Es-Seyyid Osman Hulûsi
Efendi Hazretlerinin yakın dostları olan aynı zamanda, ona gönülden bağlanıp,
feyzinden istifade eden büyük ihvanların hatıralarının kaleme alınmasını
emreden Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımız Muhterem H. Hamidettin Ateş Efendi`nin
himmetleriyle, arşiv vesikaları ve resimlerle desteklediği bir yazı dizisine
devam ediyoruz. Hacı Hasan Akyol Efendi`nin "İslâm ve Ahlâk" adlı
eseri basıma hazırlanırken, yayımcı rahmetli Kadir Meral`in ve Hacı Hasan
Efendi`nin evlatlarının talebi üzerine Hulûsi Efendi Hazretleri bu kitaba bir
takdim yazısı lütfetmiş, satırlarında da Hacı Hasan
Akyol Efendi`nin özgeçmişinden ve güzel ahlâkından bahsetmiştir.
Metnin sonuna yazılan şiir de, merhumun vefatından sonra kabri başında kaleme
alınmış dörtlüklerdir. Öncelikle metni birlikte okuyalım:
Es-Seyyid Osman Hulûsi
Efendi`nin kaleminden:
Muhterem Hacı Hasan
(Akyol) Efendi
"Darende`nin
Hacıderviş Mahallesi`nde 1313 Hicrî yılında dünyaya geldi. Müftü Hüseyin
Efendi`nin torunlarından Mehmet Sabit Efendi`nin mahdumudur. Amcası kerimesi
Münevver Hanım`la evli, dördü oğlan ve biri kız olmak üzere beş çocuk
babasıdır. İlk ve rüşdiye tahsilini memleketinde yapmıştır.
Hîn-i sebavetinden beri
ekseri evkatını erbab-ı ilim ve irfanın hizmet ve huzurlarında geçirerek
onların mazhar-ı dâvât-ı hayriyyeleri olmuştu. O canlı bir ahlâk nümûnesiydi.
Tevazu ve vakarıyla herkesin hürmetini celbetmiş, O`nun güzel huyuna hayran
olurlardı. Amelde dâima ihlâs ve samimiyeti ihtiyar eder, şaibe-i riyadan
kaçınırdı.
Birinci Cihan Harbi`nde
askerî görevini İstanbul`da yaptığı sırada Tokat meb`usu Hulefâ-yı
Nakşibendiyyeden Seyyid Mustafa Hâki Efendi Hazretleri`yle mülâkatta bulunmuş,
ilk tasavvufa bağlanmaları O`nun yed-i mürşidânelerine inâbetle başlamış ve
hayli zaman sohbetlerinden feyz-yâb olmak şerefine nâil olmuştu. Hazret`in 1335
Hicrî`de dâr-ı bekaya irtihaliyle hulefâlarından Sivas Meb`usu Hacı Mustafa
Takî Efendi`den sülûkünü ikmâl etmiş, makamı zât-ı bahta ermiş, büht-i hayret
içinde kalmıştı.
Ba`dehû 1340 yılında
Takî Hazretlerinin vefatıyla kaim-makam seccade-i irşadları olan Hacı İsmail
Hakkı İhrâmî Hazretlerinin sohbetlerine devam etmiştir.
1984 Milâdî yılında
Sivas`ta kendi hânelerinde âlem-i cemâle intikal etmiştir. Rahmetullahı
Rahmeten vasia. Kabri mübârekleri Hacı Mustafa Tâkî Hazretleri`nin kabri
civarındadır.
Mütalâa güzarı olan
kendi eserlerinden sevip ve intihap ettiği ve derlediği hakikatleri bir kitap
halinde bir bergüzâr olarak bırakmayı da ihmal etmemişti."
Yukarıda bazı Osmanlıca
terkiplerle belirtilen hususları günümüz Türkçesine aktaracak olursak; Hulûsi
Efendi Hazretleri Hacı Hasan Efendi`nin özellikle bir paragrafta şu
özelliklerinden basyediyor;
"Çocukluk
yıllarından itibaren vaktini, ilim ve irfan ehliyle, büyüklere hizmet ederek
geçirmiştir. Hayır hizmetlere yardımcı olmuştur. Canlı bir ahlâk örneğidir.
Güzel davranışlarıyla herkesin hürmet ettiği bir büyük ihvandır. Amelini ihlas
ve samimiyet üzere yapmış, gösterişten ve şüpheli şeylerden uzak
durmuştur."
Bu âziz insan dopdolu
îmân
Oldu hoş revan bağ-ı
rıdvana.
İsmi Hasan`dı hulk-i
hasendi
Fi`li hasendi halkı
cihana.
Vec-hi nûrunda, hak
huzurunda,
Her umurunda uydu
Kur`an`a.
Gündüzü sâim, gecesi
kâim,
Uydu her dâim, Hükm ü
Yezdân`a.
Üstadı kâmil, etmiş
tekâmül,
Olmuştu dahil, bab-ı
irfâna.
Gelse bir bi-mar, hâlin
istifsar,
Eylerdi timar, hoş
tabibâne.
Fikri sâibdi, Hakk`a
talipdi,
Şevki galipti, feyz-i
Rahmân`a.
Âşık u sâdık, derdine
lâyık,
Kazdılar kabrin kûyi
cânâne.
Hacı Hulûsi Ateş
Es-Seyyid Osman Hulûsi
Ateş Efendi ile Münâsebeti
Hacı Hasan Efendi ve
Hulûsi Efendi Hazretleri`nin, İhramcızâde Hazretleri`nin iki sâdık müridi olmuş
ve pek yakın münasebetler kurmuşlardır.
Es-Seyyid Osman Hulûsi
Efendi (k.s.), Darende`de 1930`lu yıllarda daha on üç on dört yaşında iken H.
Hasan Akyol`un evinde bir sohbete katılır ve sohbet sonunda, zifiri karanlıkta
kendi hanelerine gelmek üzere yola çıkar. Ev sahibi H. Hasan Efendi`nin, sağ
salim evine ulaşmasını merak ettiğinden yirmi, yirmi beş metre mesafe ile
gizlice Hulûsi Efendi Hazretleri`ni takip eder.
Zaviye Mahallesi
girişinde bir mezarlık vardır. H. Hasan Efendi`nin, o mezarlığın yakınına
gelince ne kadar kabir ehli varsa hepsinin ayağa kalkıp Hulûsi Efendi
Hazretleri`ne karşı selama durduklarını, her tarafı bir aydınlığın kapladığını
görür. O anda, edebe aykırı olmasın diye diz çöküp oturur, olan biteni izler.
Hulûsi Efendi Hazretleri de bütün kabirlerinden ayağa kalkanlara, selam verir
yoluna devam eder.
Hulûsi Efendi
Hazretleri, Hacı Hasan Efendi ve ailesinin Sivas`a gidecekleri gün onları yolcu
etmek üzere evlerine gitmiştir. Ancak Hulûsi Efendi gelmeden on beş dakika
kadar önce Hasan Efendi evden ayrılmıştır. Bu durumu öğrenen Hacı Hulûsi Efendi
çok üzülmüş ve Hacı Hasan Efendi`ye yazdığı bir mektupla duygularını ve
üzüntüsünü şöyle dile getirmiştir:
"Rûz-i mufârekatın
sabâhında sizi görüp yolcu etmek kasdıyla varmıştım. On ya on beş dakika
evvelce hareket haberini evvelâ Salih Efendi`den ba`de-mâ da henüz gözlerinde
eşk-i firkat asârı müşâhede edilen hemşîrem Fâtıma`dan almıştım. Gönül kim,
sevmediği yârdan ayrıdır; beraberce sevince birdir, olmasa da mağrîb ü meşrık
ortada."
Hulûsi Efendi
Hazretleri, Hacı Hasan Efendi ve ailesinin hal ve hatırını şu beyitleriyle sual
etmiştir:
Ey gönül firkati çekmiş
sana hayrân görünür
Ey gözüm yaşını dökmüş
sana giryân görünür
Bu kadar hasrete dil
firkate cân katlana mı?
Bu kadar derde düşen
cânanına dermân görünür
Bir nefes dutsa da seyreylese
ey cân çeşmin
Ana bir derdi garib hâli
perişân görünür
Hâtıra geldiği dem Sâbit
ü Nâci Hâkî
Fâtıma ile Emîn gonca
Şinâsân görünür
Bu mısralarında Hulûsi
Efendi onun halini görüldüğü gibi çok veciz bir şekilde ifade etmiştir. Ayrıca
evlatlarının ismini şiir içerisinde dile getirmiştir. Biri Sivas, diğeri
Darende`de yaşayan bu iki zatın birbirlerine karşı nasıl derinden bir gönül hasreti
çektiklerini de bu mısralardan anlamaktayız.
Bu mektubunda Hulûsi
Efendi, Hacı Hasan Efendi`nin istikâmet, hasret ve sabır ehli olduğunu şöyle
dile getirmektedir:
Hem râhları olmadı
gamdan özge
Âgâhları olmadı gamdan
özge
Yoldaşları bu yolda
tevekkül oldu
Her işleri aşka tevessül
oldu
Tefvîz kılup umûr-ı
Hakk`a
Bend oldular huzûr-ı
Hakk`a
Hulûsi Efendi
Hazretleri, yukarıda zikredilen beyitlerinde Hacı Hasan Efendi`nin bir ahlak ve
edeb timsali, bir gönül ve istikâmet eri olması gibi özelliklerine dikkat çekmektedir:
İhramcızade
Hazretleri`nin vefatından sonra Hacı Hasan Efendi`nin Hulûsi Efendi`ye biat
ettiği anlaşılmaktadır. Hacı Hasan Efendi`nin elde bulunan biat kartı bu durumu
ispat edecek durumdadır.
Maneviyat sahibi olan
Hacı Hasan Akyol kendisine zaman zaman soranlara, "Darende`ye Seyyid`e
gidin gardaşım, manevî emanet ondadır." buyurmuştur. Yine kendi
kartvizitinin arkasına yazmış olduğu ibâreyi göndererek teslimiyetini ifade
etmiş ve intisabını açıkça beyan etmiştir. Hacı Hasan Akyol Efendi`nin kendi el
yazısıyla Osmanlıca olarak, Osman Hulûsi Efendi`ye gönderdiği yazının metni
şöyledir:
Es-Seyyid Hacı Hulûsi
Efendi kardaşıma,
Edeb, şeref, ilim,
irfan, vefa ve kemâlda zamanın kamilisin, bu bîçâre nâtuvâneye lutfedin. İhsan
sizin âdetinizdir. Erbâb-ı ihsân olduğunuza ilelebed îtikâd ettim.
10 Muharrem`ül-Haram h.
1399/m. 1978)
Hacı Hasan (Akyol)
"Hacı Hasan Efendi,
Hulûsi Efendi`nin damadı Kâmil Akgül`e şöyle demiştir: Sıddık-ı azam Hz. Ebû
Bekir Hz. Peygamber (s.a.v)`e nasıl beyat ettiyse ben de Seyyid`e (Hulûsi
Efendi`ye) öyle biat ettim."
Yaşlı ihvan ağabeylerden
ve yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla o, bazı kimselerde olduğu gibi, bir
şeyhlik iddiasında bulunmamış, bir makam sahibi olmayı değil, hizmet, istikâmet
ve gönül adamı olmayı tercih etmiştir. Bir başka ifadeyle, bağlısı bulunduğu
tekkenin ve irfan ocağının samimi bağlısı ve mütevâzî bir müridi olarak
yaşamıştır. Gösterişten âzade yaşamayı tercihe ve istikâmete şâyân bulmuştur.
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi`ye bağlı bir ârif, âbid ve mürid iken,
onun vefatından sonra Es-Seyyid Hulûsi Efendi`ye biat etmiş ve bağlılığını
bildirmiştir.
Hacı Hasan Efendi de her
fırsatta Hulûsi Efendi`nin ilim, edeb, irfan eri olduğunu dile getirmiştir.
Kurtbağı Camii
Darende Kurtbağı
Camii, çok eskimiş bir halde iken Hacı Hasan Akyol Efendi`nin maddî
katkılarıyla ve kendi yüksek alakasıyla 1956`da yeniden yaptırılır. Camii bir
yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak 1957`de hizmete açılır. Camiin bu
tarihteki kitâbesi de Hulûsi Efendi Hazretleri tarafından hazırlanır. Camiinin
kitâbesinde şu ibareler kayıtlıdır:
Gönül birliğiyle ashâb-ı
huzûr
Yapdı bu camii, nûr alâ
nûr
Sene 1377 hicrî
(1957)"
Yeniden yaptırılan
camiin minaresi de dört yıl sonra 1961`de tamamlanır. Yine minarenin kitâbesi
de Hulûsi Efendi tarafından yazılır. Kitâbenin kaydı şöyledir:
Lutf-i kereminle pâyidâr
et
Bu minâreyi İlâhî
Olsun târîhi remzen gufrân
Devr eyledikçe sâl u
mâhı
Hicrî sene 1381 (1961)
Camiinin müştemilatına
su getirilmesi hususunda da, Hulûsi Efendi Hazretleri bizzat ilgilenmiştir.
Köprügözü mevkiinde vadi içerisinde bulunan sıcak kaynak suyu, Hulûsi Efendi
hazretlerinin tarifi, ustaların özel gayretleriyle, borularla cami müştemilatına
akıtılmıştır. Bu husus önceleri bir mühendise danışılmış fakat mühendis
ölçümler neticesinde normal bir şekilde suyun bu seviyeye yükselip akmayacağını
belirtmiştir. Ancak Hulûsi Efendi Hazretleri`nin ustalara teknik bir önerisi ve
himmetleriyle, önce suyun çıkış noktasında yapılan muhkem ve geniş bir hazne
ile su yükseltilmiş, oradan da borular vasıtasıyla camiye ulaştı-rılmıştır. Hem
camiinin yapımı hem de suyun getirilmesi işleriyle meşgul olan Es-Seyyid Osman
Hulûsi Efendi Hazretleri`ne Hacı Hasan Efendi`nin yazdığı konuyla ilgili bir
mektupla yazımızı tamamlayalım:
"Çok muhterem
Efendim Kardaşım
Malumu fazilet Cami-i
Şerifin dâhili ve etrafı Diyanet ve Müftülüğe aittir. Müftü Efendi doğru ve Kaymakamlığa
resmen müracaat eder, Kaymakamlık da Belediye`ye bildirir. Kaymakam ve Belediye
heyeti resmen keşf ederler. Ücretler Cami-i Şerif`e aittir. Komşuların dava
ettikleri yol, hakikaten komşulara ait ise, biz sarf-ı nazar etmemiz lazım.
Fakat öyle değil aşağıda ammenin yolu vardır.
Hakikat açıklanır, o
zaman bizim inşaatımıza kimsenin müdahale etmeye hakkı kalmaz. Resmî kanaldan
gitmemiz lazım. Yok, cebren kaba yollarla müdahale edilirse devletin kuvveti ve
emniyeti vardır. Emniyet vasıtasıyla hallolunur. Su inşaatına başlanırsa iyi
olur, vakit daralıyor.
Çok selam ve arz-ı
ihtiram eylerim Efendim. Cümleye hürmetler.