M. Nazmi Değirmenci


Kelebek mezarı


Temmuz aynının ilk haftası yine Darende’deyim, armasında gül ve kalp bulunan Zaviye’nin girişindeki Darende Eğitim Kurumları’na (DEK) gittim.

Yaz tatili olmasına rağmen okulda bir hareketlilik vardı. Ücretsiz yaz okulu açılmış, kurslar düzenlenmiş. Yoğun bir faaliyet var. El becerisi, ebru, resim okuma Kur’an-ı Kerim, vs çeşitli sosyal etkinlikler, iletişim egzersizi yapılmaktaydı. Rengarenk giyinmiş öğrenciler bahçede, koridorda, sınıfta. İç mekândaki ön girişte öğretmenler bir sergi hazırlığındalar. Gülen yüzleri ile karşıladılar beni. Önlerindeki sehpalara konmuş onlarca ebru çalışması vardı, zorlandıkları belliydi. Sergi için en güzellerini seçmeye çalışıyorlardı ama unuttukları bir şey vardı ki onlar öğretmendi, onlar için öğrencilerinin yaptığı her çalışma güzeldi, seçilemezdi. Usanmadan büyük bir zevk içinde hayran hayran baktım, 7-11 yaş aralığındaki çocukların o saf tertemiz duygularını yansıttığı ebrulara. Seçtiğim on ebru vardı ki evimin en güzel yerine asabilirdim. Umarım velileri veya okul idaresi bunları değerlendirmiştir. Ali Bey yanındaki iki genç öğretmen arkadaşıyla sanki mesleğe yeni başlamış gibiydi. Heyecanı, isteği hiç azalmamıştı, genç öğretmenlerin idealistliği belki de rehberlerinden geliyordu.

Yaz okulu etkinlik fotoğraflarını da gösterdiler. Bir fotoğraf vardı ki her şeyin özü özetiydi. Geldiğime gezdiğime değmişti bu fotoğraf. Bayan öğretmen arkadaşıma sordum bu nedir. “Kelebek mezarı dedi. Adını çocuklar koymuşlar. Öğrencilerin de içinde olduğu ölümsüzleşen birkaç fotoğraf karesinde, üzeri gül yapraklarıyla örtülmüş bir kelebek mezarı. Çocuklar bir ölmüş kelebek bulurlar. Ona toprak yerine gülerle örtülü bir mezar yaparlar. İçlerindeki sevgi merhamet o kadar büyüktür ki onu güllerle buluştururlar. Ve öğretmenlerine anlatırlar, gösterirler. Onlar için önemlidir kelebekte, gülde, mezarda. Bu gül yapraklarından oluşan kelebek mezarı fotoğraf karelerine girer ve sergilenir. Bu davranış Birgül Okullarında verilen eğitimin çocuklarda oluşan bir aksisedasıdır. Güzelliklerin, hoş duruşun, hoş bakışın yansımasıdır. Kelebekler pervaneler misali bıkmadan usanmadan o doğru yolda yok olana kadar ışığa doğru uçarlar, bu aşkla yaşayanların üzerine gülden bir örtüyü, ne güzel yakıştırmışlar bu minik Birgüllüler.

Okul bahçesinin önündeki Dânâ Bey Camii minaresi okul binasıyla o kadar uyumlu ki yalnız, mahzun kalan tek minare eski misyonunu kazanmış gibi. Dulkadiroğluları döneminde Darende’de sekiz medrese vardır. Bunlardan birisi de Dânâ Bey Medresesi yanındaki camii ve minaresidir. Bugün tek minaresi ayaktadır. Restore edilerek koruma altına alınan 1515 tarihli Dânâ Bey Camii minaresini uzakta olsa hilal gibi kucaklar bir planda yapılmış Birgül okulları, bir buluşma gerçekleşmiş.

Bahçe girişinden anlıyorsunuz Darende Eğitim Kurumlarındaki düzeni. Temiz bir okul bahçesi karşılıyor sizi, dış kapıdaki güvenlik, gelen misafirlere gülen bir yüzle rehberlik ediyor. Ön bahçeye binlerce toros sediri dikilmiş, bu hizmette öğrencilerin maddi manevi büyük katkıları olmuş, her öğrencinin bir fidanı var. Toros sedirleri çok düzgün büyürler, ip gibidir, zirveye, doğru istikametini, hiç değiştirmeden çıkarlar. Bu minval üzere, ince ve zariftirler, fark edilirler, çevresine huzur yayarlar, hele güllerle uyumu bir başkadır Toros sedirinin. Okul bahçesindeki bu tür seçimi bilinçli yapılmış olmalıdır ki, DEK’in de misyonu, vizyonu zaten bu minval üzeredir. Doğru, zarif ve güzel

Anasınıfından Anadolu Lisesine kadar öğretim veren DEK Birgül Okulları için eğitim denetleyicisi bir arkadaşım, çalıştığım illerde böyle donanımlı bir eğitim öğretim kurumu gezmedim diyordu, doğruydu. Her şey günümüz koşullarına göre düzenlenmişti. Eğitimde, eğitim materyalleri bakımından değişim şarttı. İnternetten, tablet bilgisayara kadar her şey son teknolojiyle donatılmıştı. Orta öğretim öğrencileri için ücretsiz yurtlar, etütler, kurslar sosyal faaliyet alanları hepsi düşünülmüştü. DEK yetkililerinin öğrencilerinden istediği tek şey güzel ahlâk üzere yaşamak, doğru ve çalışkan olmak, idealini yüksek tutmaktı. Yalnız başarmış, seçilmiş öğrencilere hizmet vermiyordu Birgül Okulları. Orası herkese açık kapısıyla tam bir eğitim öğretim mekanıydı. Onlar için eğitilemeyen öğrenemeyen öğrenci yoktu. Varsa bir kabahat biz öğretemeyenlerde, eğitemeyenlerdeydi.

Bir başka pencereden bakılırsa takdire şayan bir fedakârlık vardır ki, bir ilçede bu kadar donanımlı bir özel okullun mevcudiyetinin zorluklarıydı. Güç koşullarda bu büyük fedakârlığın bir tek açıklaması olabilirdi, amaç insan yetiştirmekse sıkıntılar kolaylaşıyordu. BİR-GÜL açar bütün zorluklar gider.