Hüseyin YAREN


Fetih Zamanı / Mekkenin Fethi ve Afrin


Müşrikler Hudeybiye Sulh Antlaşması´nı bozdular bu durum Peygamber Efendimize iletildi... An­cak son pişmanlık fayda vermeyecek ve müşrikler bu isteklerinde muvaffak ola­ma­ya­caklardı.

Ebû Süfyan´ın Müracaatı

Re­sû­lul­lah´ın (sav) yanına geldi. ?Ey Muhammed!? ?Hudeybiye Muahedesi´ni yenileyelim ve mütâreke müd­detini de uzat!? dedi. Peygamber Efendimiz, ?Sen bunun için mi geldin?? diye sordu. Ebû Süfyan, ?Evet, bunun için geldim!? Resûl-i Ekrem, ?Biz, aramızdaki o ahid üzerinde duruyo­ruz! Yoksa siz, bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu?? diye sordu. Ebû Süfyan, bir an durakladı. Ne diyeceğini o anda kestiremedi?

 Re­sû­lul­lah´tan (sav) herhangi bir cevap alamayınca, gidip Hz. Ebû Bekir´e ,Hz. Ömer´e ve Hz. Osman´a müracaat etti. Hiçbir destek bulamadı. Son şansını denemek üzere Hz. Ali´ye başvurdu. ?En yakın ak­ra­bamsın! Bu akrabalık hakkı için, Re­sû­lul­lah´­a gidip, bu muahede işinin yeni­lenmesi ve müddetinin uzatılması için şefaatçi ol!? dedi. Hz. Ali´nin de cevabı aynı oldu. ?Allah se­nin iyiliğini versin, ey Ebû Süfyan!? dedi. ?Vallahi, Re­sû­lul­lah (sav) bir işe ka­rar verdi mi onu mutlaka yapar! Bu, Re­sû­lul­lah´ı ilgilendiren bir iştir. Ben, onun hakkında asla bir hüküm veremem!?

On Bin Ateş

İslam Ordusu 10.000 kişiden oluşan muhteşem bir ordu ile sefere çıktı. Merruzzahran vadisine geliş geceye rastlamıştı. Peygamber Efendimiz, her mücahide ateş yak­masını emir buyurdu. Bir anda on bin ateş yakıldı. Göz kamaştıran bu manzara Mekke´ye aydınlık saçtı; müşriklere ise korku ve dehşet... Aralarından göç etmeye mecbur bırak­tıkları Kâinatın mânevî güneşi Peygamber Efendimiz, şimdi etrafında on bin parlak yıldızla Mekke ufuklarında yeniden bütün ihtişamıyla parlıyordu, ruh ve gönülleri aydınlatmak için bir başka doğuyordu.

Bu arada, son derece korkup telâşa kapılan müşrikler, Ebû Süfyan´la birkaç kişiyi, durumu öğrenmek üze­re vazifelendirdiler. Hz. Abbas, ?Yâ Re­sû­lal­lah!? dedi. ?Ebû Süf­yan, üstün tanınma­yı, övülmeyi seven bir insandır. Ona iftihar vesilesi olacak bir im­tiyaz verseniz! ?Resûl-i Kibriya Efendimiz, ?Olur? buyurdu ve ilave etti: ?Kim, Ebû Süf­yan´ın evine girerse, emindir!? Ebû Süfyan, ?Evimin ne genişliği vardır ki?? diyerek, Pey­gamber Efendi­mizden bu lûtfunu genişletmesini istedi. Bu sefer Resûl-i Ekrem Efendimiz, ?Kim Kâbe´ye girer, ?Kim, Mescid-i Haram´a girer, sığınır ise, o emin­dir!? buyurdu. Sonra Peygamber Efendimiz, lütuf ve ihsanının dairesini en geniş bir şekilde tuttu: ?Kim, kapısını üzerine kapayıp evinde oturursa, ona eman verilmiştir!? buyurdu.

Pey­gam­be­ri­miz, Kâbe-i Muazzama´da

Pey­gam­be­ri­miz, Mekke´ye girmek için ordusunu dört kola ayırdı ve kumandalara şu emri verdi: ?Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çar­pış­maya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz!?  Peygamber Efendimiz, Mekke´ye girer girmez halka eman verdiğini ilan et­ti: Resûl-i Ekrem Efendimiz, etrafında muhacir ve ensar topluluğu olduğu halde Kâ­be-i Muazza­ma´­ya doğru ilerliyordu. Tek başına İslam ve imanı tebliğ ederken de mütevazı, affedici ve merhametli idi, o gün de... Birkaç kişinin gönlünde yer tutmuşken nasıl âli­ce­nab, şefkatli, mü­tevazı ve affediciyse, şimdi on bin­le­rin gönlünde taht kurmuşken de yine bu vasıflarından zer­re kaybetmemişti.

Resûl-i Kibriya tekbir getirince, Müslüman­lar da hep bir ağızdan ?Allahü Ekber! Allahü Ekber!? diyerek Mekke ufukla­rını bu kutsî sadâ ile çınlattılar. Resûl-i Kibriya, binlerce sahabe arasında Kâbe´yi tavafa başladı. Peşini ashab-ı kiram takip etti. Tavafın yedinci şavtından sonra Makam-ı İbrahim´e varıp orada iki re­kât namaz kıldı. Sonra da zemzem kuyusuna vararak ondan hem su içti, hem de abdest aldı. Bunu Safâ tepesine çıkışları takip etti. Oradan etrafa baktı ve ken­­­disine bu muazzam günü gösteren Yüce Allah´a bir kere daha minnet ve şükranlarını arz etti.

Fetih Hutbesi

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kâbe-i Muazzama´nın kapısında durdu. Mübarek yüzünde beliren tatlı tebessümleriyle halka bakıyordu. Allah´a hamd ve senâ­dan sonra şu hutbeyi irad etti:

?Allah´tan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır; O´nun şeriki yoktur. ?O, vaadini yerine getirdi; kuluna yardım etti, aleyhinde toplanan düş­manları tek başına perişan etti.

?Bilmelisiniz ki Câhiliyye devrine âit olup, iftihar vesilesi yapılıp gelinen her şey, kan, mal davaları... Bunların hepsi bugün, şu ayaklarımın altında kal­mış, ortadan kaldırılmıştır. ?Bütün insanlar Âdem´den (a.s.), Âdem de topraktan yaratılmıştır?

Afrin

Ey malikü´l ? mülk olan yüce Allah´ım;  Ordumuza, Devletimize milletimize güç ver. Düşmanlarımıza korku sal, Gahhar isminle onları perişan et. Galib ismi şerifinle bizim askerlerimize muzafferiyetler  nasip eyle.  Şanlı Bedir´de Resullah´ın (sav) ordusunu gökten indirdiği ordularla desteklediği gibi Afrin´de de bizim ordumuzu destekle. Mekke´nin fethini nasip ettiğin gibi Ordumuza güzel fetihler nasip eyle? Sefer Bizden Zafer Allahtandır?