Musa Tektaş


Sürmeli Duran Bak Anlatıyor Güzel Hatıralar


Güzel Hatıralar

 

A. Ulupınar Kasabasından "Sürmeli" adıyla bilinen Duran Bak ağabeyimizle zamana zaman görüşür hatıralarını dinlerdik. ... 1930 doğumlu olan,  yaklaşık kırk yıl esansçılık yapan bu ağabeyimiz,  güzel kokuların zevkli bir kullanıcısı idi. Ömrünün büyük bir kısmını seyyar ticaretle ve A.Ulupınar kasabasında kayısıcılık yaparak geçirmişti.  Henüz yedi yaşındayken seyyar esansçılık yapan, ustasının yanında çömez (çırak) olarak, memleket memleket dolaşır.  1939 Erzincan depreminde Erzincan`da yaşadığı acıları kendinden dinlemiştik. Bu felakette arkadaşlarından ikisinin enkaz altında kalarak vefat ettiğini gözleri nemli olarak anlatmıştı... Çok güzel sesi ve gazel okumasıyla da bilinen Sürmeli Duran Bak,  herkesin tren yolculuğuna mecbur olduğu yıllarda askere giderken, Malatyalı Türkücü Fahri Kayahan`la karşılaşır.  Onun türkülerini kendisine okurken Kayahan`ın gıpta ile kendisini dinlediğini, bu görüşmede kendisine birde esans hediye ettiğini anlatmıştı... Hatta 1950`li yıllarda TRT radyosunda Muzaffer Sarısözen`in programında Darende Türküleri bile söylemiş... 1960 Yılında Sivas`ta İhramıcade İsmail Hakkı Hazretleriyle tanışır, sohbetlerin katılır.  Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerinin ilahilerini her fırsatta okuyup, seslendiren, arkadaşlar arasında bu maharetiyle tanının bir ağabeyimizdi. 30.08. 2014 Cumartesi günü Hakkın rahmetine kavuştu. A. Ulupınar Kabristanlığına defnedildi. Allah rahmet eylesin. Kendinden dinlediğimiz hatıralar ve kulaklarımızda çınlayan güzel sesi hatıraları olarak kaldı?

 

 

Sürmeli`den Dinliyoruz:     

Esans konusunda benim en tecrübeli, meraklı hatta diyebilirim ki; dünyanın en zevkli kullanıcısı ve esans koleksiyoncusu olarak tanıdığım örnek şahsiyet Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)`dir.  Bir çok kez şahsi kütüphanesinde bulunan esansları ve kristal şişeleri bizlere de gösterirdi. Şimdiki esansların kokusu çabuk gidiyor. Ama eskiden çok kalıcı esanslar vardı. Zannediyorum bunun sebebi, eskiden Avrupa menşeli olan esanslar kozmetik sanayiinde bu kadar tüketilmediği için birkaç yıl bekleyebiliyordu. Esansın birkaç yıl beklemesi damıtılması ve kokusunun devamlılığı açısından mühimdir.

Dükkânım Fedâ Olsun

Bir defasında Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi bana, ARPEJ marka bir esans sordu. Bende Sivas`ta attariye dükkanı olan arkadaşıma söyledim. O arkadaşım; "Yıllardır vitrinde duran bir esansım var, onu şimdiye kadar çok isteyen oldu ama kimseye vermedim. Ancak bunu arzu eden Hulûsi Efendi ise, değil esanslar, dükkanım bile fedâ olsun" diyerek, o esans tüpünü güzel bir ambalaja sararak benim vasıtam ile Efendi hazretlerine gönderdi. Esansı Hulûsi Efendi`ye takdim ettim çok memnun oldular, kütüphaneye koydular.

 

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi`nin gazel ve koşma türündeki ilahilerini çeşitli sohbet meclislerinde okurdum. Bir defa Sivas`a İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi`nin (k.s) ziyaretine gitmiştim. Hulûsi Efendi`nin ilahilerini okutturdu, çok memnun oldu.  Ne iş yaptığımı sordular. Yanımdaki arkadaşlar da seyyar esans satıcılığı yaptığımı söylediler. İhramcızâde İsmail Efendi; "Oğlum, bazı insanların rızkını Allah ayağına getirir. Sen Hulûsi Efendi oğlumuzun ilahilerini güzel okuyorsun. Uzak yerlere gitme, buralarda esansını sat, Allah bereketini verir, akşamları da bizim sohbetlerimizde ilahi okursun" buyurdular.  Bundan sonra ekseriyetle Sivas-Erzincan Tren hattında gidip gelirdim. Bu sırada esansımı satardım. Akşamları da genellikle İhramcızâde Efendimizin sohbetlerine katılırdım.

 

Yolumuz Gönül Zaviyesine Çevrildi

Bazen Ankara`da ağabeyim Mehmet Bak ve Köylümüz Mekseline Korkut`un ortak esans ve kitap satış deposu olduğundan Ankara`ya mal almaya giderdim. Bu esnada da hem giderken yol boyunca trende, hem de birkaç gün kalırsam Ankara`da yine esans satardım.

 

Bir defasında Ankara`da Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin Camii bahçesinde elimde cevizden yapılmış cemakânım ile satış yapıyordum. Yanıma bir Albay rütbeli asker yaklaştı. Bir şişe esans aldı. Bana hitaben; "Allah`ını seversen doğru söyle, Sende Sivas`lı İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi`nin alâmetini görüyorum, o büyük zatı tanıyor musun, hislerimde yanılmıyorum değil mi?" dedi. Önce biraz çekindim, cevap vermedim. Israr edince; "Büyükler kabul ederse kapılarının bendesiyiz" dedim. Albay çok memnun oldu bana sarıldı. Sonra şöyle dedi; "Allah`a yemin ederim, bin kişinin içerisinde bile olsa, İhramcızâdeye müntesip olan kişileri yüzlerinden tanırım" dedi. Ben de çok memnun oldum. Huzurunda bulunduğumuz yüce zatın kıymetini anlayanların onu nasıl sevip, muhabbet beslediklerine şahid oldum;  "Bu yüce zatları bize tanıttırdığı için Mevla`ya yüzbinlerce şükürler olsun, yolumuzu türkücülerin, radyo evlerinin semtinden gönül zaviyesine çevirdin Allah`ım." dedim.

 

"İhvanımızdan Sürmeli Bir Eline Karpuz, Bir Eline de Kavun Almış"

Sürmeliden nakil bir hatıra daha anlatalım:

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, Darende Belediye Başkanı Selahattin Çomoğlu ve üçüncü bir arkadaşla Adana tarafından Darende`ye otomobille yolculuk yapmaktadırlar. Elbistan`la Darende arısında Belediye Başkanı "Efendim hava çok sıcak bunaldık, bir çeşme başında mola versek de biraz su içip serinlesek nasıl olur?" diye sorar. Hulûsi Efendi (k.s.)`de; "Merak etme Selahattin Bey, ileride A. Ulupınar`da dururuz. İhvanımızdan Sürmeli bir eline karpuz, bir eline de kavun almış evine doğru gidiyor. Onları keser ikram eder." buyurur. Bu sözü duyan üçüncü kişi: "Efendim 20 km öteyi mi görüyorsunuz?" diye latife yapar. A. Ulupınar`a gelince yolun kenarında yürüdüğüm bir halde iken, bir elimde karpuz bir elimde da kavun vardı. Eve iyice yaklaşmıştım. Aniden yanımda bir araba durdu.  Belediye Başkanı hayretler içerisinde kaldı. Beni de arabaya alırlar. Hazret, "Oğul bunlar bizim evliya olduğumuza inanırlar ama, bir bu dünyadan gittikten sonra inanırlar" buyurdu.  Hulûsi Efendi Hazretlerini evimize davet ettim, karpuz ve kavunu kesip ikram ettim. Sonra yayındakilerin anlattıklarından, Hulûsi Efendi Hazretlerinin kelamının da böylece yerini bulduğun anlamış oldum?

"İstanbul`a Git, Tedavini Yaptır."

Bu arada bir hatıra da H. Hamidettin Ateş Efendi ile ilgili nekledelim. Yıllardır kalın dereceli gözlük kullanıyordum. Yaşlılıktan son yıllarda bir de gözlerine katarakt inmişti. Malatya`daki en iyi göz doktoruna gittim. Doktor böyle idare etmem gerektiğini, tedavi olamayacağını söyledi. O gece rüyamda H. Hamidettin Ateş Efendi hazretlerini gördüm. Efendi Hazretleri mübarek elleriyle gözlerimi sığatlıyor, geçmiş olsun, inşallah şifa bulursun diyordu. Sabah erkenden Devlethaneye geldim. Gördüğü rüyayı anlattım. H. Hamidettin Efendi Hazretleri "İnşallah gözlerin eskisinden daha iyi görürü İstanbul`a git, tedavini yaptır." buyurdu. İstanbul`a vardım, meşhur bir göz doktorun hastanesine gittim. Orada doktor nereli olduğumu sordu. Ben de Darendeliyim dedim. Bunun üzerine doktor, Hulusi Efendi Hazretlerini, Hamidettin Efendi Hazretlerini tanır mısın deyince gözyaşları içerisinde kaldım. Beni İstanbul`a gönderen, himmet buyuran Efendi Hazretleridir dedim. Doktor çok alakadar oldu  ihtimamla ameliyat etti. Gözlerim şifaya kavuştu elhamdülillah?