Cemil Gülseren


20.yüzyılın Yunus’u


Sevginin evi gönül. Gönlü  taşıyan insan. İnsanı yaratan hepsinin sahibi. Bütün sevgiler O’na. Bütün gönüllerde ancak O.

Edebiyat ve ilahiyat çevrelerinde birçok bilim insanı tarafından çağımızın Yunusu olarak adlandırılan ve bunu eserleri ile hizmetleri ile hak etmiş olan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Divanının (Divan-ı Hulûsi-i Darendevî) birinci sayfasının ilk beyti “Gönül”le başlar. Biz de böyle başlayalım istedik. Buyurun Gönül soframıza.

Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin işaret buyurdukları ‘büyük cihad’ı çağrıştıran bir beyt; “Gönül, nefsine hâkim oluben eyle zafer peyda

   Ziyâsı, kalbi Rûşen kılmağa et bir kamer peyda”

(Peyda: meydana, meydanda, açıkta, Rûşen kıl-: parlak kıl-, aydın, ayân et-)

Hakk’ın hanesi gönül, nefisle iç içe yaşar. Onun içindir ki nefsin terbiyesi, dahası kontrolü kulun önceliğidir. Gönlü kırmadan nefsi yaşatacaksın. Büyüklerimiz nefsi öldüreceksin derler. Bunu tartışamayız. Doğrudur. Nefsi kontrol altına almak bence zaten onu öldürmektir. Bütünüyle yok etmek nasıl anlaşıldığına ve nasıl anladığına bağlı. Madem tümden öldürecektik Yüce Allah niye yarattı? Tartışalım, beni yargılayın ama önce maksat, ne, niyet ne onu bilelim. Zaten nefis somut değil ki. O soyut. Onu şeytanın ya da Rahmanın emrine vermedeki tercihindir sorgulanan. Yoksa nefis senin nefesindir. Sen hasılı karar ver. Melek olmaya veyahut şeytan olmaya. İşte bocaladığımız, gidip geldiğimiz, tereddüdümüz bu. Haydi dizginle nefsini. İşte o ölmüş olur. Daha ne istiyorsun?

İnsan bu dengeyi kurduğu zaman gerçek kul olabilmekte. Nefis de ister, gönül de umar. Hoş göreceksin, hoş görüleceksin. Seveceksin, sevileceksin. Affedeceksin, affedileceksin. Barışı sunacaksın. Müsamaha gösteren, müsamaha görecektir. Hırçınlık öfkeyi doğurur, kavga kine yol açar.

Sakın nefsine uyup bir can incitmeyesin,

Hüsn-ü edebi koyup bir can incitmeyesin.

 

Hepsi kardeşlerindir yolda yoldaşlarındır,

Halde haldeşlerindir, bir can incitmeyesin.

 

Beyhude canın sıkıp insanlığından çıkıp

Dil Kabesini yıkıp bir can incitmeyesin.

Gönül ile nefis ele ele verip dünya âleminde seyrana çıkarlar. Kâh uçarlar, kâh kaçarlar. Ömür boyu ten kafesinde can ve ruh birlikteliği süresince gönül koyacağız, gönül vereceğiz, gönülden geçeceğiz. Bir ömür bu kolay değil. Gönül gezdireceğiz. En güzeli gönülden geçireceğiz. O’nu dile vereceğiz. O’nu anacağız. O yani sevdiğimiz, sevdiklerimiz. Herkesin gönül evinde neler neler var. Gözümüz görür, gönlümüz çeker. Allah dostluklarımızı gönülden kılsın. Gönül dostluğumuz kavi olsun. Birliğimiz gönül birliği olsun.

Sitem yok, kahır yok, alınganlık yok. Güzel düşünsek, iyiyi görsek; sevsek, sevilsek; dostlarla yesek içsek; kırmasak, kırılmasak, gücenmesek, gücendirmesek, gönülden sevsek “yok yok olmaz” demesek. İşte bütün bu güzellikleri yaşayan, yaşadığını yazan Gönüllerin Sultanı Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş gönül dilince yazdığı Divanının 41.sayfasında Gönül’ü tarif eder:

Demişlerdir gönüldür Kâbetullah,

Nazargah-ı Huda şaz-ı  gönüldür.

Çıkardık da kamuyu ara yerden,

Safa vü Merve Hicaz-ı gönüldür.

Kafeste zar eden can bülbülünün,

Mekan-ı zar ü avaz-ı gönüldür.”

Anı bir kimse taş urup yıkarsa,

Denir yık Kabeyi yıkma gönüldür.

Gönül de bir mekan tut   la-mekan ol,

Mekansız la-mekan illa gönüldür.

Sevdanıza gönülden bağlanın. Ona Ya rab deyin gerisini ona bırakın. Şöyle buyurmuştu Osman Hulûsi Efendi:

“Yukarıdan akıp gelen suya bakın, gidene bakmayın gelen ne kadar coşkulu geliyor.

Gidenin arkasından bakmak kasvet verir, durgunluk getirir.” Sitemler etmeden, gönüller yıkmadan, kalpleri kırmadan sevelim sevilelim. Hayat devam ediyor. Ömür sürüyor. Haydin bakalım.

 “Nerede kalmıştık?” deyin ve kalkın bakalım, durmak zamanı değil; çalışmak zamanıdır. Kuru kuru sevmekle de olmaz, çalışmak sevmektir; sevmekse çalışmak. Yapacak çok şey var, miskinliğin lüzumu yok. Gidenler eyvallah demiş giderken,

Dostlar güle güle kalsınlar,

Biz gidelim bekaya doğru,

Gelirsin kervanın ile birgün bizi bulamazsın.

 

Senin lütf-u keremin,

Anı yıkar tertemiz,

Senden geldiği gibi,

Yine sana varacak,

Biz de diyelim eyvallah. Başım gözüm üstüne…