Ömer HİDAYET


Bağlanma: beşeri aşk ilahi aşka varmadıkça


?Allah güzeldir, güzel olanı sever.? İlahi kelamı güzelliğin nihai noktasını hedefler. İnsan yapısı gereği güzele karşı meyyaldir. Estetiği, orijinal olanı hep takdirle karşılama meziyetine sahiptir. Güzel bir çiçeği sevmek neyse, ilahi yolda hakka metfun olmak, yollara düşmekte aynı kıymettedir. Yunus misali aşkın yollarında bir ömür nefes tüketmektir.

?Ben yürürüm ilden ile

Şeyh anarım dilden dile

Gurbette halim kim bile

Gel gör beni aşk neyledi?  çilesi ile bir ömür, bu kutlu yolda yürümek gerekir.

Bir pirin eteğine sarılmak, bir mürşide bend olmak bu sevdanın, ete kemiğe bürünmüş mekanik halidir. Tüm dünyanın fani lezzetlerinde geçip, kovanım yağma olsun, ballar balını buldum diye sevdanın çileli yollarında bir ömür talim edersin sessiz, asude, yalın ve içten. Seherler gözyaşı için mevsimin olur, göz çukurların ise arkaşın olur bir ömür sana.

Gördüğün güzellere methiye söyleyerek geçirdiğin her nefes, bir müddet sonra ilahi aşka dönüşür. Kulvar değiştiren koşucu gibi başka bir etaba geçmişsindir hayat koşusunda. Bin bir zahmet ve çile ile bu yolda azığın olur, yersin doymazsın, koşarsın yorulmazsın. Çünkü nihai nokta hakka ermek, hakta yok olmaktır. Fenafillah mertebesi son koşu yerindir. Ulaşacağın son merhaledir. Sessiz sakin ve asude.. İçten içe yanan ateş misali. Tütmeden etrafa ses ve koku salarsın sadece. Bu ocakta manevi feyzin ve aşkın kokusunu saçarak yaşarsın..

İnanda, iman ette istersen oduna inan diyen manevi büyüğümüz, hayatın kabalığına, iki yüzlüğüne karşı savunma melekeleriniz güçlendirin der. Sevinde isterseniz köyün delişmen çobanı olanı pasaklısını sevin. Çünkü beşeri aşklar, bir zaman sonra sevmeyi sevdiren gerçek mülk sahibi Allaha ulaşmayı, kul ve muid olmanın yolunu açar.. Sende bul yoldan bir gül bahçesine girercesine, bir bağı rıdvan´a girercesine rahat suhuletle hakka vasıl olursun. Çilesiz hayat, emeksiz dilek olmaz. Kuru yavan, tasız tuzsuz yemeğe benzer. Hakkı ödenmemiş hayatın, emeği verilmemmiş dileğin, kıymeti harbiyesi yoktur. Yelle gelen yelle gider misali.. Ucuz malın müşterisi çok olsa da, alıcısı bir müddet sonra kalmaz. Çünkü kalite ve emek mahsulü estettik üflenmemiştir  ruhuna..

Bağlanmak, bir mürşide ram olmak, bir pirin eteğinden tutmak ayıraca nasip işidir. Bir zorunluluk değildir. Kaldıracağın yükün altın gir sende.. Boyundan büyük sulara girersen boğulursun. Yüzmeyi gölde öğren, sonra okyanuslara nasibin varsa açılarsın. Kim gibi, Yunus gibi, Mevlana gibi, Hacı Bektaşi veli gibi, Halidi Bağdadi gibi, Nakşıbent Hazretleri gibi, Şeyha Hamid Veli(Somuncu baba) gibi..

Bu yol, demirden leblebi demişler ,her diş kesemez, her mide kaldırmaz.. Bağlanmaya niyetlenenlere zaten bir müddet denenenilerdi.. Git gel , dergâhta ayak yolu temizle .. Benlik ve gurur libasını ne zaman çıkarırsan üstünden ,melamet hırkasını o vakit giyersin diye bir deneme süreci yaşatılır..

Kırk yıl dergaha düm düz odun taşırsın, omuzlarda incili kaftanın altında ciğer satarsın, dost mahallesinde elma dağıtırsın. Tek bu yolda olmak ve ermek için.. Hakka vasıl olmak, öyle parayla, mülkle, şöhretle olacak olsaydı, Musa aleyhisselamın ümmetinden Karun, en büyük mürşit olurdu.

 

     Fethi Gemuhluoğlu abimiz ziyaretine gelen gençlere aşkla tanışıklıklarını sorar, onların başı yerde mahcup ve çaresiz.. Kadını sevmeyen Allah´a ulaşmaz, bu davada yol alamaz, bu çileli yolda menzil elde edemez, yollu bir açıklama da bulunur.

Sivaslı Pir efendimiz, anırmayan eşeğin dahi bu mekanda yeri yok diye satılması için pazara havale etmedi mi ?  Her canlı aşka müptelasını haykıracak kendi dilince ve nasibince..

      Hulus efendim,? Oğul biz mi sizi bulduk siz mi bizi buldunuz diye sorunca, İhvanı yaranımız? efendim siz çok kıymetlisiniz, biz sizi araya araya bulduk derler.? Hayır, oğul biz gel demeseydik, siz bizi bulamazdınız? cevabı, benlik davasındaki nefse tokat gibi yetişir. . Nasip, ezelde ruhun kader defterine kaydolması ile başlıyor.

Sonrasında iradeni kullanarak adım adım suhuletle yürümek, mürşidini bulmak kalıyor. Hakkın ve hakikatin çileli yollarında bir ömür tüketmek, sonrasında manevi dinginliğe ve olgunluğa ermenin, hazzını yaşamak gerekiyor.

Modern hayatın beton yığınlarında sıkışıp kalmış insana, modern bir dille üstat Necip Fazıl ?GEÇİLMEZ ?şiiri ile yetişir.

 

?Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;

Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.

İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;

Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.

Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,

Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez??