Musa Tektaş


Darende Şairleri Antolojisi


62 yıl önceki bir eser

Darende Şairleri Antolojisi

 

Kitaplar, insanlar arasında fikir, bilgi ve duyguların yayılmasına vesile olan kültür hazineleridir. İlim ve sanatı, zekâ ve kültürü dünden bugüne olduğu kadar evrensel boyutlara da taşıyan bu hazineler, bütün insanlığın paylaştığı bir medeniyet tecrübesinin kapısıdır.

Kur`an ve hadisten beslenen, ilâhî bilgi kaynağının cevherlerini derûnunda gizleyen âriflerin eserleri,   bizler için başvurulacak, istifade edilecek kitaplardır. Öyle kitaplar vardır ki, milletlerin öz kültürlerinin eseri olmak üzere nesillere hiç zedelenmeyecek bir kimlik bağışlar. Bunlar, uzun yıllar, hatta asırlar boyunca zevk ile okunup istifade edilirken bir toplumun millet olma ruhunu da şekillendiren eserler olmuştur.

Bu yazımızda 1950 yılında yayımlanan,  Darendeli Hukukçu Şair Şükrü Erdoğan Ulu’nun “Darende Şairleri Antolojisi” adlı eserinde en başta ve bütün şairlerden fazla yer verdiği Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi Hazretleri bölümünü inceleyeceğiz.

 

Şükrü Erdoğan Ulu, 1950 yılında Ankara’da Güney Matbaacılık ve Gazetecilik tesislerinde bastırdığı eserinin önsözünde şunları yazıyor:

 

“Darende Şairleri Antolojisi

Darende Şairleri Antolojisi ismini taşıyan bu eserle, Darende’de şim­diye kadar yetiştirmiş olan bütün şairlerin, hayatı ve eserleri hakkında geniş malûmatı ihtiva eden bir kitap hazırladığımı iddia edemem. Bunu ileride Yüksek Edebiyat ve Tarih Fakültelerinden mezun olacak, kıymetli hemşehrilerimin yapraklarına ve bu suretle Türk Edebiyatına, Türk Folkloruna, büyük bir hizmet etmiş olmakla beraber; ebediyet âlemine intikal eden kıymetli büyüklerimizi unutulmaktan kurtararak: onların ruhlarını şad edeceklerine, kesin imanım vardır. Elimizdeki vesi­kalarla, eserde ismi geçen şairlerin ekserisinin hayatı, edebî kıymeti ve eserleri hakkında, ayrı ayrı birer kitap yazmak mümkündü. Bu, şüp­hesiz zamana ve bazı imkânlara muhtaç bir haldi; bunun için, şairlerim bir veya bir kaçını hepsine tercih etmektense; hepsi hakkında bir kıla­vuz olabilecek, ileride bu hususta çalışacaklara rehberlik yapabilecek bir eser hazırlamayı daha münasip buldum.

Sayın Okuyucularım;

Darende’ye şair memleketi dersem, asla hata veya mübalâğa etti­ğimi zannetmeyin, iddiamı bu eser kısmen ispat edecektir. Bunun sebe­bini Darende’de tabiatın güzelliğinde ve Darende halkının ilim ve irfana olan merakında, çeşitli sebeplerin bilhassa kısa fasılalarla bitip başla­yan harplerin bıraktığı tesirde aramak lâzımdır.

 

14 yaşında bir çocuk olan, Darende’nin Zaviye Mahallesinden Ali Haydar Ateş`in yazdığı şu şiirlerdeki orijinaliteye bakınız:

 

Seher vaktindeki yeller

Yere eğilmiş sümbüller

 Anber gibi kokar güller

Öter bülbül, öter bülbül

Cana değdi yeter bülbül

 

Ali Haydar Ateş’i misâl olarak verdim. Bu kabilden bir kaç gür sahibi bulunan birçok Darendeli bay ve bayan olduğunu iftiharla söyleyebi­lirim.

Eserde isimleri geçen şairler, ancak geçen 150 sene içinde yaşamış olan kimselerdir. Bunların yanında Hasan Dilbendi, Nazmi İhrakî, Suzî, Zevkî, Fevzî gibi ancak isimlerini tesbit edebildiğim, bütün araştır­malarıma rağmen şiirlerini ve tercüme-i hallerini bulamadığım, kimseler de vardır. Bunlar hakkında da, tetkikatımız devam etmektedir.

Darende’nin içinden geçen ve şehri ikiye ayırmış olan, Tohma Suyu kayaların iğinden çağlayarak geçerken, ruhları kendiliğinden heyecana getirmesinden ve asır dide minarelerinin, camilerinin ve eşine pek az rastlanan kalesinin insanı düşünceden düşünceye sevk etmesinden tabiî ne olabilir? Bahar geldiği zaman bahçeler içerisine gömülmüş olan ev­lerden bin bir çiçeğin kokusunu alan; mütenevvi kuşların cıvıltısına ve geceleri Tohma`nın o ahenktar çağıltısına kulak veren, sıcak kaplıcala­rından külfetsizce istifade eden Darende gençlerinin ruhları elbette has­sas olacaktır.

Darende sırf şair yetiştirmekle kalmamış, memleketimize siyaset alanında ve ilim alanında tanınmış birçok simalar da yetiştirmiştir. Ezcümle Sadrazam Mehmet Paşa, Sadrazam Mehmet izzet Paşa, Sarı Vezir Abdurrahman Paşa, Vezir Ali Paşa, Abidin Paşa, Hasan Rıza Paşa, ilim alanında Mehmet Bin Ömer Darendevî, Hasan İz­zet, İrfanî Abdullah Darendevî, Hayret Mehmet, Hamza Efendi, Mehmet Efendi, Hacı Mahmut Efendi bu meyanda sayılabilir.

Osmanlı idaresi ve Osmanlı kültürü, zamanında yukarıda kaydetti­ğimiz tanınmış şahısları yetiştirmiş olan Darende, Cumhuriyet devrinde de, gene memleketimize büyük hizmetler başarmış olan Mustafa Ne­cati,   Cemil Uybadın gibi tanınmış kimseleri de, yetiştirmiş ve bunların yanında halen yurdun muhtelif köşelerinde doktorluk, yargıç­lık, kaymakamlık, generallik gibi yüksek mevkiler işgal etmiş olan Darendeliler de vardır.

 

Bu küçük eseri meydana getirmekle aynı zamanda vicdanî bir va­zifeyi de yaptığıma kaniim. Mecruhî gibi Fethi Talip gibi ve eserde isimleri geçen diğer kıymetli halk şairlerinin halen Türk Edebiyatçıları tarafından tanınmamış olması beni cidden üzüyordu. Bu sebeple birçok maddî fedakârlıkları göze alarak bu kitabı bastırmağa karar verdim. Çalışmalarımda ve araştırmalarımda bana çok yardımı dokunan Darende Halkevi Başkanı Muhiddin Yıldızla, eserde ismi geçen Hulûsi Ateş`e ve diğer sayın hemşehrilerime, burada teşekkür ettiğimi kaydetmeyi bir borç bilirim.

Eserde telâfi edemediğim birçok noksanlar olduğunu biliyorum. Okuyucularımın bu hususta beni mazur görmelerini rica ederim.

Kitap, memleketime ve hemşehrilerime ufak bir hizmet teşkil ede­bilecek durumda ise, benim için büyük bir saadet ve mutluluk vesilesi teşkil edecektir.                                                       10.05.1950

Şükrü Erdoğan Ulu”

 

Yazımızın bundan sonraki bölümünde Antolojinin 14-21. sayfaları arasındaki bilgileri inceleyelim. “Bizzat kendisinden alınmıştır” notu ile Hulûsi Ateş Efendi (k.s)’nin özgeçmişi şu şekilde verilmiştir:

 

“Somuncu Baba diye tanınan Şeyh Hamid-i Veli’nin ahfadından Darende’nin Şeyhli Mahallesinden Hasan Feyzi Efendi’nin oğludur. 1914 senesinde Darende’de doğmuştur. Darende Cumhuriyet İlkokulunu bitirmiş, başkaca esaslı bir tahsil yapmamış; babasının hoca olması dolayısıyla ondan eski ilimleri öğrenmiş ve kendi özel çalışmaları ile de bilgisini arttırmıştır. Halen Darende’nin Zaviye Mahallesinde oturmakta ve Şeyh Hamid-i Veli Camiinin imam ve hatipliğini yapmaktadır. Şiirlerini tamamen eski tarzda yazar lirik ve çok hassas bir şair olan Hulûsi Efendi şiirlerini henüz hiç bir yerde neşretmemiştir.”

 

14. sayfadaki ilk şiir şöyledir:

 

Bülbül-i âşüfte miyim sen gül-i handâna göre

Bilmem aceb beste miyim kâkül-i reyhâna göre

 

 

Derdim anın mest gözünün cân ile kurbânı olam

Cân sana lâyık ola mı hançer-i müjgâna göre

 

Zülfüne dil bağlayalı fark edemem seni beni

Kim çöze dîvânesini uslana dîvâne göre

 

Derdim açarsın yüzünü herkese ammâ güzelim

Her göz anı gördü senin etdiğin ihsâna göre

 

Her dil-i dîvâne senin bağladı zülf-i resenin

Bağladığın kurtulamaz zülf-i perîşâna göre

 

Hulûsî`ye şânın eğer olmasa ihsânın eğer

Kulluğa şâyeste değil sen şeh-i hûbâna göre

 

 

Birkaç şiirinden örnek verilmektedir. Bir dörtlükte şudur:

 

Sensiz dünyâyı ukbâyı

Gülüm n’idem n’idem n’idem

Hûr u Cennet’ül-â’lâyı

Gülüm n’idem n’idem n’idem

 

Darende Şairleri Antolojisi’nin 17. Sayfasında Hulûsi Efendi Hazretlerinin bir şiiri ve şiirin yazılış sebebi verilmiştir:

 

Ey yüce pâye gel artık gel

Darü’l-belâya gel artık gel

 

Ata anamız göçdü bakâya

Bu mâ-cerâya gel artık gel

 

Beytü’l-belâmız bir hastahâne

Oldu vebâyâ gel artık gel

Azm eyle sen de etme tevakkuf

Hoş Kerbelâ’ya gel artık gel

 

Ol abd-i makbûl kıl inkıyâdı

Hükm-i Hudâ’ya gel artık gel

 

Gel kardeşim gel yâr ol Hulûsî

Bî-kes gedâya gel artık gel

 

Bu şiirden sonra düşülen not çok önemlidir. Birlikte okuyalım:

“1945 senesinin kış mevsiminde Darende’de bir tifo salgını olmuş, şairin annesi, 03.02.1945 gününün akşamı, babası da 04.02.1945 günün sabahı, bu hastalıktan vefat etmiş. Hulûsi bu mektubu ile vaziyeti Kan­gal İlçesinin Kalkım Köyünde bulunan kardeşi Ahmet`e bildirmiş. Ah­met`te bu mektup üzerine Darende’ye gelmiş, maalesef o da bu hastalığa tutularak 13.03.1945 günü vefat etmiştir.”

 

Hulûsi Efendi Hazretlerinin başka şiirlerini de yer verilen antolojinin 19-20. sayfalarında şu rubaiye yer verilmiştir:

 

Karalıklarda kaldık bir kutu kibrite muhtacız

Bulunmak sormadıkyer koymadık veli âciz

Bugün muhtac isek de biz ana âlemde sertâcız

Sirac-ı ümmetiz kadr-i Hulûsîmizle miracız

 

Bu şiirini dipnotunda yazılış sebebi şu şekilde beyan edilmiş: (1939 senesi çıkan Cihan Harbi dolayısıyla zuhur eden kibrit buhranında arkadaşına yazılmıştır.)

 

Şükrü Erdoğan Ulu, bu antolojiyi hazırlarken Hulûsi Ateş Efendi (k.s) ve Muhiddin Yıldız’dan çok destek aldığını eserinin çeşitli sayfalarında beyan etmiştir. Örnek verecek olursak; Somuncu Baba ahfadından Salih Nihani ve Müslim Penahi hakkındaki bilgileri Hulûsi Efendi (k.s)’den almıştır. Ayrıca, Hasan Bakai, Süleyman Mecruhi ve Fahimi hakkındaki bilgileri de yine aynı kaynaktan aldığını belirtmiştir.

Yazımızın sonunda Fahimi’nin Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerine arzuhali olan şiiri ile bağlayalım:

 

Efendim gavs-ı a’zam hazret-i şeyhi mükerremsin

Çüyuşi evliya seraskeri serdar-ı ekremsin

 

Humen-i genç hem ol nur-ı nübüvvet şem-i pervane

Muhbbi elh-i beyti Mustafa iksir-i a’zamsın

 

Dahi arz-ı geda ol hazretinden lutf-ı himmettir

Meded kıl merhamet bu âcizin derdine mahremsin

 

Gubar-ı dergehin ol tûtiyâyı çeşme amadır

Muhammed hakkiçün imdad kıl çün şan-ı efhamsın

 

Erişse kuds-i enfasın dil-i mevtayı sağ eyler

Fahim’e rahm kıl şaha kamu derdliye merhemsin

 

ŞÜKRÜ ERDOĞAN ULU

Babası, çeşitli memuriyetlerde bulunmuş olan Darendeli Mehmet, annesi de Darende’nin Kıhtır sülalesinden Hatice’dir. Darende’nin Zaviye Mahallesinde 2 Eylül 1920’de doğmuştur. İlkokulu Darende’de, ortaokulu Sivas’ta, liseyi Malatya’da bitirmiştir. Ankara ili Tahrirat Kâtipliği’nde çalışarak 1942 senesinde Ankara Hukuk Fakültesi’nden “iyi” derece ile mezun olmuştur. 1945 senesinden sonra gazete ve dergilerde çeşitli konularda yazıları, makaleleri, şiirleri yayınlanmıştır. Adalet Dergisi’nde 1948 senesinden itibaren bir hayli mesleki incelemeleri neşredilmiştir.

Şükrü Erdoğan Ulu, yurdun muhtelif yerlerinde avukatlık ve hâkimlik yaptıktan sonra 1960 senesinde birinci sınıf hâkimliğe ayrılarak Yargıtay üyeliğine seçilme hakkını kazanmıştır. İstanbul’a yerleşerek 1981 senesinde İstanbul’da hâkimlik yaparken kendi isteği ile emekli olmuştur. 1980-1983 senesi arasında Türkiye Gazetesi’nde yazarlık yapmıştır. 1997 yılında vefat etmiştir. Kabri Darende’de Zaviye Mahallesi mezarlığındadır.

Yayınlanmış birçok eseri olan Ulu, Darende Şairleri Antolojisi’ni 1950 gibi erken bir tarihte yayınlamayı başardı.

 

Fotoğraflar için tıklayın

http://www.darendehaber.com/gallery_photo.php?pg_id=1265