Cemil Gülseren


Güller vadisinin nadide gülü;


Güller vadisinin nadide gülü;

Es-Seyyid Şeyh Osman Hulûsi Efendi

 

Otuz Yapraklı Gül Şehri’nin Sevdalısı Dostlarım,

Sorarım size: Gülü bilmeyen var mı? Elbette “Yok” diyeceksiniz. Peki sevmeyen ya da görünce koklamadan geçemeyen… Yok, yok. O halde deyivereyim kardaşım;

Çekemezsen gülün nazını / Ne dikene dokun, ne gülü incit

Darendeli merhum Hanifi Hoca, Darende Tarihi ile ilgili notlarında bu şehre 2000 sene evvel Rumların “Tıryandafil” ismini verdiklerinden bahseder ki Türkçesi OTUZ YAPRAKLI GÜL ŞEHRİ demek imiş. Bu şehir en az 4000 yıllık bir şehir arkadaş. Şairin dediği gibi gitmesek de, gelmesek de… Sevsek de, sevmesek de bir sevdadır Darende. Sen sevmeyi bilmezsen yazık. Nedir senin çektiğin? Seninki yaşamak mı sanki?

 Bu şehirde yaşamak yahut bu şehri yaşamak gülle tanışmakla başlar. Burada gönüller ‘gül’dür. Gönül alırsın, gül satarsın. Çerçisinin bile sattığı gül esansıdır. Sıla seni yaktıkça, gönüllerde güller açtıkça bir gül kokusu yayılır gider. Gül yüzlü okumuşlar omuzlarında kitaplar satarlar. Yâdında hep memleket özlemi vardır. Eşin, yoldaşın, kardaşın yolunu gözler. Yârânın gülücükler saçar sen gelende. Sen gezginci esnaftın bir zamanlar. İl il dolaştın bilgilendin, ilgilendin. Kütüp hatmettin, tekellim nareledin. Döndün, gülümseyen gözlerle. Yedirdin, içirdin, ağırladın, azizledin. Gülen gözlerle büyüklerin ellerini öptün, hayır dualarını aldın, gönüllerini şen eyledin. Gönüller yaptın ise ahiretin de gülşen olsun kardaşım.

Şimdi gül devri

Bu şehrin insanları birbirleriyle, komşularıyla gül gibi geçinip gitmişler. Bu dediğimiz GÜL NESLİ yüzyıllardır sürüp gitmektedir. Güllerin Efendisi sende yetişmiş, gönüllerin efendisi sende mukim. Bu şehre, gül nesli şeref verir, anlam verir, değer katar. Müşerref olmak, anlamak, değer bilmek bize kalmıştır. Deniz, derya içindeki balık misal güller arasında gülü koklayamıyorsak, ne desek boş. Sen sende arabulamadığının izini. Güller vadisini keşfe çıkmamışsan sen ne ararsın boşuna?..

Bu şehrin insanları iyi huyludur, güleç yüzlüdür. Atadan dededen bize mirastır bu. Okumaya düşkün, yazmaya yatkındır. İçtiğine acı su karıştırmaz, içine acı ot çekmez öyle ki çift elle çalışıp tekele de vermez. Somuncu Baba Hazretlerinin “Açlıktan ölseler dahi şüpheli hiçbir şey yemesinler” tavsiyesini önemserler. Ağzından girenle çıkana dikkat eder. Helale haram katmaz. Katarsa bilir ki o yediği artık ağulu aştır. Olur ya gül mevsiminde gül açamayanlar bari gölge etmeseler. Sözün özü aziz dost şöyledir: “Aktarla konuşan gülyağı, kasapla konuşan iç yağı kokar.”

Bir Soru: - Gülü koklamak için önce sevmek gerek. Peki sevmek için ne yapmak lâzım?

Cevap: - Önce gül bahçesine gitmek/girmek icap eder.

Otuz Yapraklı Gül Şehri’nin nadide güllerinden Es-Seyyid Şeyh Osman Hulûsi ATEŞ’in ebedi gülşene gidişinin 20. yıldönümünde KARDEŞLİK AÇILIMINI “Gönül”le başlatıp, gönülle taçlandıran Osman Hulûsi Efendi’yi rahmet ve şükranla anıyoruz. Söz onun sözüdür efendim:

“Sözlerin ağyârı derse söz mü yâ

Gözlerin ağyârı görse göz mü yâ

Sözlerin ağyârı derse söz deme

Gözlerin ağyârı görse göz deme

Bülbül isen kadrini bildin gülün

Gül isen ma’şukusun her bülbülün

(Divân-ı Hulûsi-î Darendevî.s.241.)

 

GÖNÜL DOSTLARINA

“Dostlar güle güle kalsınlar biz gidelim bekâya doğru

Gelirsin kervânın ile bir gün bizi bulamazsın.

(Divan, s.428)

Siz de “Biz” olmadan önce ne yapardınız? Ne yaparsınız? Hepimiz O’na gidiyoruz. Öyle ya işte Asrın Yunusu Hulûsi Efendinin cevabı içinde olan tesbiti:

“Bir gün gelir bu âlem-i hayat âlem-i hayâl olur

Dehrin nesi varsa cümle pâymal olur

Her demi zevk ile geçen eyyâmın

Âhir encâmı firkat ü melâl olur.” (Divan, s.342)

“Er geç bir gün bu cem’iyyet-i âlem dağılır

 Yâr ile sürdüceğin dem içdiğin bâde kalır.” (Divan ,s.80)

Var mı bunun ötesi berisi?...