Cemil Gülseren


Külbastıdan gülbastıya


Hani derler ya “Havada bulut sen bunu unut.” Bu bulut küllü bulut olunca, havayolu şirketlerinin de kârı kül olup uçtu. Dumansız hava sahasından küllü hava sahalarına da alışmaya çalıştık. Âcizlik bu olsa gerek Teknoloji ne yaptı, küllerin azalmasını beklemekten başka? Küller ve kuşlar uçuşurlarken yerdeki kalkamayan uçaklara nanik yaptılar. Yanardağla birlikte şirketler de yandı. Zararları milyar dolarlarla ölçedursunlar. Selam söylen o yâre, üfürükten teyyare. Bu arada bilim çevrelerinde yeni volkanik patlamalar olabileceği de öngörülüyormuş. Türkiye’de ise siyasi volkanlar yeniden faaliyete geçti bile. Başkanlık sistemi kamuoyunda tartışılmaya açıldı. Yakışır yakışmaz, uyar uymaz enine boyuna cidden tartışılmalı. Masallardaki gibi dayatılmamalı. Masallarda tekerlemedir; Kırk katır mı istersin, kırk satır mı?

Şöyle bir soru olsaydı cevabınız elbette “GÜL” olacaktır eminim: Külbastı mı istersin, Gülbastı mı? Gül ki Yüce Allahın habibi, Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimizin imgesidir. Kâinat onun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım dediği gönüllerin sultanı. Önünüz, ardınız, sağınız, solunuz, eviniz, içiniz, dışınız gül koksun istemez misiniz? Gül bu, kokusu da güzel, görüntüsü de... Kendi de güzel, nesli de... Yine sorarım sana, sen de kendine sor; Sizi seven biri mutlak vardır. Senin sevdiğin var mı? Sahi var mı?

YUMRUK AÇILIMI

Sevginin azlığı tahammülsüzlüğü doğurur. Kafalar az çalışırsa yumruklar çok çalışır. Birşeyler ters gidiyor ama ne? Farkında mısınız açılımlar arttıkça yumruklar da kapanıyor. Yumruk zaten kapanmış el demektir. Açılınca el olur, dil olur, uzlaşma olur. Kapanınca yumruk halini alır. O da sıkılınca beldeki tabancadan farksızdır sonucu. Türkün açılımla imtihanı yoksa başlamadan bitti mi? Hayır bitmedi, bitirilmedi. Açılımı anlamadık ya da anlatamadılar. Seçilmiş bazı kesimlerle açılımı anlatmak ne kadar başarılı olacak zaman gösterecektir. Endişeler giderilemedi. Kuşkular dağılmadı. Bu millet öz yurdunda YABANCI kalmasın da. Bu millet kendini öz yurdunda garip, yalnız ve kimsesiz hissediyorsa vah size vah bize. Atılan ok geri dönmez. Kırılan kalp de onarılmaz. Bu kalp milletin kalbidir. Milletin aslı, esası, umumisidir. Aman dikkat.

-Efendim en iyi ağrı nerededir? Bilir misiniz?

-Başkasında olan ağrıdır. Nerede olursa olsun, neresi ağrırsa ağrısın, farketmez. Bu milletin evladı olmayan biri “farketmez” diyebilir ama millet evladı olan diye bilemez. Milletimizin ne başı ağrısın, ne dişi. Milletin gücenikliği siz yukarıdakileri rahatsız etmez mi? Bu milletin beklentilerini önemseyin asla küçümsemeyin. Bilirsiniz ölü gözde yaş olmaz. Bu millet ağlıyorsa daha ölmemiştir demek ki.  Ateşin düştüğü yeri yakması doğrudur. Gözyaşları elbette dindirilsin. Akan kan da durdurulsun. Kan da gözyaşı da ciddiye alınmalı. Hem de bir an önce. Biz biliyoruz ki büyüklerin derdi de büyüktür. Makam mevki büyüdükçe, imtihan da büyür, sorumluluk da. Onlar da böyle imtihan olurlar.

Halk ne sanır o önemli. Sen kendini ne sanırsan san.

TÜRKÜN AÇILIMLA İMTİHANI’nın gidişatı açık ve anlaşılır değilse oturup açsınlar ve anlatsınlar bütün millete. “HALKA HİZMET; HAKKA HİZMETTİR” Var mı bunun ötesi?

Yahya bin Muaz’a: “Kul ne vakit ihlâslı sayılır?” diye sormuşlar. Cevaben şöyle buyurmuş:

-Kendisini öven insanla, tenkit eden insanı bir gördüğü zaman.