M. Nazmi Değirmenci


Biz böyle güzellikler içinde okuyamadık


  

Gecen hafta İstanbul´daydık. Yoğun bir trafik içerisinde ulaşabildiğimiz kadarıyla dostlarımızı ve büyüklerimizi ziyaret ettik. Beraberimdeki arkadaşlarım ve İstanbul´da ikamet eden mihmandarımız da görmemişti, hemen yakınında yükselmekte olan Çamlıca Tepesi´ndeki camii şerifi. Yakınına kadar gittik, meraklılarına caminin ilerleyişini daha yakından görmeleri için yol açılmış, seyirgâh oluşturulmuş. Hayret ve hayranlıkla izliyorsunuz, büyüklüğünü, hâkim tepedeki yerini. Süleymaniye´nin, Sultan Ahmet´in karşısında, İslâm´ın azametini sergiliyor. Mihmandarımız, Yavuz Sultan Selim Köprüsü´ne götürüyor bizi, tek kelimeyle gururlandırıyor. Devletimiz daim, milletimiz birlik, dirlik, düzen içinde olsun. Ellerimiz her vakitte bunu dilesin Rabbim bu dilekleri kabul eylesin.

İstanbul Ataşehir Örnek Mahallesi, Somuncu Baba Sokakta bulunan, Özel Hulûsi Efendi Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu´ndayız. Danışmadaki iki öğrenci karşıladı bizi, bekleme salonunda yurt müdürünü bekliyoruz. İnsanın içine huzur veren bir sessizlik, sehpada Somuncu Baba dergisi ve ekleri, yanında Darende Haber Gazetesi, danışmada yanmakta olan semaverden ikram edilen çaylarımızı yavaş yavaş yudumluyoruz. Bu gece burada misafir olacağız. Yurt 2002 yılında hizmete başlamış, 96 kişilik kapasitesi var, bugün ful dolu. 61 öğrencisi, Türkiye Diyanet Vakfı Uluslararası İlahiyat programıyla yurt dışından gelen ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi´nde okuyan öğrenciler. Yurt dışındaki üçüncü kuşak gençler ilahiyat okuyorlar. Bu o kadar önemli bir ihtiyaç ki, yurt dışında dinimizi doğru anlatabilmek, doğru yaşatabilmek, güzel temsil edebilmek? buna ihtiyacımız var. Bu gençlere imrenerek baktım. Aklıma, internette 20 Mart 2014 tarihinde okuduğum ve çok önemsediğim bir yazı geldi. Londra´da bir camiye yeni bir imam gönderilmiştir. İmam şehre gitmek için hep aynı otobüse binmektedir ve çoğu zaman da aynı şoföre denk gelmektedir. Bir gün bilet alırken şoför 20 kuruş fazla verir ama imam yanlışlığı oturup parasını sayınca fark eder. İmam kendi kendine düşünür; 20 kuruşu şoföre geri versem mi, vermesem mi? İçinden bir ses çok gülünç bir meblağ, şoförün umurunda bile değildir, 20 kuruşa ne alınır ki diye söyler durur. İneceği durağa gelince bu söze yani nefsine uymaz, fikrini değiştirerek şoförün yanına gider ve ?Paranın üzerini fazla verdiniz.? diyerek 20 kuruşu geri verir. Şoför gülümser, siz caminin yeni imamısınız değimli der? Uzun zamandır sizi gözlüyordum, İslâm´ı öğrenmek için sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum. Bilerek size fazla para verdim, nasıl tepki vereceğinizi öğrenmek için, der. İmam otobüsten inerken yere yığılacak haldedir, bacaklarını hissetmez, düşünür ve derki ?Az daha dinimi 20 kuruşa satacaktım.? Temsiliyetin manevî sorumluluğunu taşımak için bu yetişmiş gençlere ihtiyacımız vardır.

Sezon başıydı, beni görmek isteyen birilerinin geldiğini söylediler. Ben de buyur ettim odama. Baba, oğul ve anne üniversiteyi kazanan oğulları için gelmişler İstanbul´a, nasip olacak ya sokaktan geçerken kapının üzerindeki Özel Hulûsi Efendi Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu ismini okumuşlar ve tereddüt etmeden hemen yurda girmişler. Öncelikle Hulûsi Efendi´mi sordular, biz de Darendeli Hulûsi efendi deyince evladını kabul etmemizi istedi. Biz de kaydını yaptık diyerek anlattı yurt müdürümüz. Bu anlatım ne güzeldi, neler ifade ediyordu. İsimdeki güvene, emanetin teslim edileceği emin elleri ne güzel anlatıyordu. Evet, burası arzu ettikleri Hulûsi Efendi´nin yeriydi.

Yurdu geziyoruz her ihtiyaç düşünülmüş, temiz, pırıl pırıl, en üst kattayız, konferans salonu, kütüphane, bireysel etüt alanı, şark köşesiyle insanı okumaya, öğrenmeye sevk eden bir ortam. Masada üzerinde çalışıldığı beli olan onlarca kitap, yanımdaki elektrik mühendisi arkadaşım içten bir ah çekerek, biz böyle güzellikler içinde okuyamadık diyordu. Hangimiz onun gibiydik, çok garip, sahipsiz okuduk, ismiyle müsemma böyle güzel bir mekânda üniversite okumak ne büyük lütuftur kıymet bilene.

Cemil Gülseren
5.01.2016 10:55:21
ful dolu ibaresi hariç yazınız da pırıl pırıl olmuş. Dışarıdakiler içeriyi daha iyi gözlemleyebiliyor. Bizler mi? Derya içre mahi misali işte. Eline sağlık.

Hüsnü YELBAY
5.01.2016 11:57:43
Hizmetlerin anlatıldığı güzel bir yazı.vakfın eğitime olan katkısı çok güzel. Aydın din adamları yetişmesi konusundaki açıklamalara yürekten katılıyorum. Yaşadığımız özellikle son 25 , 30 yılda İslamın Terörizmle eşleştirilip anılması dinimiz açısından çok vahim. Halkı eğiterek Dinimizin gerçeğini anlatacak; BARIŞ;HOŞGÖRÜ;YARDIMLAŞMA,İNSANA ve BÜTÜN CANLILARA SEVGİ VE SAYGI, ADALETLİ DAVRANMA... gibi sosyal özelliklerinin öne çıkarılmasını sağlayacak din adamları yetiştirmeliyiz. Bunu sağlamak için de Fakültelerdeki KALİTENİN de yükseltilmesi gerekir. KUR´AN dışı sonradan eklenen bütün uydurulmuş kesin olmayan bilgi ve hurafelerle insanların beyni doldurulmamalı. Buna Üniversitelerden başlanmalı. İnşallah İNDİRİLMİŞ din tam olarak yaşanır. Dinimizle ilgisi olmayan UYDURULMUŞ din masalları başta üniversitese müfredatlarından çıkarılır... Selam ve saygılarımla...