Abdulhamid YOLCU


Terör olaylarının arkaplanı


Türkiye, Osmanlı?nın varisi ve Hilafet kurumunu bünyesinde saklayan bir devlet olarak, İslâm dünyasının ve Türk Devletlerinin gelecekteki potansiyel lideridir. Hiç bir yabancı ülke, komşumuz olan güya Müslüman ülke dahil, böyle bir potansiyelin kuvvet kazanmasını istemez. Gelecekteki rakibinin önünü kesmek için elindeki bütün imkanları kullanır. Balkan Savaşları?nda Arnavutları kışkırtan, Birinci Dünya Savaşı?nda Ortadoğu?da bazı kabileleri Osmanlı?ya karşı isyana davet eden ülkeler, günümüzde de kendilerince uygun gördükleri etnik ve dinî unsurları devlete ve millete karşı organize etmeye devam ediyorlar.

Terör örgütüne insan, para ve moral desteğini kim sağlıyor? Bu soruya, ?Geçmişte devlet tarafından yapılan bir takım baskı dolu, yanlış uygulamalar sonucunda bölge halkının bir kısmı destek sağlıyor.? şeklinde cevap verildiği gibi, terör örgütünün baskı ve tehditle bölge halkından insan ve para desteği sağladığı da söyleniyor. Bilinen gerçek ise, terör örgütünün parasının, silahının ve önemli sayıdaki insan gücünün yabancı ülkelerce temin edildiğidir.

Özellikle 15 yıla yakın süredir, gerek Kürt gerekse başka etnik kökenli vatandaşlarımıza uygulanan baskıcı bir politika var mıdır? Tam tersine, sürekli dile getirilen birçok demokratik hak, son yıllarda gerek Kürt kökenli vatandaşlarımıza gerekse azınlıklara verilmiştir. Bölgeye devlet tarafından önemli alt yapı ve üst yapı yatırımları götürülmüştür. Yani, yıllardır öne sürülen bahaneler artık tükenmiştir.

Buna rağmen, yaklaşık 3 yıldır uyuyan terör Temmuz ayından bu yana dört bir koldan harekete geçmiştir. Neden? Kendi silahını üreten, insansız hava aracını uçuran, uydusunu uzaya yerleştiren, savaş uçaklarının yazılımını millileştiren, temel alt yapı sorunlarını çözen, ekonomik açıdan bağımsız hareket etme kabiliyetine kavuşan, dünya genelindeki adaletsiz uygulamalara karşı sesini yükselten, bölgesinde politika yapma gücüne sahip bir Türkiye, yabancı güçlere ve onların içerdeki uzantılarına göre tehlikeli bir Türkiye?dir. Bunun önüne geçmek için ellerindeki maşayı daha yoğun bir şekilde kullanmaya karar vermişlerdir.

Kanaatimce, bu seferki olaylar terör tanımını aşan bir boyuta sahiptir. Bu Haçlı güçleri tarafından Hilal?e karşı açılan bir savaştır. Amaç; Ortadoğu?da yeniden çizilen haritaların Türkiye?nin değil yabancı güçlerin isteğine göre şekillenmesini sağlamaktır. Olayın Kürt kökenli vatandaşlarımız ve onların hakları ile uzaktan yakından alakası kalmamıştır. Bölge halkının basiretli davranması elzemdir.

Terörün önlenmesi nasıl mümkün olacaktır? Bu süreçte, kısa vadede, terörün bitmesi için devlet, bir yandan elinde silah olan hiç bir güce müsamaha göstermeden operasyon yapmalı, öbür yandan da, terörle ilgisi olmayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza sağladığı demokratik haklardan taviz vermemelidir. Terör örgütünün baskı ve tehditlerinden korkan bölge halkına güven telkin edilmeli, görülen yanlış hareketlerin devlet güçlerine bildirilmesi sağlanmalıdır.

Uzun vadede terörün kalıcı şekilde bitmesi en azından istisnai hâle gelmesi ise İslâm kardeşliği fikrinin tüm etnik kökenlerce benimsenmesi ve buna uygun davranılması ile mümkün olabilecektir. Bunun sağlanması için dinî eğitimin doğru ve yaygın bir şekilde ehli tarafından sunulması önem taşımaktadır. Sivil toplum kuruluşları ve geçmişten günümüze hayatiyetini temiz bir şekilde devam ettiren tasavvufî karakter taşıyan merkezler de toplumu birleştirici özellikleri bakımından mühimdir.

Bu vesile ile, geçmişten günümüze, tüm şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve metanet, gazilerimize minnet dileklerimizi belirtelim. Rabbim, vatanımızı, milletimizi ve devletimizi korusun. Amin.