalarını sağlayacak politikalar uygulamaktır.

Bu Ramazan-ı Şerifin Müslümanlar olarak bizlerin birlik ve beraberliğine vesile olması temennisiyle?