Abdulhamid YOLCU


Bir tarih yazılırken

İçinden geçtiğimiz zaman dilimlerinin farkında mıyız?


İçinden geçtiğimiz zaman dilimlerinin farkında mıyız? Belki önümüzdeki çok uzun dönemlerin nasıl bir şekil alacağı şu kısa günler, haftalar ve aylar içerisinde belirginleşecek gibi gözüküyor. 100 yıl önce avuçlarımızın içinden kayıp giderken bir asrı da götüren topraklarda şimdi tarih yeniden yazılıyor. 100 yıldır bize dost oldukları söylenen ülkelerin asıl düşmanlarımız olduğu herkes tarafından anlaşılıyor. 100 yıldır ülkemiz üzerinde istediği operasyonu istediği gibi yapan güçlerin yüzündeki maskeler birer birer düşüyor. Gözümüzün önünde hem de. Bir tarih yazılışına şahitlik ediyoruz.

Anlayabildiğimiz ve ümit ettiğimiz kadarıyla, bu tarihin yazılışı Allah-u Tealanın izniyle biz müslümanların lehine sonuçlanacak diye düşünüyor ve ümit ediyoruz.

İlginç olan şu ki, bu durum bizlerin gayreti ve planlamasından ziyade bir lütuf eseri olarak tecelli ediyor. Çünkü dünya genelinde müslüman ülkelerin durumuna baktığımızda çoğunlukla sıkıntılara şahit oluyoruz. Türkiye dışındaki birçok müslüman ülkenin yönetici kadrosunun geçmişte bizde de olduğu gibi kimi ülkelerin kuklası olduğunu anlıyoruz. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak değerlendirdiğimizde Batı´nın bir kaç şirketi bile bizim bir çok ülkemizden daha güçlü yapıya sahip. Bilimsel çalışmalara baktığımızda durum aynı. Üniversitelerimizin yayın kalitesi, patent sayıları, dünya ölçeğindeki sıralamaları kıyaslanmayacak vaziyette. Sanatsal faaliyetlerde benzer bir görünüm var. Hasılı bir canlı ve dünyaya örnek olacak biçimde medeniyetimiz devam ediyor şeklinde iddia edebilecek durumdayız demek fazlaca iyimser bir bakış açısı sayılabilir.

Bunlara rağmen, maneviyat büyüklerinin duası bereketiyle, Kayı obasının Osmanlı İmparatorluğu´na dönüştüğü gibi, zayıf görünen müslüman devletlerin güçlü bir İslam Birliği´ne dönüşmesinin mümkün olacağına inanıyoruz. Fakat bunu nasıl sağlayacağımız önemli. Türkiye olarak geçmişte nice tarihler yazılmasına öncü olduk. Şimdi de İslam ülkelerine liderlik yapıp kendi savunma hattımızı kurmamız lazım. Bunun için önce kendi içimizdeki bölücü unsurları ve hainleri temizlemek gerekiyor. Sonrasında birliği tam tesis edebilmek için temellerimizi sağlama almak gerekiyor.

Temellerimizi nasıl sağlama alacağız? Bizim temellerimiz nedir?

Kim ki, Kuran-ı Kerim´den kendi heva ve hevesine göre hüküm çıkarmayı adet edinmişse, Hadis-i Şeriflere duyulan saygıyı yok etmeye çalışıyorsa, Ashab-ı Kiram´a hürmet etmiyorsa, Ehl-i Sünnet akaidini bozma niyetindeyse, alimleri küçümsüyorsa, tasavvuf büyüklerine ve Allah dostlarına dil uzatıyorsa o kişiden hayır gelmez.

Bizim temelimiz İslamdır. Kuran-ı Kerim´e, Sünnet-i Seniyye´ye tam ittibadır. Ashab-ı Kiram´ın izini takip etmektir. Onlardan ilim öğrenip öğrendikleriyle amel eden ve bu ilmi dünyaya yayan Ehl-i Sünnet ve´l Cemaat akaidince hareket eden alimleri benimsemektir. Ruh, kalp ve gönül dünyamızı mamur eden, manevi hayatımızı kuşatan Allah dostlarına uymaktır. Onların rengine boyanmaktır. Akaidimizi ve maneviyatımızı korumak en önemli vazifemizdir. Bunun için iyi kötüden, dostu düşmandan, kuzuyu kurttan ayırmak gerekiyor.

Rabbim akıbetimiz hayr eylesin.