H.
Hamidettin Ateş Efendi bir grup arkadaşla hac vazifesini ifa etmek üzere 28
Eylül / 12 Ekim tarihleri arsında Hicaz?a gittiler. Allah?ın lütfuyla Hacc-ı
Ekber yaptılar. ?Hac meşakkattir.?
hadisi şerif esrarınca bu yolcuğun başlangıç ve bitimin de biraz meşakkat
çekilmiş, bazı zorluklar yaşanmış. Ancak ibadet duygusuyla sabır gösterip,
zorluklara Allah rızası için tahammül göstermişler. Tabii Mekke ve Medine?de
çok güzel hatıralar yaşamışlar?
Altınoluğun
Karşısında
Bir
arkadaşımız anlatıyor:
Bu yıl hac
farizamızı yerine getirmek için Diyanet?ten kuramız çıktı. Biz hazırlıkları
tamamlayıp, artık Darende?ye akrabalarımızı ziyarete gitmiştik ki, bu arada H.
Hamidettin Ateş Efendi Hazretleri ile Ayşe Valide?mizin (Artık Hacı Ayşe
Valide?miz oldular) de bu yıl hacca
geleceklerin öğrendik. Çok sevindik. Mekke?de ve Medine?de otellerimiz ve
şirketlerimiz ayrı olmasına rağmen Cenab-ı Allah?a şükürler olsun ki
zamanımızın çoğunu birlikte geçirdik. Beraber tavaf yaptık, Arafat?ta buluştuk,
sohbet ettik, kutlu ziyareti sevdiğimiz büyüklerimizle birlikte yaptık.
Bir gün gece geç
vakitlerde Kâbe-i Şerif?i eşimle birlikte tavaf ediyorduk. Malum olduğu üzere
hac zamanı ortam çok kalabalıktır. Milyonlarca Müslüman aynı mekânda tavaf
etmektedirler. Bir ara Altınoluk?un karşısında belli bir mekânın sanki
ayrılmışçasına boş olduğunu gördük. Hulûsi Efendi Hazretleri ve Hamidettin
Efendi Hazretleri hac ve umre ziyaretlerinde genellikle namaz vakitlerini
beklerken Altınoluk?un karşısında otururlardı. Hemen telefonla Efendi Hazretlerinin
yanındaki arkadaşımızı arayıp, durumu bildirdik, ?Mümkün olsa da Efendi
Hazretleri bu arada gelip Altınoluk?un karşısındaki boş mekânda otursalar.
Belki arayıp, görüşmek isteyen, buluşmayı arzu eden arkadaşlar vardır. Hem
orada otururuz, hem de dostlarla buluşuruz.? dedik. Efendi Hazretlere kabul
etmiş. Biz bir yandan burada beklemeye başladık. Hamidettin Ateş Efendi ve
birkaç arkadaş ile birlikte geldiler, çay getirmişler. Oturduk birkaç bardak
çay içtiler. Bu arada Türkiye?nin çeşitli illerinden gelmiş, Hamidettin
Efendi?yi görmeyi arzu eden birçok arkadaşla görüştüler. O sohbet esnasında
şöyle buyurdular: ?İnsan eşref-i mahlûktur, saygıya layık değerli bir
varlıktır. Müslümanların saygı kurallarını öğrenmelerinde, tasavvufî edeplerin
hayata kattığı çok büyük etkiler, tecrübeler vardır. Bir hac ziyaretinde
Altınoluk?un karşısında oturulurken,
arkadaşlar Hulûsi Efendi?nin etrafında halkalanırlar. Bazı
arkadaşlar Efendi Hazretleri?ne müteveccihen oturdukları için, Kâbe?ye
arka dönmüş olurlar. Bu durumu gören bir zat arkadaşlara: ?Kâbe?ye arka
dönülmez.? der. Adam gider. Hulûsi Efendi Hazretleri; ?Âdem?e arka dönmeyin de
nereye dönerseniz dönün.? diye buyururlar.
Mediniyet
Yurdu Medine?de
H.
Hamidettin Ateş Efendi Anlatıyor:
?Medine-i
Münevvere, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)?ın emniyet yurdu, İslâm?ın medeniyet
merkezidir. Mekke?den hicret ettiği, ashab-ı kiramın kalbine kardeşlik
tohumlarını ektiği, kardeşlik medeniyetini inşa ettiği kutlu beldedir.
Peygamber Efendimiz
(s.a.v.):
?Benim mescidimde
kılınan bir namaz, başka mescitlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir.
Ancak Mescid-i Haram müstesna. Mescid-i Haram?da kılınan bir namaz, başkasında
kılınan namazdan yüz bin defa daha faziletlidir.? buyurmuşlardır.
?Benim evimle minberim arasındaki yer, cennet
bahçelerinden bir bahçedir.? hadis-i şerifi de Peygamber Efendimiz?in mübarek
mescidinin önemini ifade etmektedir. Yani hac niyetiyle kutsal topraklara giden
her hacımız Mekke?deki vazifeleri bittikten sonra mutlaka Medine-i Münevvere?yi
de ziyaret etmelidir.
Maalesef bazı Türk
hacılarımızın da Mekke-i Mükereme?deki vazifelerini yaptıktan sonra, Medine?ye
uğramadan; işim var, ticaretim var,
meşguliyetim var gibi ucuz bahanelerle alelacele döndüklerini Sevgili Peygamberimiz?in
ziyaretine gitmediklerini görünce çok üzüldüm.
Peygamber
Efendimiz?in medfun bulunması hasebiyle, inananların gönlünde ve gözünde
Medine-i Münevvere?nin, ayrı bir değeri, tarifsiz bir yüceliği vardır. Âdeta
dünyanın gözbebeğidir.
Hulûsi Efendi
Hazretleri, hayatları boyunca hac ve umreye fırsat buldukça gitmiştir.
Medine?de Mescid-i Nebi?de bulunurken tavır ve davranışlarına ayrı bir dikkat
etmiş ve edebe muhâlif en küçük bir harekette dahi bulunmamıştır. Devamlı
namaz, zikir ve selavat-ı şerife ile meşgul olmuşlardır. Şöyle bir hatıra
nakledilir:
1987 yılında hac
ziyaretinde, Hulûsi Efendi Hazretleri Medine-i Münevvere?ye gelirler. İhvanlarla beraber Mescid-i Nebevi?ye,
Sıddık Kapısı?ndan girerler. Hulûsi Efendi Hazretleri: ?Mescitten içeri
girelim.? diye buyurur. Yanındakiler şaşırır; ?Mescide girdik, galiba yanlış
anladık.? derler. Mescidin ortalarına gelinir, Hulûsi Efendi bir sütunun
dibinde durur, ?Buraya oturalım.? diye buyurur. Oturduktan sonra: ?Bakınız bu
gerdanlıklı sütunlarda ?Hududu Peygamberî? yazıyor. Bu sütunlar Peygamber
Efendimiz (s.a.v.)?in zamanında yapılan mescidin sınırlarını
gösteriyor. Buradan sonrası, sonradan ilave edildi.? diye buyururlar.
O zaman anlaşılır ki, mescitten içeri girelim dediğinin hikmeti buymuş. Bir
müddet oturduktan sonra, Efendi Hazretleri cebinden tesbihini çıkarır: ?Biraz
da salavat-ı şerifeye devam edelim.? diye buyururlar.
Biz de Mescid-i
Nebevi?ye girdiğimizde Hulûsi Efendi Hazretlerinin işaret ettiği sınırı aşmayan
bir yerde kendilerinin oturduğu yerde oturmayı tercih ediyoruz.
Peygamberimiz?i
Ziyaret
Hac veya umre için,
bu mukaddes beldelere gelen mü?minler, Medine-i Münevvere?de ibadetin zevkini
ayrı bir hazla tadarlar. Rasûlullah Efendimiz?in
Kabr-i Şerifi?ni ziyaret ederler.
Peygamberimiz?den
şu hadisler rivayet edilmiştir: "Kabrimi ziyaret edene şefaatim hak
(nasip) olur." "Kim beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda
ziyaret etmiş gibidir." "Kim hac yapar da, beni ziyaret etmezse bana
katı davranmış olur."
İşte az önce
söylediğim alelacele yurtlarına dönen, dünyalık peşine koşan, Mekke?den
ayrılıp, Medine?ye uğramayanlar elbette ki katı kalpli insanlardır. Nasipsiz
insanlardır.
Yine Rasûlullah
Efendimiz bir hadisi şeriflerinde: "Kim bana selam verirse, Allah beni
diriltir. Ben de onun selamına karşılık veririm." buyurmuşlardır.
Peygamberimiz ve O?nun yanında dünyadayken bulundukları gibi ahiretteyken de
yanında bulunan, Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve
Hz. Ömer (r.a.) Efendilerimizi ziyaret etmek, mutlulukların en ulvisidir.
Biz yıllardır
Medine?nin bereketini, çok gördük. Çok güzel insanlarla tanıştık. 1990?lı
yıllarda umre ziyaretinde güzel ezan okuyan müezzinleri merak eder, tanışmak
isterdik. Zamanla Allah lütfetti dostlarımız vesilesiyle tanıştık, evlerine
misafir olduk, sohbetlerde bulunduk. Dedeleri Buhara?dan Medine?ye göç etmiş,
onun için Türkleri çok seviyorlar. Bizleri bağırlarına bastılar. Özellikle
Abdulaziz Buhari ve Üsam Buhari ile dostluğumuz her umreye gidişimizde pekişti.
Hatıra olsun diye isimleri tuğra şeklinde yazdırıp hediye etmiştik. Bir
ziyaretimizde evinin kapısının üzerine astığını gördük. Arkadaşlardan biri
niçin böyle yaptığını sorunca Üsam Buhari: ?Seyyid Hamidettin Efendi?nin
hediyesi bize bereket getirsin, kapımız, evimiz bereketlensin diye böyle yaptık
diye cevap vermişti.?
Bu yıl da bir
vesileyle Medine milletvekili olan bir zat ile tanıştık. Çok alaka gösterdi.
Hatta bizi Medine Müftüsü?yle tanıştırmak için, Mescid-i Nebevi?nin kıble
cihetinde bulunan mihrabın hemen arkasında yer alan özel bölmeye götürerek,
aynı zamanda idarecilik görevleri de bulunan Medine Müftüsü ile tanıştık.
Medine?de çok güzel günlerimiz geçti.
Peygamberimiz ?Hac
meşakkattir.? buyurmuş ya, biz de baştan meşakkate talip olmuştuk. Onun için
Medine?den Türkiye?ye dönüş yolculuğumuz da biraz meşakkatli geçti. Havaalanına
geldik, uçuş hazırlıkları yapıldı, pasaportlar damgalandı, valizler teslim
alandı, artık her şey hazır derken, bir anons yapıldı: ?Filan sefer sayılı
Türkiye?ye gidecek uçak seferi iptal edilmiştir.? Arkadaşlar araştırmalar
yaptılar, ne zaman yeni seferin olacağı da belli değil. Bu arada aynı kafilede
bulanan Türk hacılar biraz seslerini yükselttiler. Biz sükûnetli Peygamber
Efendimiz?in birkaç saat daha misafiri olarak kalacağımız saatleri havaalanının
bir köşesinde çay içip, sohbet ederek geçirmeye çalıştık. Bu arada yine bizim
arkadaşlarımızdan Türkiye?yle irtibata geçilerek ulusal basın nezdinde ve
bakanlıklar nezdinde girişimler yapıldı.
Bir müddet sonra Türkiye?nin vatandaşlarına sahip çıkması ve gerekeni
yapması neticesinde, Medine Emir yardımcısı ve bazı yetkililer gelerek bütün
Türk hacıları ziyaret edip, meseleyi bir an önce çözeceklerini söylediler.
Yaklaşık 12 saat bekleyişten sonra uçağa binebildik. Böyle de bir meşakkatle
karşılaştık. Ama Hulûsi Efendi Hazretleri ne buyurmuş:
Eğer
bülbül isen et hâra minnet
Gücenüp
hâra gülzardan geçilmez
Biz gül yüzlü Peygamberimiz?in hatırı için her şeye katlanılması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca orada geçirdiğimiz saatler arkadaşlarımıza ağır gelse de, belki de bir lütuf bir ihsandı. Sonuçta Medine?deydik, Peygamberimiz?in misafiriydik. Ev sahibi müsaade etmeyince, misafir hareket edemezdi.?