Cemil Gülseren


Dün-bugün-yarın


 

Çok bilindik sözdür: Dünü olmayanın bugünü de olmaz. Bugünü yaşamayan ise yarını asla göremez. Kim miyiz?  Üstad  Yahya Kemal´in cevabi ifadesiyle : ?Kökü mazide olan  olan  âtiyim.?

Dün yani, geride bıraktıklarımızı çok yazar, sık anarız. Yazılınca ?hatıra´ tarzı kitaplar teşekkül ediyor. Tarih yazmaktan farklıdır. Tarihi hatıralarla karıştırmamak gerekir. Her türün ayrı bir  disiplini vardır. Meraklısı bile farklıdır. Son zamanlarda rağbet görür oldu tarih de, hatıratlar da. İstikbale yürüyorsanız maziyi bilmekte yüksek menfaatler bulunmaktadır.

Bugünü konuşmak, hali anlatmak ise ne dedikodudur ne polemik. Bugünü görmek, gözlemlemek, kayda almak da artık zaruret oldu. Basit mantık işte: Yarına geçince, ?bugün´ dünde kalıyor.  Günler, günleri, aylar ayları kovalıyor. Yıllar yıllar sonra anlattıklarınız işte bugün bir kenara yazdıklarınız olacak. Haydin biraz dolaşalım. Yazalım, hatırlatalım. Nereden nerelere ulaştık görelim:

Dün dedikse işte bir zamanlar herkesin bir mahallesi,  köyü vardı. Geniş mi geniş bir ailesi ki içerisinde sarıldığımız halalarımız, nazlandığımız teyzelerimiz; arkadaşlık ettiğimiz amcalarımız, güvendiğimiz dayılarımız vardı. Nineli, ebeli, dedeli-torunlu, büyüklü küçüklü kocaman aile içinde idik. Sıkışınca terapiste değil babaanne şefkatine, dede hoşgörüsüne sığınılırdı. İlaç gibi gelirdi. Tatilimiz tatil köyünde değil, bağlı bahçeli ekili dikili ?gerçek´ köyümüzde geçirirdik ki hiç mi hiç gocunmazdık. Daralttık a dostlar, darılttık o kocaman geniş ailelerimizi. İyice sıkıştık, bunaldık. Gençler daraldı, çocuklar mutsuz, büyükler endişeli. Efendim çağ değişti. Daha oralarda mısınız? Der gibisiniz. Deyin.

Bugün mü? Çok mu çok sayıda-sayıları binleri bulan- sosyal medyada arkadaşımız var. Yapmacık sosyal medya gruplarımız var. Ekrandan, satırdan, sözden arkadaşlıklar. Sanal alemin sanal dostları işte. ?Kuru kuru kadalarını alıyım.? Derler buna bizim memlekette. Kokmaz, bulaşmaz gibi bir şey canım. ?Cumanız mübarek olsun. Bayramınız da?, kandiliniz de?? Olsun. Oturduğun yerden dile ne dilersen dile. İletişimimiz ne kadar güçlü değil mi? ?Teknoloji gelişti. Geride kalmayın efendim.?

Dünkü toylar, düğünler, folklor dergilerinde birer makale olarak kaldılar. Güreşler, aşlar, atışmalar gitti, yitti. Onlarca sözümüz de özümüz  de beraberinde; bayrak dikme, karşılama, uğurlama, yüz açık günü, bohça, dürü? Bunlar da dürüldü gitti. 21. Yüzyıldayız. Çağ atladık. Nostaljinin sırası mı?

Bugün, hal hatır sormaktan da önce prizin yeri, ince uçlu şarj aletinin olup olmadığı soruluyor. Yüzünü, yüz yüze göremediğimiz dostlarımızın elini tutamıyoruz, sarılamıyoruz, buluşamıyoruz ama birbirimizi takip ediyoruz. Oh ne ala. Kişi telefonunu kaybettiğini, cüzdanını yitirdiğinden daha önce fark ediyormuş! İyi mi? Değişime ve gelişmeye dahası inovasyona açık olalım beyler açık. Di mi yani?

Dün, içimiz açılsın, ferahlayalım diye kıra, bayıra, çayıra giderdik. Şimdiyse öz çekimimiz güzel çıksın, paylaşımlarımız çok beğenilsin diye gidiyoruz. Bugün bana her şey yalan, sahte gelmeye başladı. Sosyal medya gerçeğini inkâr etmiyorum lakin samimi de bulmuyorum. Sosyal medyadaki kişi, olmak istediğin kişi; aslında olduğun değil. Yani bana rol yapılıyor gibi geliyor. Benim izlenimim bu. Sizi bilmem. Aldığımız beğenilerle gizli gizli çaktırmadan rahatlıyoruz. Onaylanmak hoşumuza gidiyor. Nefse hoş geliyor. Bir kısır döngüye giriyoruz. Fazla oyalayıcı ve dahi meşgul ediyor. ? Bir sesini duyayım.?´ dan nereye?Artık içtiğimiz kahveden çok paylaştığımız kahve fotoğrafına gelen beğeni keyif verir oldu. Sosyal medyada çok sosyal görünen ?biri´ aslında asosyalin ta kendisi olmuş. Yapılan, biriken sıkıntılardan, sorumluluklardan, vazifelerden kaçıştır. Bu gerçeklerle yüzleşmemek için ?facebook´ la yüzleşmekteyiz. Ohoo eller ayı bıraktı artık Mars´a bilet ayırmaya başladı? Siz ne derttesiniz?

Dün ve bugün için söyledik, yazdık. Peki ya yarın?... ?Yarına Allah kerim.? diyen milletiz biz.  ?Sabah ola hayr ola.? Diyerek tevekkülle teslimiyeti birbirine kardık karıştırdık. Takdir neyse odur. Peki ya gayret bu işin neresinde? Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin dilimize yerleşmiş meşhur dizeleri bize ilaç gibi gelir: ?Hak şerleri hayr eyler / Mevlam görelim neyler  / Neylerse güzel eyler?? Her durumda ?özellikle zor durumlarda- ne çok işimize yarar. Yarının umududur bu, yarından beklentidir bu. Varsın teknoloji tavan yapsın, varsın yapay zeka ilerlesin, varsın binalar yükselsin, köprüler uzasın, trenler hızlansın; havada taksiler cirit atsın.

Bize iş lazım, aş lazım, yoldaş lazım, arkadaş lazım. Robot yoldaşlar yolda bekleyin derdinize derman olur. Bekleyin, sizi dinler, sizi anlar, sizi sever; her derdinize ortak olurlar. Bekleyin. Belki eş bile olurlar. Gün doğmadan neler doğar. Kim bilir belki de IV. Dünya Savaşı kılıç-kalkanla olur. Bakarsın herkes yazıdan yabandan köyüne döner. Döner mi? Kim bilir? Yarının sahibi bilir.