M. Nazmi Değirmenci


Ne güzel bir öğretici, ne güzel bir örnek


 14 Haziran Osman Hulusi efendinin dünyaya teşriflerinin 100. yılı.  Darende deki anma etkinliklerindeydim. Rabbim nasip etti yine çağrıldım,  yine güzellikler içinde gül kokusu yayan insanların arasındayım. Binlerce gönül ehli var, tekerlekli sandalyede gelenlerden, annesinin kucağında olanlara kadar, doğudan batıya, kuzeyden güneye yaşlı, genç, bayan, erkek yürekleri kıpır, kıpır coşkulu ve duygulu. Onları seyrettim onlara imrendim, onları anlaya bilmek, onların baktığı yerden bakabilmek bir ayrıcalık,  ne mutlu onlara, seçilmiş, eğitilmiş, ehli gönül olmuşlar, âleme gönül almaya gelmişler, alış verişleri hep gönül, hep gönül.  Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kendilerine hep sormuşlar kaç gönül?e girdin? Kısa ve öz yar?a ulaşma yolunu bulmuşlar, bilmişler, onlara bir öğreten olmuş, ne güzel bir öğretici, ne güzel bir örnek.

 Bir an o iklimin içinde olmak istiyorsun, yani heyecanla coşkuyla muhabbetle bir şeyleri arayan bulan, alan,  sevinenler gibi. Ama sözle olmuyor, yine başlıyorsun ölçmeye tartmaya akıl yine önde, oysa bu muhabbet emekle, gayretle inanmayla itikadı çizgide varlığından boşalmayla,  aklı suya atmakla oluyor, yine dışarıda kalıyorsun, bu pazar aşk pazarı, akıl burada geçmiyor. Şeyh hamidi veli somuncu babanın  ?Biz o uşşağı serbabız. Akıl rüşt bize yar olmaz? dediği akıl bu pazarda geçmiyor, akıl hırkasıyla bu pazara giremiyorsun.

            O gün binlerce kişi, aynı zamanda aynı mekânlarda olmalarına rağmen ne yüksek bir ses ne kargaşa ne kızgınlık, herkes birbirine iltifat etme yarışında. Bir buluşma bir bayram dostların selamlaştığı ikramlaştığı bir sukut ortamı. Herkes gideceği yolu yeri biliyormuş gibi, bu durum toplumsal yaşamda o kadar önemli ki bu kadar düzen nasıl olur. Bu kadar uyum nasıl sağlanır, bunun hikmeti nedir, düşünülmeli, sırrı esrar ı aranmalı oda kişinin kabiliyetine kalmış. Vermez ise mabut, neylesin sultan Mahmut. Somuncu baba külliyesindeki programda mısırdan gelen hafız kuran ziyafeti sunuyor, hatim duaları yapılıyordu, Osman Hulusi efendi divanından okunan merhaba hoş geldiniz yaraniler merhaba mısraları gelen misafirleri Hulusi efendinin gönül ikliminde kucaklar gibiydi.             

                     Öğlen sonunda bir başka güzelliği yaşadık. Yöresel ürünler hayır çarsısındaydım. İsmi o kadar, manalı ki defaten okudum. Artık aklıma yazmam,  konuşma dilimi alıştırmam gerekiyordu bizim olan ve etkinliğin özünü anlatan bu güzel kelimelere hayır çarşısına. Kökeni Fransızca olan, ve küçük kentlerde bayram ya da panayır günlerinde yapılan, eğlenceli toplantı manasına gelen, kermes sözcüğü, dilimize nasıl girmiş, hayırla nasıl bağdaşmış çözemedim .Biz  hayrı anlatacak, hayra çağıracak kelimesi bulunmayan,  dil fukarası mıyız. Vakıf medeniyetini kuran ecdadımızın kullandığı dilimizde bu amacı anlatan aslına uygun nice zarif kelimemiz var. İşte bunlardan birisini, Darende Hulusi efendi vakfı ne güzel kullanmış, yöresel ürünler hayır çarşısı hayırlı olsun demek düştü bize. Çarşıyı baştan aşağı gezdim olanı değil olmayanı sorun. Fındığından incirinden zeytininden kaysısından, arısından balından baklavasından böreğinden acı biberli ciğer kebabından, dondurmasından, neler, neler ama bir il vardı ki Erzurum mavera-ün nehirdeki ehli irfan meclislerinde gönüllere hizmet etmiş sohbetlerde kullanılmış asırlık semaverleri getirmişlerdi. Büyük bir vefa örneğiydi. Her semavere bir Allah dostunun isim verilmiş, her semavere bir hatıra yazılıyordu, kıymet biçilemedi, açık artırmalarla dost meclislerine gönderildiler. O gün o er meydanında varlığından boşalmak için yüklerini atabilme fırsatını iyi kullananlar vardı ne mutlu onlara.          

                Nakıslığımızın nasipsizliğimizin arkasına sığındığımız bir kişisel fetvamız vardır. Benimde olsun bende yaparım bende veririm. Ama Hak rızası için vermenin miktar yokki vermenin azı çoğu olmazki. Az olan azından verir, çok olan çoğundan verir, azını veremeyenler çoğunu nasıl verecektik veya şöyle daha doğru olacak, azdan vaz geçemeyenler çoktan nasıl vaz geçer. Onun için yaradan dan  çömerlik istemeliyiz. O gün bayram günüydü kapılar açılmış, gönüller ferahlamış aşk pazarından alan, alana. Aklıyla orda olanlar hariç onlar, kenarda köşede hayretler içinde benim gibi baka kalmışlardı.

Aşk la orda olanlardan biride sevgili Ahmet Demir kardeşimdi. Birgül okullarında Bir Gül yetiştirmek için öğretmenlik yapan bir güzel insandı, muhabbet ehli gönül dostumuzdu. Dost sohbetinde rahmete intikal etti, yolun açık olsun, Rabbim rahmetini esirgemesin, seni sevdiklerinle beraber eylesin sevgili kardeşim.