Ömer HİDAYET


Dini üslup ve İfade Şeklimiz


Bugünlerin sıcak  gündemi, kadın ve kız çocukları üzerinden yeni bir tartışma ile zihnimizi meşgul etti. Asansörde kadınla halvet, küçük yaşlarda kız çocuklarının evlendirme meselesi en netameli konulardı. Cumhurbaşkanımızın gündeme dair açıklaması meselenin dahada önemli olduğunu, diyanet , ilahiyat ve sivil otoritelerin görüşlerinin konuşulduğu bir tartışma başlattı.

       Dinin temel değerleri, zaman değişsede asla değişmeyecek bir özelliğe sahiptir. Bunlar Kuran ve Sünnet ile sabit ahkamlardır. Özellikle Hz.Ömer efendimiz dönemine gelindiğinde fetih hareketleri, farklı kimlik ve inançlar islamın değişik yorumlarının doğmasına neden oldu. Bu asla inkar edilemez, tabi bir değişim ve oluşumdu.Asrı saadette, ortaya çıkan sorunlar doğrudan Hazreti Peygambere ulaşıyor, alınan cevaplar gayet tatmin edici,dinin usul ve esaslarını şekillendiriyordu.

      Bu dönemde ortaya çıkan sorunlar tereddüte meydan vermeden izaha kavuşuyordu. Asıl sorunlar, toprakların genişleyip, farklı fikir ve görüşten insanların islamla müşerref olmasıyla başladı. Sosyal ve ekonomik hayat, yeni sorunları beraberinde getirdi. Mezheblerin ve fırkaların ortaya çıkması, bu dönemin bir tezahürüdür. Kıyamete kadar geçerli bir dinden bahsediyoruz. Ortaya çıkan sorunları çözmek, yine bu ilahi dinin ve mefkurenin asıl amacıdır.

       Eski Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr.Mehmet Görmez hocamız, TRT Haberde, bu konulara , hikmet ve inceliklerle dolu  bir persfektif çizmeye çalıştı. Verdiği bir örnek vardı ki, adete bugünü resmediyordu. Osmanlı 17.yy dönemi, Sultan Ahmet Cami ve Ayasofya Caminde Vaiz efendiler karşılıklı dini konular tartışıyorlar.( Kabir ziyareti caiz mi, kandil kutlanır mı, Hazreti Peygamberin annesi ve babası cennette mi, Hızır aleyhisselam hala aramızda yaşıyor mu gibi? ) Tartışmayı o kadar ileri götürürler ki, birinin diğerini tekfir etmesi anında mesafe kısa olduğu için küçük notlarla diğerine ulaştırılır. Diğer taraf derhal cevap verir, şu anda şöyle şöyle konuşan zındık, kafir diye söze başlar. İki cami arasının cesetlerle dolup taştığı, kanlı bir hesaplaşma yaşandığı ifade edilir. Sonrasında Katip Çelebi , her iki grubun  uzlaşmasını sağlamak amacıyla eser kaleme aldığı söylenir.

    Öğretmen arkadaş, Din Kültür ve Ahlak Bilgisi öğretmenine soruyor, dün falan camide bir vaaz dinledim. Hofaefendi namaz kılmanın önemini analtıyordu. Şöyle bir örnek verdi diyor, gemi ile yolculuk yaparken, alabora oldu, bir tahtaya tutundunuz sahile çıkmaya çalışıyorsunuz.O arada namaz vakti girdi, hem vallah hem tallahi bu durumda dahi namaz kazaya bırakılmaz, ima ile de olsa kılınmalıdır diyormuş. Öğretmen arkadaş soruyor,insan hayatı tehlikede iken ibadet farz olur mu? Buyrun size bir güncel dini soru, neresini düzelteceksiniz, evet önemi konusunda ifrata varan benzetme olabilir, böyle bir  genelleme dinin özünü zedelemez mi?.İnsan. hayatı tehlikede iken ibadet sonraya bırakılabilir. Mecelle hükmüdür ,?zaruretler mahzurları ortadan kaldırır? Ez-zaruratı tubuhul mahzurat, hükmü gereği.

      İhya, tecdit ve islahat hareketleri ,islamın hep yumaşak karnı olmuştur. İslam alimlerinin, oluşturduğu metod ve hikmetleri sayesinde bu konulara gerekli açıklık getirilmiştir. İslam ölü değil ki, ihya olsun, İslam eski değil ki, yenilensin, ancak fikir ve görüşler yenilenebilir, denmiştir. Islam her dem yeni ve tazededir, eski olan anlayışımızdır. İslamı güncellemek,, anlaşılır kılmak, çağın ve dönemin ihtiayçlarına cevap vereceğimiz din dilini oluşturmak, inacımızın büyüklüğünü göstetrir. Çağın nabzını tutmak, çağa hükmetmek,  evrensel söylemler ve ifadeler üreterek mümkündür.

                                              

 

                                       DİNİ USLUP VE İFADE ŞEKLİMİZ II

     Dini uslup ve ifade şeklimize devam ediyoruz.Dinin güncellenme konusunda, değişik çalışmasının başında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek kurulunun onaltı olan üye  sayısının, sivil otorite ve ilahiyat hocalarının katkısıyla genişletilebileceğidir.Buradan bir hakem heyetinin çıkmasının temenni edilmesi, oldukça takdire şayandır. Yoksa, devletin tek otorite olduğu yerde , sivil düşünce ve fikrin gelişmediğini geçmişte acı örneklerle yaşadık. İçinde bulunduğumuz özgürlük ortamının, dinin söylem ve  ifadeler adına  sağlıklı bir şekilde kullanamadığımızı belirtmesi, bir özeleştirydi.

     Yakın zaman(15 yıl öncesine kadar), kadın, dayak, erken evlilik, oruç tutmayanlara sözde yapılan şiddet safsatalarının  masa başı haber ve programlarla siyaseti , toplumu dizayn ettikleri talihsiz yıllardı. 28 Şubat öncesi ve sonrası ile tamda böyle bir tarvmanın ve  toplum mühendisliğinin yaşandığı uzun günlerdi.

    Seksenli yılların ikinci yarısıydı, Özal rahmetlinin , üç özgürlük(Fikir ,Teşebbüs,Dini ) zemini sağlamasıyla oluşan ortamı provaka etmek için aynı mahfiller yine çalışıyordu.  İlahiyat öğrencisiyiz, bir Pazar günü büyük bir gazete, orta sayfaya tam metin , tesettürlü(Onlar ısrarla türban diyordu)Üniversiteli kız öğrencilerle röportajı yayınlıyor.  ilk sayfadan sekiz sutuna manşet, ?Türbanlı kızlar flörte taraftar? başlığını atıyor. Allah Allah, bu grup,nereden çıkmış diyoruz. Hafta sonu sabah kahvaltıları, evde kalan öğrenciler için ziyafet saatidir. Bir ekmeğin yanında , bir kaçta bol pazar ekli gazete alınır, o gün baştan sona hatmedilirdi. Soluk almadan okumaya başlıyoruz, satır satır altını çiziyoruz, konuşmaların hiçbirinde  flörtü (O günün moda tabiriydi)manşetten verdikleri gibi tasvip ve övme yok.Kız öğrenciler, gayet makul, islam ahkam ve görüşlerini  anlatıyorlar. Bu konuda ayet ve hadisleri  dile getiriyorlardı. Peygamber efendimizin, yanınızda bir akrabanız olması şartıyla, evleneceğiz kişiyle bir arada bulunabilir, görüşebilirsiniz şeklinde bir hadisini ifade ediyorlar. Falan kabilenin çoğunluğu doğuştan gelen bir özür, hatta şaşı oldukları için,bunun bir zorunluluk olduğu hadisi zikrediliyor.Evleneceğiniz kişilerle yakın akrabalarınızdan teyze, hala gibi biri olmak şartıyla görüşün, deniyordu.

     Manüpüle yönetimine bakarmısınız, nerede türbanlı kızlar flörte taraftar başlığı ,nerede içerdeki sayfada öğrencilerin nezih ve vakur izahları. Al sana bir algı operasyounu, başlığı okuyan daha içerisini düşünür mü, toplum böyle hazırlanıyordu. Adeta deniyor du ki bakın özgürlükler veriliyor,  bunu başta dindar kızlar kullanmak istiyor, gelin görün ki bağnaz ve gerici  şu hocalar, softalar yokmu bakın onlar izin vermiyor, algısını oluşturuyorlardı. Aynı zamanda bir taşla, bir kaç kuş vurmaktı hedefleri.

       Bugünün kıymetini bilelim, din adına yaptığımız konuşmaların her harfini inceden inceye tartarak söyleyelim. Din tek, din anlayışı birden fazladır, din evrensel, din anlayışı ,kişisel diye şimdilerde ortaokul öğrencilerine öğretmeye çalışıyoruz.Kültürel olanla dini olanı, ahkam içeren hükümle, hikmetin inceliklerini iyi anlayalım.

         İmamı Azamı anlamak için Gazali okumazun bir gereklilik olduğunu, Farabiyi içleştirmek için Ahmet Yeseviye, Şahı Nakşinbendiye,Davudi Kayseriye,Niyazi Mısriye  kulak vermemiz gerekmektedir.

        Elmalı Hamdi Yazırı anlamak için, Serahsiyi konuşmak, İbi Sinayı gönlümüze nakşetmek için, Cemil Meriçi, Sezai Karakoçu, Nurettin Topçuyu, Necip Fazıl´ı usul olarak iyi tefekkür etmek gerekmektedir.

       Dinden, hikmeti, irfanı alırsak  ,şekilden başka tematik bir anlam ifade etmez. Hükümleri,usul ve metot  silsilesi doğrultusunda değerlendirelim. Ahkamların ,hikmetlerini tarihi süreç içinde anlamaya çalışalım.İslam dünyasının kurtuluşu, yine bizden bekleniyor. Askeri, ekonomik, dış politakada ki haklı ve güçlü oluşumuz, din ve din anlayşımızı zedeleyeci bir uslupla heba edilmesin.