Abdulhamid YOLCU


Dile sahip olmak


Herşeye hazır olmalıyız. Dünya bir saniye sonra başımıza ne geleceğini bilemeyeceğimiz bir imtihan sahası çünkü. Dün dost olduğumuz insanla bir anda nefsimizin kabarmasıyla kavgaya tutuşup küsebiliriz. Çok iyi giden işlerimiz bir anda tepe taklak olup ekmeğe muhtaç olabiliriz. Veya rızık darlığından muzdarip iken Rabbim´in açtığı kapılarla yüzümüz gülmeye başlayabilir. İşsizken iş bulabilir, çalışırken işimizi kaybedebiliriz. Sağlıklı sıhhatli evladımız bir anda hastalanabilir, gözümüzün önünde yataklara düşebilir. Bunlar bir insanın başına gelebilecek şeyler, her şey biz insanlar için.

Dünya hayatıyla ilgili bir anda beklenmedik gelişmeler olabileceği gibi ahiret hayatımızla ilgili de olumlu olumsuz olaylar yaşabiliriz. Hatta bazen bunu farkında bile olmayabiliriz. Özellikle ne söylediğimize hatta ne düşündüğümüze bile dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü akıbetimizi bilemiyoruz. Bir iki örnek verelim.

Musa (a.s)´ın sürekli yanında bulunan ve iyiliklerle hayatını geçiren bir zat vardır. Herkes ona imrenmekte ve gıbta etmektedir. Bir de meşhur bir günahkar vardır. Öyle ki halk onu tanımakta ve ondan uzak durmaktadır. Bir gün, aynı ortamda bunlar karşılaşır. Günahkar olan kişi, diğerine bakarak ?Ne kadar güzel bir insan, hem ibadetlerini yapıyor, hem de sürekli Hz. Musa (a.s)´ın yanında ve ona hizmet ediyor. Keşke ben de Hz. Musa (a.s)´ın yanında olsaydım. Fakat ne yazık ki, günahlara daldım. Ya Rabbi! Ne olur bari ahirette beni Hz. Musa (a.s) ile haşret!? diye içinden sessizce dua eder. Bu arada, abid kişi de onu görmüştür. Gönlüne bir kibir gelir. Ne de olsa kendisi sürekli ibadetle meşgul olan iyi bir insandır. İçinden ?Ne kadar günahkar bir insan. Bütün hayatı kötülükle geçti. Kim bilir ahirette ne büyük azaba duçar olacaktır. Ya Rabbi! Ahirette beni bu kötü kulunla beraber eyleme!? diye sessizce dua eder. Allah-u Teala, Hz. Musa (a.s)´a her iki kulun da duasının kabul edildiğini haber vermesini emir buyurur ve olay ortaya çıkmış olur.

Benzer bir olayda yine iki kişi vardır. Bunlardan birisi ibadetlerini yapan, abid bir kuldur. Diğeri ise her türlü günah ve kötülüğü sıradan bir iş gibi işlemektedir. Abid olan, zaman zaman arkadaşını uyarmakta ve günah işlememesini tenbih etmektedir. Diğeri ise bildiği gibi davranmaya devam eder. Bir gün, günahkar olan büyük bir günah işlerken arkadaşı gelir, durumu görür ve ?Bu günahı işleme, yoksa yanacaksın!? der. Günaha dalmış kişi ise ?sen benim başıma müfettiş misin? Bu iş benimle Allah arasındadır, karışma!? cevabını verir. O anda ruhları kabz olunur. Allah-u Teala´nın huzuruna çıkarılırlar. Dünyada iken ibadet ve taatle meşgul olan kul, cehenneme yollanır. Çünkü, günahkar kula ?yanacaksın? diyerek kendinde olmayan bir yetkiye sahipmiş gibi konuşmuştur. Bir insanın yanıp yanmayacağı ancak Allah-u Telanın karar vereceği bir şeydir. Dünyada iken günahlara dalıp giden kul ise affedilir, cennete gider. Çünkü günah işlemesine rağmen ümidini kesmemiştir, Allah´ın af ve merhametine sığınmıştır.

Elbette bu olaylarda günaha teşvik yoktur. Sadece, yaptığımız iyilik ve kötülükler kadar ağzımızdan çıkan sözlerin ve gönlümüzden geçen duyguların önemli olduğu, kibirin kötü, had bilmenin ve affolunmak için dua etmenin faziletine örnek vardır.


Ağzımızdan çıkan bir cümle sadece bir cümle değildir bazen. Rabbim akıbetimizi hayr eylesin.