Türkiye, Osmanlı?nın varisi ve Hilafet
kurumunu bünyesinde saklayan bir devlet olarak, İslâm dünyasının ve Türk Devletlerinin
gelecekteki potansiyel lideridir. Hiç bir yabancı ülke, komşumuz olan güya Müslüman
ülke dahil, böyle bir potansiyelin kuvvet kazanmasını istemez. Gelecekteki
rakibinin önünü kesmek için elindeki bütün imkanları kullanır. Balkan Savaşları?nda
Arnavutları kışkırtan, Birinci Dünya Savaşı?nda Ortadoğu?da bazı kabileleri
Osmanlı?ya karşı isyana davet eden ülkeler, günümüzde de kendilerince uygun
gördükleri etnik ve dinî unsurları devlete ve millete karşı organize etmeye
devam ediyorlar.
Terör örgütüne insan, para ve
moral desteğini kim sağlıyor? Bu soruya, ?Geçmişte devlet tarafından yapılan
bir takım baskı dolu, yanlış uygulamalar sonucunda bölge halkının bir kısmı
destek sağlıyor.? şeklinde cevap verildiği gibi, terör örgütünün baskı ve
tehditle bölge halkından insan ve para desteği sağladığı da söyleniyor. Bilinen
gerçek ise, terör örgütünün parasının, silahının ve önemli sayıdaki insan
gücünün yabancı ülkelerce temin edildiğidir.
Özellikle 15 yıla yakın süredir,
gerek Kürt gerekse başka etnik kökenli vatandaşlarımıza uygulanan baskıcı bir
politika var mıdır? Tam tersine, sürekli dile getirilen birçok demokratik hak,
son yıllarda gerek Kürt kökenli vatandaşlarımıza gerekse azınlıklara
verilmiştir. Bölgeye devlet tarafından önemli alt yapı ve üst yapı yatırımları
götürülmüştür. Yani, yıllardır öne sürülen bahaneler artık tükenmiştir.
Buna rağmen, yaklaşık 3 yıldır
uyuyan terör Temmuz ayından bu yana dört bir koldan harekete geçmiştir. Neden? Kendi
silahını üreten, insansız hava aracını uçuran, uydusunu uzaya yerleştiren, savaş
uçaklarının yazılımını millileştiren, temel alt yapı sorunlarını çözen,
ekonomik açıdan bağımsız hareket etme kabiliyetine kavuşan, dünya genelindeki
adaletsiz uygulamalara karşı sesini yükselten, bölgesinde politika yapma gücüne
sahip bir Türkiye, yabancı güçlere ve onların içerdeki uzantılarına göre
tehlikeli bir Türkiye?dir. Bunun önüne geçmek için ellerindeki maşayı daha
yoğun bir şekilde kullanmaya karar vermişlerdir.
Kanaatimce, bu seferki olaylar
terör tanımını aşan bir boyuta sahiptir. Bu Haçlı güçleri tarafından Hilal?e karşı
açılan bir savaştır. Amaç; Ortadoğu?da yeniden çizilen haritaların Türkiye?nin
değil yabancı güçlerin isteğine göre şekillenmesini sağlamaktır. Olayın Kürt
kökenli vatandaşlarımız ve onların hakları ile uzaktan yakından alakası
kalmamıştır. Bölge halkının basiretli davranması elzemdir.
Terörün önlenmesi nasıl mümkün
olacaktır? Bu süreçte, kısa vadede, terörün bitmesi için devlet, bir yandan elinde
silah olan hiç bir güce müsamaha göstermeden operasyon yapmalı, öbür yandan da,
terörle ilgisi olmayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza sağladığı demokratik
haklardan taviz vermemelidir. Terör örgütünün baskı ve tehditlerinden korkan bölge
halkına güven telkin edilmeli, görülen yanlış hareketlerin devlet güçlerine
bildirilmesi sağlanmalıdır.
Uzun vadede terörün kalıcı
şekilde bitmesi en azından istisnai hâle gelmesi ise İslâm kardeşliği fikrinin
tüm etnik kökenlerce benimsenmesi ve buna uygun davranılması ile mümkün
olabilecektir. Bunun sağlanması için dinî eğitimin doğru ve yaygın bir şekilde
ehli tarafından sunulması önem taşımaktadır. Sivil toplum kuruluşları ve
geçmişten günümüze hayatiyetini temiz bir şekilde devam ettiren tasavvufî
karakter taşıyan merkezler de toplumu birleştirici özellikleri bakımından
mühimdir.
Bu vesile ile, geçmişten günümüze,
tüm şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve metanet,
gazilerimize minnet dileklerimizi belirtelim. Rabbim, vatanımızı, milletimizi
ve devletimizi korusun. Amin.