Cemil Gülseren


Özürlü özürler


Herkesin her şeye özür dilemesi ‘özür’ü de özürlü kılmıştır artık. Özür de ayağa düşmüştür. Önüne gelenden özür dilemek sıradanlaştı, anlamını da yitirdi. Özürler artık bir kıymet ifade etmez olmuştur. Bunu da başardık ya pes doğrusu.

Bir zamanlar “şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” diyorduk, ya şimdi?

Şehitlerimizden kim özür dileyecek? Ne yani şimdi onlar size göre boşu boşuna mı gittiler? Onlar kendi kendilerini mi öldürdü yoksa? Onlarınki vatanseverlik değildi de fantezi miydi? Namus, din, vatan, millet hiç miydi? Öz vatanımızda özümüzün, milletimizin akan kanının hesabını kim verecek? Dileyen dilediğini yapıyor. Sahipsiz mi buldunuz vatanı?

Elbet bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini. Zannetmeyin böyle gider.

Çıkıyorlar biz şu kadarız, biz bu kadarız. Şu kadarı şu, bu kadarı bu. Sayın sayın, atın atın ses çıkaran yok nasıl olsa. Bir de çıkmazlar mı biz şu kadar milyonuz. Herkesin ortaya attığı sayıyı toplayınca Türkiye’nin nüfusu 70 değil 170 milyon zannedersiniz. Desteksiz, mesnetsiz atış. Nasılsa yutan birileri var. Bunlar tehlikeli kıyaslar, yanlış istatistikler. Bir de televizyona çıkan her adam demez mi bizi şu anda 70 milyon izliyor. Milletin işi gücü yok yediden yetmişe seni izliyor. Aman Allah’ım bu kadar da olmaz diyorsunuz. Nasıl bir önyargı, ön kabulse bu? O öyle bir sihirli kutu ki, televizyona çıkan herkes kendini kaybediyor, bütün Türkiye de kendisini izliyor zannediyor. Yahu ayaklarımız ne zaman yere basacak bizim?

“Hoca’nın canı bir gün etlice bir yahni ister...

 Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.

 Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komsuları çıkagelir. Kadın komsularına yahniyi bir güzel ikram eder. Komsular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.

Bütün gün yahni özlemiyle aksamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.

“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”

Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi...

Hoca şaşkın: “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim, o hınzır yedi” diye cevap verir.

Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına söyle çıkışır

Hoca:

“Hatun! Su gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?”   

Bir terazi kurulur. Hesaplar görülür. Şimdi bu milletin hakkı yenmektedir, yenilmiştir. Nerede bu ülkenin evlatları, milletin gerçek mümessilleri? Siz kimin hakkını kime veriyorsunuz? Herkes içindekini kusuyor, millet de susuyor. Nereye kadar? Ne zamana kadar? “Yok mudur kurtaracak baht-ı kara maderini?”

Kime kime ona buna…

Sonra ödül. İşte yıllardan beri ulu orta verilen ödüller özürden çok daha önce ayağa düşen bir kutsalımızdı. Artık değil!...  Hele vara yoğa, olur olmaz her fırsatta dağıtılan o plaketler yok mu? Artık kimileri vitrinlere bile koymaz oldu. Gelişinin anısına, ziyaretinizin anısına, töreninin anısına, katılışınızın anısına ve gidişinizin anısına. “An” da bitmez, anı da…

Türkiye’de ödül hem artık iyice içe kapanık bir hal almıştır. Her grup, her camia, her cemaat, her dernek, her yayın kuruluşu kendi içinden birine verir olmuştur. Ya da sen bana ver, ben sana. Karşılıklı, danışıklı tarz bir şey. Vere vere bitiremedik ödülleri. Şöhret böyle bir şey işte. Balonlar böyle şişiyor ve de öyle patlıyor. Ben de isterim diye ağlayan herkese alın sizin olsun. 

Verilen ödüller verilen ödündür üstelik. Kaz gelecek yere tavuk göndermektir. Tayinler, terfiler, yükselmeler… gider gelir. Bu döngü böyle sürer.

Liyakat mı? O ne ki?

Öteki beriki derken

Siz hiç zengin bir kimsenin aşıklık yaptığını duydunuz mu? Hali vakti yerinde ozan gördünüz mü? İnsanı dert söyletir dert. Yoksulluk çaresizlik dertleri depreştirir, kalpleri inceltir, kalemleri sivriltir. Anlaşılan kimi dertten kendi kendini yer. Kimi de zevkten.