Ömer HİDAYET


Kentsel Dönüşümün ferdi ve toplumsal sorumluluğu


Her doğan ölür, her çocuk yaşlanır, her fani, baki alame  bir şekilde ulaşır.Çünkü eşyanında bir ömrü vardır. Kainatın efendisi, her alanda olduğu gibi bu alanda da kesin hükmü belirler."Kırılan eşyanıza üzülmeyin, zira onlarında bir ömrü vardır" hükmü nebevisi ile adeta bugun bizlere yaşadığımız şehrin ve mekanın yenilenmesi gerekliğininin müjdesini verir.

Uzun zamandır gündemimizi meşgul eden bu çalışmalar nasıl bakalım? Bu çalışmalara ,hangi ahlak ve norm değerlerini zerk etmenin tatlı telaşı içinde olmalıyız?

Kamu hakları, aynı zamanda kamusal alanların ince bir ruh ve esteteik kıymetlerle şekillenmesi ile doğru orantılı değil mi?

Mahalle yenilenecek, sokak değişecek, cadde taşları daha modern ve güncel olacaksa bir bedel ödemeliyiz. Evet alın teri kutsal, bunun daha ötesi, kamunun  genel hakları değil mi?. Cadde ortasında kalmış, bir gece kondunun orayı nasıl çirkinleştridiğini modern şehircilik adına tüm vicdan sahibi yürekler bilir. Kepçenin önüne yatanlar, çatıya çıkıp kendini yakmaya çalışan insanlar, unutmasınlar ki küçük hesap uğruna büyük fotoğrafı kaçıranlardır. Burada asla kimseziz ve savunmasız insanları hepten silerek, hakim gücün yanında olduğumuz sanılmasın. Haklının, emeğin alın teri kurumadan verilmesi ilkesini, vicdanlarına bir mühür gibi kazıyan sorumlu ve erdemli  kişiler olduğumuz unutulmasın.

Şunu ilke olarak çok iyi biliyoruz: Genelin menfati her zaman ferdin menfatinden önde gelir. Hazreti Ömer Efendimiz döneminde, Şam`da bir gayr-i müslim, cami bahçesi içine giren bir parça mülkünün tapusunu Müminlerin Emiri Hazreti Ömer Efendimizin önüne atar. Bu haklılık karşısında,  insanlğı şaşırtan ferman gelir. Cami derhal yıkılacaktır. Bu tavır karşısında iliklerine kadar hak ve adalet duygusu ile sarsılan gayr-i müslim ," Durun der, Ben hakkımdam vazgçiyorum ve müslüman oluyorum diye teslimiyet içine girer.Tarih bu türden olaylara çokça şahittir. Kılıçla fethedemediğiniz gönüllerin, böylesine adil ve şefkat dolu uygulama ile kazanç hanemize yazıldığı görülmüştür.

Bugün yaşadığımız kent, sokak, cadde, evlerimiz bizim inancımızdan,maddi ve manevi değerlemizden izler taşır. Hatta sokak neyse, insanda odur.  Gece olduğunda özerimize bir örtü gibi serilen sema,sıcaktan bunaldığımızda  bizi serinleten rüzgar, balkonumuzu yıldız yıldız aydınlatan gökyüzü, bir anlamda ruhumuzun eşya ve olaylara yansımasını da belirler.  

İnsanlık, kendisini emniyet ve güven içinde yaşamını idame için oluşturduğu yaşam alanlarının sadeliği ve ruhununun tatmin edildiği oranda medeniyet taşyıcı olarak görülebilir. Nohut oda bakla sofa, tabiri şirin ve sevecen yaşam alanlarımızı belirlediği kadar, içinde yaşadığmız mekanların ruh ve mana dinginlliğini ortaya serer. Mekanla, ruh ülfeti oluşturmak, medeniyet inşamızın  aydınlık yolunda ,ayağımızın yere sağlam basması ile olgunlaşır.

    "Şehir ne ise, insan da o diyordu "Sayın Başbakanımız. Şehrin ruhunu koruyalım" diye ısrarla şehir yazarlarına ve akademisyenlerine sesleniyordu.

Darende`mizde ana yol üzerindeki eski belediye evleri, kentsel dömüşümüm ilk adımı olarak kısa bir sürede, günlük hayat akşımızı bozmadan suhuletle yıkldı. Burası için, bir kaç değişik projeden bahsedildi. İlçenin genel kanati ve baskın görüşü, oranın park olarak kalması. Zira ilçenin çehresi ve anayolun gülen yüzü ortaya çıktı.Heyiketeğinin aşırı yapılaşması, buradaki nufus yoğunluğun getirdiği bir park ve gezinme yeri ihtiyacını, kendiğinde ortaya çıkardı.Günün sonunda,  çacuğunun elinden tutup gidilecek bir oyun alanı ve park buraya tarifsiz bir güzellik katar.  Çarşı merkezinden bu yakadaki binalara doğru gelirken, orada soluklanmak,herşeye bedel bir mekan olur. Yaşlılar için dinlenme, yürüyüş parkurları, değişik aktivetilerin yapıldıığı ortamlar olarak ilçeye ayrı bir renk katacağıını şimdiden ilan edebiliriz.

Önce emek, sonra dilek , kentsel dönüşümde her zaman hatırlanması gereken küçük bir öğüt olsun. Unutmayalım ki, yarınlar dedelerimizden bize miras değil, çocuklarımıza bıraktığımzız yüz akı miraslarımızdır. Bu yolda gayret gösteren tüm mahalli ve mülki yetkililerimizin işini kolaylaştırmalıyız.  Bizim vatandaşlar olarak onlara gösterdiğimiz müsamaha ve hoşgörü yollarının her zaman açık olması,  modern kentler kurmanın yollarını açar.

Şu hadis-i nebevi Mimarlık ve şehircilik alanlarında çalışanlara altın değerinde neler söylemez ki "-Kendi damını(çatını) Komşunun damınından yüksek yapma  ki, rüzgarına mani olmayasın.."

Büyük medeniyet inşası, bu kutlu yoldaki narin yürüyüşle , hayal değil, mümkün olacaktır