Musa Tektaş


Çukurkaya Mahallesinde ?Kenger Sakızı´ Muhabbeti


27 Kasım 2018 tarihinde Çukurkaya Mahallesi´ni ziyaret ettik. Özellikle kenger sakızı kesimiyle ilgili bilgiler derledik. Müteşebbis ve girişimci kardeşlerimizin hatıralarını ve gayretlerini kayıt altına almaya çalıştık. 50-60 sene öncesinde yaşanan köy hayatından derlemeler yapmaya gayret ettik.

/resimler/2018-12/5/1110498898004.jpg

Cevdet Kurnaz (1951 doğumlu)

Büyüklerimiz Çukurkaya´nın evvelinin yedi haneyle kurulduğunu söylerlerdi. İlk kurucu haneler şimdiki okul binasının civarında imiş. Sonradan büyüyerek şu anki yerleşim yeri oluşmuş. Eski aileler; muhtarımız Hacı Abdullah Karataş´tan öğrendiğimize göre o yedi hanenin gelişerek çoğalmış ahalisi; şimdiki soyadlarıyla, Karataş, Kurnaz, Yıldız, Kayacı, Erden, Özçelik, Akdoğan, Er, Çiftçi, Serçe ailelerinden oluşmuştur. Eskiden zaten soyadı yokmuş, lakap olarak da genel aile adları ile anılırmış. Örnek olarak bize Hacıalioğulları, Karataşlara Kurdoğulları derlermiş.  1960´lı yallarda birleştirilmiş sınıflarda tek öğretmenimiz vardı, ama köyümüzün okulundaki öğrenci sayısı 105 kişi idi. Tahsil konusunda eskiden okulda 5. sınıfa kadar eğitim vardı. Şimdi o da taşımalı oldu. Önceden kitaplar aynıydı. Bir sonraki çocuk veya komşu çocuğuna kitaplar verilirdi.  

Bizim çocukluk yıllarımızda köylümüz tarım ile uğraşır, arpa, buğday ekip biçerlerdi. Ailelerin öyle çok bir ekini olmazdı. Herkes kendi yiyeceğini temin edecek kadar ekip biçerdi. Biraz da mercimek ekenler olurdu. Çukurkaya köyü eskiden beri kenger sakızının merkezi sayılır. Önceleri de yaz aylarında geçim, sakız kesimi üzerine kuruluydu. Eskiden Haziran ayında, önce evde bulunan büyük ve küçükbaş hayvanların kış yiyeceği olan ot kesimi dağlardan yapılır, sonra Temmuzdan itibaren de sakıza çıkılır, Ağustos sonunda bitirilirdi. Şimdi Haziran ayında da sakız kesmeye çıkılıyor. Yani kesim mevsimi üç ay kadar sürüyor. En az üç kişilik arkadaş grubu birlikte dağa giderler, uygun verimli bir mevkide kendilerine göre kesim alanı belirler, yan yana birbirleriyle koordineli olarak sakız kesimi yaparlar. Herkesin alışılmış bir mıntıkası var, oraya genelde her sene gidilir. Pazartesi günü gidilir, gece dağda geçer; Salı günü erkenden çalışma başlar,  ocaklar açılıp öğleye kadar kesim yapılır. Çarşamba ve Perşembe kesime devam edilir. Azık olarak önceleri kuru duttan başka bir şeyin olmadığı zamanlar olurmuş. Şimdi şükür, her şey bol, arabanın içinde küçük LPG tüpü bile götürüyoruz. Pazartesi götürülen azık biter veya bayatlar onun için Cuma günü köye gelen bir arkadaş yeniden azık getirir. Eskiden Darende´nin pazar kurulduğu gün yoğunlukla Cuma günüydü, sonraları Pazartesi ağırlık kazandı. Onun için Cuma günü getirilen sakız malzemesi evlerde bütün zahmetine rağmen hanımlar tarafından ılık suda tertemiz yıkanıp, sıcak suda kaynatılarak sakız yapılır ve Pazartesi satışa hazırlanır.

?Darende yöresinin sakızının ayrı bir rayihası vardır,  çok lezzetlidir.?

Kenger bitkisinin etrafı iyice eşilir, kökünü oynatmadan temizlenir. Kök oynarsa kırılır, süt tabana çekilir. Kök oynatılmadan keskin bir bıçakla sütün akacağı yöne doğru istikamet vermek için çapraz kesilir. Sütün akacağı yer temiz ve düzgün olmalıdır. İlk kesimde bitkinin veya ocağın üzerine güneş kökü yakmasın diye taş konur, çünkü güneş yaktığı zaman verimsiz hale getirir. İyi çalışan, 1000 ocak kestiği oluyor ama genellikle sabahtan öğleye kadar 500 ile 700 arasında ocak eşilir. İlk kesim günü ne kadar seri ve güzel çalışırsa alacağı sakız da o oranda çok olur. Öğle vakti yemek yedikten sonra istirahat edilerek ikindi vakti beklenir. İkindiden sonra ocağın üzerindeki taş alınıp, sakız toplanır, yeniden kesilir. Eskiden sakızları 2 kg´lık zeytinyağı tenekesine toplardık, şimdi artık plastik kaplar çoğaldı? Bütün ocaklar dolaşılır, bir yandan sakızı toplanır bir yandan yeni kesimi yapılır. İkinci kesimde üzerine taş konulmaz. Akşam ocak şeklinde ateş veya tüp yakılıp yemek pişirilir, gece dağda geçirilir. Zaten birkaç arkadaş grubu olduğu için geceler de sohbetle geçer? İkinci gün sabah erkenden ocakların başına geçilir, sakızı alınıp, üçüncü kesim yapılır. Öğle vaktinde sakızı toplanıp ocağın üzeri toprakla kapatılır. Bir ay sonra bazen dördüncü kesim için açılıp bir kez daha sakız alınabilir. Üçüncü gün sabah erkenden yeni ocaklar açılmaya ve kesime başlanır. Sistem bu şekilde devam eder. Pazar günü eve gelinip, Pazartesi Darende pazarında o haftalık ürün satılır ve ikindi vakti tekrar kenger için araziye gidilir. İki üç ay kadar bu şekilde sürebilir. Bir haftada 4 kilo sakız kesebilen bir vatandaş iki aylık süreçte ortalama 32 kg sakızı pazara sürebilir. Gürün Kavak köyü, Kurudere, bizim Baytarbağı civarındaki ?Karayu Mevkii?nin sakızında ayrı bir özellik vardır. Darende yöresinin sakızının ayrı bir rayihası vardır,  çok lezzetlidir. Çal dediğimiz yüksek alanlardaki sakızlar sert olur.    Bu sene kenger sakızının kilosu 350-400 TL arasında satıldı. Eskiden dışarıdan gelen alıcılar vardı, şimdi Darende´de toptancılığını yapıp, dışarıdaki esnafa satan tüccarlar var, biz genellikle Darende´deki sakız toptancılarına veriyoruz. Tabii Darende esnafı da aracılık yaparak sakız sektöründen para kazanıyor. Sakız kesiminin en verimli zamanı Temmuz-Ağustos aylarıdır. Hemen hemen her evden sakıza giden olurdu ama şimdi pek azaldı. Başka geliri olmayan bir kimse ya borçlarını kapatıyor veya ev ihtiyaçlarını gideriyor. Onun için ?Sakız kesimi biter para da biter.? derler.  Borçlanarak alış-veriş yapanlar ?sakız zamanına´ diye anlaşır, sakız parasını alınca borçlarını öderler.

Köylümüz TRT program yapımcısı Mehmet Ali Özpolat (Allah rahmet eylesin) 1970´li yıllarda bir belgesel çekerek kenger sakızı kesimini bütün dünyaya duyuran kişidir. Akrabaları ile bir iki geceyi dağda geçirerek bu belgeseli tamamlamıştı.

 

/resimler/2018-12/5/1111195461091.jpg

Ali Kayacı (1981 doğumlu)

1960´lı yıllarda üzüm bağlarımız varmış. Yaş üzümleri güz aylarında toplayan köylülerimiz -affedersiniz- hayvanların sırtında Gürün ve Kangal ilçelerinde buğday karşılığında satar kış zahrasını temin ederlermiş. Yetim Bayram emmi vardı, o da yarpuz, kokulu otları kurutur götürüp o köylerde satarmış. Çerçicilik yapanlar olduğu gibi kış aylarında bir de Adana tarafına gidip, fabrikalarda çalışanlar olurmuş. Birkaç ay çalışır baharın tekrar evlerine dönerlermiş. Çünkü büyük aileden yeni evlenen oğlanın gelinin ayrılması çok ayıp sayılırmış. Bir evde birkaç evli oğul gelinlerle otururmuş. 1970´li yıllarda köylülerimiz Ankara´da pazarcılık yapmaya başlamışlar. Evini Ankara´ya taşıyamayanlar muvaffak olamamışlar. Ticaretten bir şey anlamamışlar. Ama evini taşıyanlar ve köyden maddi destek alabilenler orada ticareti daha da geliştirmişler. Karataş Ailesi genellikle ticaret için Mersin´e gitmiş. Onlar ticaretten bir şeyler öğrenmişler. Ankara ve Mersin´de ticaret yapanlar başta hırdavat ve züccaciye olmak üzere hazır giyim sektöründe başarı elde ettiler. Yaz aylarında yazlıkçılarla birlikte 40 hane kadar köyde yaşayan aile olur ama kışın ikamet eden ancak 15 hane kalır.

Hacı Abdullah Karataş, İbrahim Karataş, Bayram Kurt, Süleyman Çiftçi, Mevlüt Kurt gibi yaşlılar Hulûsi Efendi Hazretleri´nin sohbetlerine katılırlarmış. Cuma günleri erkenden sohbete gider, Cuma namazlarını Şeyh Hamid-i Veli Camii´nde kılar, çarşıda işleri varsa görür ikindi vakti köye gelirlermiş. Perşembe-Pazar günleri Baytarbağı´nda Hacı Abdullah İşcen ile hatim okurlarmış. İhramcızade İsmail Hakkı Efendi Hazretleri 1940´lı yıllarda Darende´den Sivas´a giderken köyümüzü teşrif etmiş, Salih Kâhya adıyla bilinen Salih Kayacı´nın evinde misafir olmuş, bir gece kalmış. O oda halen ayaktadır. Hatırası anlatılmaktadır.

Metin Karataş ( 1954 doğumlu)

 Darende Tarihi adlı eserde ?Venk/Fenk Köyü Camii, 1530´da Darende´nin Gürün Nahiyesi´ne bağlı iken var idi.? ibaresi geçmektedir. Eski toprak camii 1977 yılında yıkılarak yeniden yapıldı. Fakı Süleyman adında bir amcamız vardı. Allah razı olsun, uzun yıllar camimizin imamlığını yaptı.

Hulûsi Efendi Hazretleri Külünk Çeşmesi diye anılan pınarın suyunu çok severmiş. Karataşlar yani bizim aile büyüklerimiz, hatta yakın zamana kadar rahmetli babam M. Mustafa Karataş kendi bahçemizdeki bu sudan zaman zaman Hulûsi Efendi Hazretleri´ne götürürdü. Çayı çok iyi çıkarmış.

Köyün camisinin yapımına Ali Kurt ile amcam Mehmet Karataş önderlik yaptılar, bütün köylü de katkıda bulundu. Rahmetli Mehmet Karataş çok girişimci bir adamdı. Mersin´de 52 katlı gökdelenin yakınında bulunan çarşı içerisindeki bir yere Hulûsi Efendi Camii´ni yaptırdı. Hulûsi Efendi Hazretleri´ni çok severdi, aynı sevgiyi H. Hamidettin Ateş Efendi´ye de gösterdi. Hatta 2000´li yıllarda ihvanlarla birlikte Hamidettin Efendi köyümüze geldi, sohbet ettiler, çok kalabalık bir katılım olmuştu.

Biz de yıllarca Mersin´de çalıştık. Tekrar köye dönerek, bahçeleri mamur ettik.  Asfaltın üzerinde dinlenme tesisi tarzında lokanta yaptık. Yol güzergâhında yöresel malzemeler, kayısı, bal falan satıyoruz. Lokanta işletiyoruz. Ata yurdumuzu, memleketimizi geliştirmeye eski hatıraları canlı tutmaya çalışıyoruz.

/resimler/2018-12/5/1111412180136.jpg