Ömer HİDAYET


15 Temmuz ve liderlik ruhu


Okullar açılır, sınıflar oluşur, ilk haftalarda lider kendi gösterir. Yeni gelenleri bilir ve takip eder, okul kadrosundaki değişikleri anında o keşfeder ve haber alır. Sınıf başkanı seçimleri için bu gizli yatırımdır, kantinin yolunu en çok o arşınlar. Yeni gelmiş, kenarda, içine kapanık mazlum arkadaşının kolundan tutar, ona sıcağından bir tost ısmarlar, bu pazarlıksız ve gösterişsiz bir dostluk davetidir.

İşte başkan olmak böyle bir şey dedi.

Askerlik için bölüğe yeni gelmişti. İlk hafta sorumlular ve kıdemliler seçilecekti. Koğuş sorumlusu, çamaşır sorumlusu, yemekhane sorumlusu, revir sorumlusu seçilir. Herkes bir sorumlu olurken, o kimsenin almak istemediği bölük kıdemlisi, sorumluğunu ister. İki yüz elli kişilik baş ona yönelir. Hayret ve hürmet duygularıyla bakışırlar.

Her yerde öncü olmak böyle bir şey olsa, dedi

İlk atandığı ilçenin havası mı suyumu ona iyi gelmedi. Her hafta bir hastalık nüksediyordu. Dikkatini bir şey çekti. Yan koridorda çalışan tıknaz, esmer, hafif kilolu bir bayan, sürekli bir yerlerle görüşüyor, gelip hastaya bir şeyler söylüyor, dolabını açıyor, oradan bir şeyler veriyordu. İnsanüstü bir gayretin içinde olduğu her halinden belli oluyordu. Sonradan orta çıktı ki, yedi kardeşe bir ömür annelik etmiş, acıyı ve yokluğu her dem iliklerine kadar yaşamış bir ablaydı. Evlenip varlığa kavuşsa da, en lüks arabayı kapısında bekletse de, asıl asmazdı. Aslına dönüyor, mesai arkadaşının acısı acım deyip etrafında dört dönüyordu. O an anlıyor ki, yaşanmışlıklar öyle kolay kolay terk edilmiyordu. Bir bayan olarak, gücünün üstünde tarifsiz bir gayret sarf ediyordu.

İşte Kadın olmak böyle bir şey olsa gerek, dedi.

28 Şubat soruşturmasında görev değişikliği için, bir başka ilçeye tayini çıktığında herkes onda vebalı saralı gibi kaçarken biri yanına yaklaşıyor. Hocam geçmiş olsun diyordu, hayret. Hiç de gözlerinde korku ve şüpheden bir eser yok. Yani, yaklaşırsam fişlenir miyim korkusu. Devlet düşmanı mısın yoksa ırz düşmanı mısın da buraya sürüldün diyerek sorumluları masumlaştırma yarışına girildiği bir zamanda, O bir asalet örneği gösteriyordu. Saçları tepesinden açılmış, neredeyse kaşlarına varıncaya kadar aklaşmış ak bir insandı.  Hocam biz altmış sekiz kuşağının kayıp nesliyiz, ihaneti de gördük, iltifatıda. Hainide tanırız, mazlumuda  ?geçmiş olsun? deyip kantinden iki çay alarak, bahçedeki banka oturdular. Everest tepesi kadar vakur, ağrı dağı kadar asil bir davranış. Kimden, hangi ideolojiden ve etnik kökenden olursa olsun. Önce, insan olmak gerekiyor.

İşte adam olmak böyle bir şey olsa gerek, diyordu

Sürgün edildiği ilçede ilk Cuma namazını kalıyordu. Ayağı şalvarlı, kamburu çıkmış yaşlı bir amca yaklaştı. Evlat bu ilçede yenisin galiba dedi. Evet, amca dedi . Kılık kıyafetle ilgili kanunu iyi işletememişsin diye İmam Hatip Müdürlüğünden buraya öğretmen olarak verdiler dedi. Memleketimizin her yeri birdir bizim için dedi, titrek bir sesle. Nerede olsa göre görev görevdir. Kimseye öfkemiz yok, ama bir grup hain memleketin altını dinamitliyor, farkında yada değiller. İrtica adına, laiklik adına diyerek bir nesli katletmeye, yok etmeye, sindirmeye çalıştılar diye konuşmasını sürdürdü. İp üstündeki cambazı göstererek, cepteki paralarımızı, bankaları boşaltılar. Karakter ve kişilik sahibi bir nesli sindirme operasyonuna giriştiler. Kırgınız ama öfkemiz yok, zira biz milletin vergisi ile okuduk. Alın teri ile yoğrulduk, ekmek yediğimiz tekneyi kirletmeyiz diye sözünü tamamladı. Söyleyeceklerimizi açıkça söyleriz, yapacaklarımızı ise meşru ve makul çizgide yaparız, dedi. Puan almak için arkayı dolaşmayız. Bu uzun şubatı, birçok insan akıl almaz şekilde büyük travmalarla derinden yaşadı, dedi. Amca koluna girdi, bir eliyle elimi tuttu, unutma ?evlat yiğit düştüğü yerden kalkar ?dedi. Gökyüzü, tepemde helezonik bir çizgi ile dönmeye başladı. Sanki o an tüm yorgunlukları, kırgınları, tükenmişlikleri bitmişti. Yepyeni bir sayfa açılıyordu. Yarınlar adına, insanlık adına, ülkem adına.3 Kasım 2002 tarihi bir dönüşüm ve kırılma çizgisi idi.

Dikleşmeden dik durmak, böyle bir şey olsa gerek, dedi.

15 Temmuz 2016 günü Ülkemizin yaşadığı tüm kahramanlıklar, her türlü takdirin üstünde idi. Bu soylu millet,  o gün destan yazmıştı. Özünde, mayasında iyilik olan, tarih ve vatan sevgisini her şeyin üstünde tutan bu millet, o gece dostu hayran, düşmanı ise çaresiz bırakmıştı. Çıplak elle tanka karşı durmanın, soylu iradesi, sarsılmaz imanı ile başarılmaz sanılan şeyi, başardı. Unutulmamalıdır, milletleri harekete geçiren lideridir. Başkomutanımız, Resimiz Recep Tayyip ERDOĞAN,  bu iman ateşinin fitilin bir sözü ile ateşledi. Kurtuluş savaşı, istiklal savaşı yeniden yazıldı. Dillendirmeye çalıştığımız insan manzaraları, bire bir yaşanmasa da, özümüzde olan bu asaletin dışa yansımasıydı. Ömerhalis Demirleri, Erol Olçak ve oğlunu, Halil Kantarcı ve diğer yüzlerce kahramanı minnetle ve şükranla yad ediyoruz. Başta, Cumhurun başı Reisimize ve bu kahraman millete çok şey borçluyuz.

İşte gerçek lider ve kahraman millet, bu olsa gerek diye, düşündü.