Cemil Gülseren


Ne yüzle?


Çok da kullanılan bir sorgulama ifadesi ile başlamak istedim. “Ne yüzle bana geldin? Hangi yüzle istiyorsun?” cümlelerinde bir hesap sorma vardır. “Yüz” burada mecaz anlamıyla “utanma”dır. Bunun dışında yüz cürettir, cesarettir, arsızlıktır hatta yüzsüzlüğün ta kendisidir. Olmayan yüzler için de “Yüzüne tükürsen yağmur yağıyor sanır” deriz. Yüz yüze bakacak da yüzü kızaracak. İstemeye yüzü olmalı insanın. Dayanaksız ‘yüzler’ ister de alır da. Sen boşuna duygusallaşırsın. Adamın istemeye, almaya, gitmeye, gelmeye, konuşmaya yüzü olmalı deriz değil mi? Bu istekler erdemli olanlar içindir. Bir de sokak jargonunda cesaret verici söz söylerler; ‘İsteyenin bir yüzü vermeyen zenci.’ diye. Oysa Allah’ın ayeti açıktır: -mealen- İnsan ancak çalıştığı kadardır. Yüzünü yere koymayanın (Alnı secdeye değmeyenin) neyi kimden, ne yüzle isteyeceğini doğrusu merak ediyor değilim. Kimileri hemen diyecektir;  İster Putperest ol, ister Mecusi, bin kere tövbeni bozmuş olsan dahi yine gel. Bu kadar eğriye çekilen, istendiği gibi yorumlanan, isteğe göre şerh edilen başka söylem var mıdır acaba? İslam ol da gel. Pisliklerinden arın da gel. Kötülüklerinden sıyrıl da gel. Yoksa niye çağırıyor gel diye. O zaman orda kalsın.  Dön, tövbe et, Allah’ın affına sığın. Bir umut. Ama kimse garanti vermez, veremez de. Her şeye karışın lakin Allah’ın adına hareket etmeyin. Yüz akıyla gitmek lazım.

 

BAYRAM OLA HAYR OLA

Ramazanı idrak edenler, yaşayanlar bitimindeki bayramı da hak etmişlerdir. Unutulmaya Ramazanın finalidir bayram. Bunlar birbirinden ayrı kurumlar değil ki. Bence bayram harman zamanıdır, hasat dönemidir. Bir aylık sabır, emek, itaat, ibadet, gayret sonu rahmettir. Bunun adı bayramdır. Ben derim ki; Yârinden yüz döndüren ne bekleyebilir ki? Yüzsüzlüğün de bir haddi olmalı canım. Bayram içi boşaltılmış bir ritüel değil ki.

 Her neslin sıkça yinelediği sızlanmadır; Nerede o eski Ramazanlar?... Eski Ramazanları arayan eski bayramları da bulamıyor doğal olarak. Bu söylemler dahası sızlanmalar bundan sonraki kuşaklar tarafından da dile getirilecektir. Bundan şüpheniz olmasın. Bir yandan da insanî, hissî hallerinden sıyrılmış yalnızca takvimlerin gereği bir biçimde formaliteye bürünmüş bayramlara kendinizi hazırlayın derim. Beklentinizi düşük tutun ki hayal kırıklığınız da düşük seviyede kalsın. “Çocuklar hâlâ aramadı. Yine tatile çıkmışlar. Bayramda olsun bir soluk görseydik iyi olacaktı.” Diye dertlenip duracağız. Durmayın da beklemeyin de. Zor ama boş verin. Çocukların umurunda bile değil oysaki. Onlar yani yeni kuşak “el öpme”yi sizin kadar önemsiyor bile. Ritüelin bir parçası gibi görüyorlar. Israrla söylüyorum ruhaniyetinden arındırılmış (!) Ramazanlar, formalite bayramlara dönüşüyor haliyle. Hoş bayramların dini boyutu da iyice göz ardı edilir oldu. Dedim ya Ramazanı yaşamadan bayrama atlıyoruz. Hangi yüzle?

 

RÜYA MI? HAYAL Mİ?

“Nerede o eski Darende?” diyeceğiz bir gün. Doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle yaşatılması gereken memleketimizin doğal yapısı, özellikle Adana ve İstanbul gibi büyük şehirlerden gelenler için tam bir sayfiye şehri görünümü mutlaka korunmalıdır. Dut ve ceviz ağaçları koruma altına alınmalıdır. Darende’nin betonlaşmasıyla gurur duyulmamalıdır. Bunu gelişmişliğin göstergesi olarak görenler, bir gün gelecek pişman olacaklar, ama neden sonra? Beton yığını Darende onların olsun. Yeni yerleşim yerleri için evet, ama Aşudu Suyu ve devamındaki mahalleler Nadir Köprüsü’ne kadar olan güzergâhta iki kat üstüne ruhsat verilmemelidir. Doğal yapı zedelenmemelidir. TOKİ’leşmeyle başlayan betonlaşma, küreselleşmenin getirdiği sıradanlaşmayla Darende yavaş yavaş, kendi öz mimari kimliğinden de uzaklaşmaktadır. Zaten gelenek göreneklerimiz, akşamları evden eve gece oturmalarımız bitti, bitiyor. İçi boşaltılmış Darende, bu da sizin olsun.

Rüya bu ya işte; 

Hulûsi Efendi Devlet Hastanesi’nden başlayıp Nadir Köprüsü’ne kadar, Tohma’nın iki yanı, yaya yolu, gezinti yolu, bisiklet yolu, park ve bahçeler, spor alanları, dinlenme mekanları… Öf! Aman! Bir an önce bu uykudan uyanmalıyım ben! Bu rüyanın sonu gelmeyecek. Aman Allahım! Nasıl bir rüyaydı değil mi? Rüyası bile hayal. Sizde de olur mu bilmem ama benim böyle birkaç rüyam olmuştur. Gözümü kapattığımda aynı rüyaya devam ettiğim.